Kapıya vurmayı kesip " Tamam istediğiniz gibi olsun. Gidiyorum. Vurmuyorumda daha kapıya. Son cümlelerimi söyleyip gidicem. Can neden böyle yapıyorsun anlamıyorum. Ama artık anlamayada çalışmıcam. Sen yoksan bende yokum. Bir insan kendisini sevdirip neden gider ki? Bu nasıl karaktersizliktir anlamıyorum. Sen kendini bana sevdirip öyle çekip gidemezsin işte. Madem sebebini öğrenemicem. Bunuda beni sevmediğin ve sevemediğin için çekip gittin diye sayıyorum. Belkide doğrudur ha? Ne dersin? Ha pardon birşey diyemezsin çünkü yoksun dimi? Her neyse ya bir gün beni aramaya kalkarsan eğer, o okuldan çıkıp gittiğim uçurum kenarından bi bakarsın. O aşağıdaki görünmeyen boşlukta seni bekliyor olacağım. " diyip gözyaşlarımı silip arabaya doğru yürümeye başladım.
Arabaya bindiğimde Destan'la Egemen peşimden koşarak gelselerde yetişemediler. Anında gaza bastım. Gaza basarkende camı açıp " Üzgünüm çocuklar. Sizi seviyorum. " diyerek camı kapattım. Şimdi yapmam gereken tek bişey vardı o da huzura kavuşmak. Bu dünyadan gitmek. Evet demesi çok kolay olsada birazdan deneyeceğim.
Uçurumun oraya gelene kadar aklımda hep Can vardı. Ama uçurumun oraya geldiğimde aklımda sadece Can değil, Destan, Egemen, Merkür.. Ve en önemlisi babam geldi aklıma. Nasılda onları geride bırakabilirim ki? Aynısını onlar yapsaydı ben ne yapardım? Çok üzülceklerini biliyorum. Ama bir umut. Belki kendimi boşluğa bırakınca Can gelicek beni kendine çekicek yine. Yine gözlerine, dudaklarına kitlenicem. Belkide tekrar öper beni. Eskiden görmeye tahammül edemezken şimdi dudaklarına hasretim o güzel gözlerine hasretim. Belkide gelmicek, kendimi boşluğa bıraktığımda sona vardığımda acım inecek, ruhum çıkacak. Ama bedenim orda kalacak. Aklım babamlarda kalbim ise Can'da kalacak.
Benim bu saatten sonra yapacağım tek şey burdan atlamak. Sadece bir adım daha atmak. Sağ ayağımı kaldırıp boşluğa sarkıttım. Yavaşca ağırlığımı boşluğa bırakırken birisi kolumdan tutup kendine doğru çekti. Gözlerim kapalı bakamıyordum. Candır diye gülümsemeye başladım. Sonunda geldi. Biliyordum işte.Gözlerimi açtığım an itiklemem bir olmuştu. Koray'ın burada ne işi vardı? Ve neden beni kurtarmak istedi ki bu şimdi? Genelde ağırlımı vermek üzereyken zevkini çıkarıp beni izlemesi gerekiyordu. Ben ona şaşkınlıkla baka kalmıştım. Ve neden hala beni kurtarıdığını düşünmüyorda değilim.
O ise bana sinirli gözlerle bakıyordu. Alnıma vurarak " Seni aptal kız! Ne o intihar mı edeceksin? Acıların mı var? Yoksa yer çekimini test mi ediyorsun? Ne düşünüyorsan kimi düşünüyorsan; düşünmeyi bırak. Hiçbir şey senin canından değerli değil. Ama bu kadar aptallığın lüzmu yok. "
Canımdan değerli değilmişmiş. Canım. CAN.
" Sanane benim hayatımdan. Ben ister atlarım istersem atlamam bundan sanane. Hem sana noldu? Genelde şuan senin itiklemen gerekiyordu beni neden duruyorsun? " dediğimde şaşırmıştı. Bunda şaşırılcak bişey göremiyorum ama ben.
" Hadi amaa tamam acımasızım diyede bu kadar canii olamam heralde. Dimi güzelim. " diyip yanağımdan makas aldı. Ben ise Koray'ı itikleyip " Bana bir daha güzelim demee. " diye bağırdım. O ise hafiften gülümseyip " Tamam güzelim. " diyip kahkaha attı. Ne kadar sinir olduğumu anlayamadı heralde. Vurmaya başladım. Ne kadar işlerse artık.
Ellerimi kollarımı tutup sürüklemeye başladı. Ne kadar bırak beni desemde bırakmadı. En sonunda kolunu ısırıp kaçmaya başladım. Tabi koşarken yere bakmadığım için koca taşı göremeyip düştüm. Kanıyor ve acıyordu. Sanırım incildi.
Koray bana doğru gülerek geliyordu. " Ha ha ha çok komik. " dediğimdeyse daha çok gülmeye başladı.
" Gülmeyi bırakta, bana yardım et. " dediğimde ciddi haline bürünüp " Sana acımasız olduğumu demiştim. "
ŞİMDİ OKUDUĞUN
O Benim
Teen FictionSadece bir bakışı bile aklınızı almasına yetiyor. Bir o kadarda bir bakışı sizin tüylerinizin ürpermesini sağlıyor.