Yazardan not,
Uzuuunca bir bölüm yazdım ve konu bütünlüğü için maalesef ikiye bölemedim. Keyifli okumalar, güçlü kalın 💪🏻🧡Tüm misafirler tek tek partiyi terk etti. Sonunda yabancı kimse kalmamıştı. İlk üstüme gelen kişi Jay oldu.
"Bunu yapmamalıydın." dedi gergin bir sesle.
"Herkesi zor durumda bırakıyorsun." Onu duymazlıktan gelerek saçlarıma takılmış tokaları çıkarmaya başladım. Salona Sebastian girdi. Emma hemen peşindeydi. Aceleyle yanıma gelip beni azarlamaya başladı.
"Ne yapmaya çalışıyorsun Diana? Her şeyi daha da zorlaştırma!" diye bağırdı öfkeyle. Elimi saçıma daldırıp bulduğum tokaları çektim. Bu umursamaz ve sakin halim herkesi çileden çıkartıyordu.
"Sana beklemeni söyledim. Ethan'ı delirtmek mi istiyorsun?" yorgun bakışlarımı Sebastian'a diktim.
"Ethan'ın gözleri önünde gidip Ian'la sohbet ediyorsun. Kafana göre iş yapıyorsun! Planda olmayan şeyleri yapıp tüm dengeyi alt üst ediyorsun. Sırf şu herifi kıskandın diye gidip herkesin içinde tüm medyanın gözü önünde öptün onu! Beni, Ethan'ı salak yerine koydun. Şirketi biraz bile olsa umursayamaz mısın? Sence Ethan bu yaptığını yanına bırakır mı?" Jay bana doğru bir adım attı ama onu elimle durdurdum.
"Noldu? Şirketin zarara girer diye mi bu öfken? Yoksa şirketteki yerin sarsılır diye mi? Korkma Sebastian. Ne de olsa bu şirket sana kalacak. Neden bu kadar kasıyorsun ki? Bak Emma'ya. Sesi çıkıyor mu? Neden? Çünkü kimse ondan bir şey yapmasını istemiyor." Sessizce olanları seyreden Emma söylediklerimi duyunca dehşete düştü.
"Diana kendine gel. Kes artık!" diye bağırdı Sebastian.
"Sebastian!" Jay uyarı dolu sesiyle benimle Sebastian'ın arasına girdi.
"Gerizekalı! Beni hiç dinlemiyorsun!"
"Bana hakaret etmeyi bırak! Başım ağrıyor. Gitmek istiyorum." dedim onlardan uzaklaşarak. Kapıya yönelmiştim ki Ethan adamlarıyla önümü kesti. Öyle öfkeli ve hızlıydı ki bir anda karşımda durdu.
"Senin bu dengesizliklerinden, laf dinlemezliğinden bıktım. Beni salak yerine koyamazsın sen! Benimle oyun oynayamazsın! Kimsin ki? Ne hakla? Senin bu başına buyrukluğun yüzünden kaybetmeyeceğim bu savaşı. Buna asla izin vermeyeceğim. Duydun mu?" sesinin şiddeti kalbimi sıkıştırıyordu.
"Ian'la konuştum diye mi bu öfke?" diye sordum ona rağmen sakin bir sesle.
"Diana!" Sebastian beni durdurmak istercesine araya girdi. Ethan gözlerini kıstı. Ne demek istediğimi anlamayarak gözlerime öfkeyle bakıyordu.
İşte yine o ifade. Nefret.
"Düşmanının oğlunu herkesin içinde öptüm diye mi yoksa? Haklısın. Beni Sebastian'ın müstakbel karısı ilan etmişken Tversky'ın nişanlı oğlunu öpmem seni sarsmış olmalı."
Ethan elini kaldırıp yüzüme koca bir tokat indirirken buna engel olmadım. Çıkan tok sesle beraber salona ölüm sessizliği çöktü. Jay öne atılmak istedi ama çevresindeki adamlar çoktan kollarından tutup onu engellemişti. Eğilen başımı kaldırdım ve anında ikinci tokatı yüzümde patlattı.
"Yapma!" diye haykırdı Jay.
Bana mı yoksa Ethan'a mı mıydı bu haykırış?
"Sana vurmasına izin verme!" diye bağırdı ardından.
"Keşke karın ve Larry ölmeseydi." sesim bir fısıltı gibi çıkmıştı. Ethan'ın gözlerinin içine baktım. Afallamıştı. Öfkeli ifadesine rağmen bir kaç kez gözlerini kırpıştırmıştı.
"O zaman bu bok hayatı yaşamak zorunda kalmazdım." diye bağırdım ve bir adımda aramızdaki mesafeyi kapattım.
"Anın tadını çıkar Ethan. Çünkü bu bana son vuruşun olacak."Herkesi ardımda bırakıp çıktım salondan. Yüzüm yanıyordu. Elimin tersiyle dudağımı sildim. Bulaşan kana kısa bir bakış attım. Soğuğa çıktığımda acı yavaş yavaş uyuşmaya başladı. Soğuğun içimdeki yaraları da uyuşturmasını diledim. Nefes almaya ihtiyacım vardı.
Üzerimde sadece elbisem vardı. Buz gibi hava beni biraz olsun dinginleştirdi sanıyordum. Yumruklarımı sıkmış bir halde soğuktan titrememek için tüm bedenim kasılmıştı. Titremek zayıflıktı. İstemiyordum.
Neyi bekliyordum? Hala bir adım ileri gidememiştim. Buradan uzaklaşmamıştım bile. Jay'in peşimden gelip iyi misin diye sormasını mı bekliyordum? Ya da karşıma aldığım oradaki herkesle kavga edip beni buradan götürmesini... Neden gelmiyordu? Onu da zor durumda bırakmıştım. Belki de bana kızgındı.
Arkama dönüp kapıya baktım.
Oradaydı.
Koluna ceketimi takmış öylece bana bakıyordu.
O ceketi getirmek için geç kaldın bay perçem.
Hızlı adımlarla yanına gidip eline uzandım. Avucunda sıktığı anahtarı çekip alırken yüzüme uzandı. Parmakları patlamış dudağımın üstünde durdu.
Geri çekilip elinden kurtuldum. Ceketi almadan arabaya yöneldim. Peşimden telaşla gelirken üşütüp hasta olacağımdan bahsedip durdu. Öyle kapatmıştım ki kendimi tek kelime etmiyordum. Arabaya binip motoru çalıştırdım. Hemen yanıma oturmuştu. Adımı sesleniyordu. Hatta bağırıyordu. Gazı kökleyip oradan uzaklaştım. Ya onu duymayı bırakmıştım ya da artık bana ulaşmaya çalışmıyordu. Eve çok yaklaşmışken başka bir sokağa saptım ve caddeye çıktım.
"Nereye gidiyoruz?" diye sordu etrafa bakarak. Cevap vermedim. Caddeden çıkıp sokağa tekrar girdim. Sağa sapıp firen yaptım. Arabadan inip çöp kutularıyla dolu çıkmaz sokağa hızlı adımlarla yürüdüm. Sokağı aydınlatan tek bir lamba, çöp poşetleri dağılmış halde yerlerde, her şey çok tanıdıktı. Ağır adımlarla arkamdan geldi. Çöp kutularına kısa bir bakış attım. Dönüp bakışlarımı yüzüne yerleştirdim. Buraya gelmek hiç hoşuna gitmemişti. Burayı ve burada olanları hatırlamak... Can yakıcıydı. Yüzünden her şey okunuyordu.
"Neden buraya geldik Diana? Hadi eve dönelim. Hasta olacaksın." dedi gergin bir sesle. Alt dudağımı dişledim.
"Döndüğün için çok mutluydum. Sana olan özlemimin yanında diğer her şey önemsizdi. Öyle olduğunu sanmıştım. Ama değil. Önemsiz değil. Neden döndün Jay?" sorduğum soru karşısında şaşkına döndü. Bana inanamayarak bakıyordu.
"Bunu anlamak bu kadar zor mu? Bu zamana kadar benden şüphe ederek mi yanımda kaldın? Cidden Diana! Hala anlamadın mı?" çaresizce yüzüme baktı. Canının yandığını görüyordum. Beni nasıl inandıracağını bilmeyen bir yorgunluk vardı yüzünde. Onu üzecektim.
"Hayır." dedim sakince. "Anlamadım." diye devam ettim.
"Ben-"
"Sen! Ethan bana vurduğunda çok öfkeli görünüyordun. Birinin benim canımı acıtmış olması seni öfkelendirdi. Ama Jay sen benim ağzıma sıçtın bu sokakta!"
"Yapma!" diye bağırdı çırpınırcasına.
"Beni bir çöpmüşçesine oraya attın." dedim arkamda duran çöp kutularını göstererek.
"Bir adam sevdiği kadına nasıl vurabilir ki? Ağzından kanlar gele gele acıdan kıvranırken nasıl onu öylece bırakıp gidebilir?" Kehribal gözleri öfkeyle parladı.
"Peki bir kadın sevdiği adama nasıl vurabilir? O gece yaralanan tek kişi sen miydin? Ben ne haldeydim? Benimle ilgilenecek bir ailem bile yoktu." diye bağırdı. .
Daha fazla zorla Diana. Bu kadarı yetmez.
"Bana katilsin dedin. Onlardan bir farkın yok dedin."
"Evet lanet olsun dedim. Canını yakmak, acıyı yüzünde görmek istedim çünkü." üzerime geliyordu. Çok öfkelenmişti. Başımı onaylarcasına salladım. Bana yaklaştıkça uzaklaştım ondan.
"Tahmin etmiştim." diye mırıldandım.
"Bende babamın oğluyum işte. Bir kadına vurabilen, sevdiği kadını dövebilen aşağılık bir adamım." diye bağırdı.
"Evet öylesin. Tıpkı benim gibi. Ben bir katilim. Sende babanın oğlusun. Bu gerçek hiç değişmeyecek. O gün o gemideydim. Seni de gördüm. Gemiden Ryan'la beraber ayrıldık. O gece öldürdüm onu. Önce zehirledim. Bedeni acı içinde kıvranırken metrelerce yükseklikteki merdivenlerden yuvarladım onu. O yüzden sana geç kaldım. Trosey'in gemisini ben patlattım. O gece benim yüzümden öldü David. Bill'i de ben ifşa ettim. Tate'in hayatını mahvettim, sonunda girdiği delikte öldü. Sıra babana geliyor. Babama geliyor. Görmüyor musun? Ben buyum. Beni böyle bir canavara dönüştürdüler işte." Ellerimi iki yana açıp bedenimi gösterdim.
"Bunu neden yapıyorsun?" diye sordu kısık bir sesle.
"Beni delirtmek mi istiyorsun!" Birden bağırarak aramızdaki mesafeyi kapattı. Sıcak nefesi yüzüme çarptı.
"Geçmişi değiştiremem. Söylediklerimi geri alamam. Babamı da değiştiremem ama telafi edebilirim. Sana verdiğim acıyı telafi edeceğim."
Başımı iki yana salladım.
"Hiçbir şeyi telafi edemezsin." diye fısıldadım. Omuzları düştü. Soğuk havayı içine çekip,
"Üşüteceksin. Gidelim." dedi boğuk bir sesle.
Aramıza sessizlik çöktü. Eve gidene kadar tek kelime etmedik ikimizde. Kata çıktığımızda kendi dairesine yöneldi. Şifreyi girip bana bakmadan içeri girdi. Tek başıma kalmıştım. Bir gecede herkesi kendimden uzaklaştırmayı başarmıştım.
...
ŞİMDİ OKUDUĞUN
~KEHRİBAL~
ActionDiana Ranold. Ruhu karanlıklar içinde kalmış acılı bir adamın kızı. Acılı ve acımasız bir babanın... Babasının eline bıçağı tutuşturduğu günden beri ilk defa kendine soruyordu. "Bana nefretle bakan bu gözler... Bu gözlerin sahibi neden bana böyle...