4

809 29 2
                                    

Doğan gittikten sonra doktorlar durumumu incelemeye geldiler. Yarın çıkıp çıkamayacağımı sorduğumda şu an belli olmadığını söylediler. Ama Doğan çıkacağımı söylemişti. Hem çıksam bile hastaneden sırtımdaki yaralarla ve dikişlerimle Ankara'ya kadar gidemezdim kendime kalacak bir yer bulmam lazımdı. Ben bu ayrıntıları düşünürken telefonum çaldı.
Arayan Selvi'ydi.
"Efendim Selvi'm?"
"Neredesin sen Ayperi, meraktan aklım çıktı. Aradım seni kaç kere neden açmıyorsun? Hadi açmadın diyelim neden geri dönmüyorsun aramalarıma?" Diye nefessiz konuştuğunda gerçekten de endişelendiğini anladım.

"Kuzum bir sakin ol lütfen. Her şeyi anlatacağım."


"Dinliyorum."

"İstanbul'dayım. Hastanede. Ufak bie kaza geçirdim."

"Ne! Senin ne işin var orada?"

"Ziyarete gelmiştim kızımı."

"Bunun devamı olduğuna eminim."

"Evet ama gelince konuşalım tamam mı?"

"Ben ilk uçakla geliyorum."

"Hayır sen kendi hayatını yoluna koyuyorsun. Ben kendim hallederim her şeyi."

"Ayperi sen benim en yakın arkadaşımsın. Yanında ne zaman olacağım?"

"Güzelim sen kendinin yanında ol öpüyorum seni çok gelirsen küserim. Görüşürüz!" Diye hızla kapattım telefonu uzatmaması için.

Tekrardan nerede kalacağımı düşünürken okuluma raporlarımı iletmem gerektiğini hatırladım. Melih'i arayıp bu işleri halletmesini isteyecektim ki sırtıma derin bir sızı girdi. Telefon elimden kayıp yere düştüğünde gözlerimi refleksle sıkıca yumdum.

Lütfen kırılmamış ol. Lütfen.

Gözlerimi göreceğim manzaraya hazırlayarak yavaşça açtım.Tuzla buz olmuş ekranı görünce sinirden gözlerim doldu en ihtiyacım olduğu zamanda neden bu oluyordu neden? Şimdi mi kırılacak zamanı bulmuştu?Hemşireyi çağırmak için yatağımın kenarında olan butona bastım. Gereksiz yere rahatsız ediyordum ama sırtımdaki sıyrıklar yüzünden zaten tek başına asla alamazdım.Bir iki dakika sonra hemşire geldiğinde yüzündeki telaşlı ifade yüzünden kendimi kötü hissetmiştim.

"Hemşire hanım kusura bakmayın, telefonum yere düşüp parçalandı. Rica etsem yardım edebilir misiniz?"

Eğilip yerdeki telefonu elime tutuşturup gülümsedi.

"Bir şeyiniz yok değil mi? İyisiniz?"

"Evet çok iyiyim. Teşekkürler."

"Rica ederim, ben şimdi bir personel yollarım toparlarlar urayı. Geçmiş olsun."

Kafamı bir kere selamlayarak tebessüm ettim.

Şimdi ne yapacaktım?

Gözlerimi kapayıp derin derin düşünmeye başladım. Ne zaman çıkacaktım buradan? İşlerimi nasıl halledecektim? Tek başına olmak beni hep üzmüştü ama şuan çaresizdim.

Melih'e ulaşmam lazımdı. Ama nasıl? Doğan'a asla söyleyemezdim. Onu hatta şuan için hiç görmesem bile çok iyi olurdu. Benim için onun için.Gözlerimi yummamla üzerime bir ağırlık çöktü. Yavaş yavaş bilincim kaydığında düşünmekten yorulduğumu anladım ve gözlerimi uykunun tatlı kollarına bıraktım.

***

Gözlerimi yavaşça açtığımda akşam olmuştu. Ve hala hiçbir işimi halledemediğim yetmezmiş gibi karşımda yine Doğan vardı.

          

 Artık onu görmek istemiyordum. Uzaktayken, onu görmezken canım daha az yanıyordu. Ama şimdi onun başka bir kadını sevdiği, kolları arasına aldığını düşünmek, onunla duygularını paylaştığını bilmek, hayatını onunla geçirdiğini bilmek canımı daha da çok yakıyordu. Sanki ateşe tutulmuş demir bir çubuğu kalbime saplıyorlardı.

Ben genç bir kızken aşık olmuştum ona o şefkatli bakışlarına, güzel sözlerine, yufka yüreğine, kara gözlerine, bana bakışlarına aşık olmuştum. Babamı sevdiğim gibi sevmiştim onu. Ailem gibi sevmiştim ,ona yüreğimi açmıştım. Ama o beni evsiz bıraktı. Kanatlarım kırıldı onun gidişiyle şimdi ben onu dinlersem ne değişecekti? Benim yıllardır çektiğim acılar son bulacaktı belki ama onları yaşadığım gerçeği sonsuza kadar değişmeyecek bir kader yazısıydı.

Bu yüzden gerçeklerden bu sefer ben saklanıyordum. Benim ne yaşadığım onun nasıl umurunda olmayıp benden nasıl çekip gittiyse şimdi de onun o kadınla ne sebeple veya ne durumda evlendiği beni asla ilgilendirmiyordu ve bu sefer de ben onu sebepleriyle, kırık kanatlarıyla dinlemeden dertlerini, yaşadıklarını, ruhundaki yaraları bilmeden çekip gidecektim.

O da peşimden göz yaşı döksündü onu bir kere dinlemem anlamam için yalvarsaydı. Ağlasaydı geceler boyu, gözlerine kan otursaydı ,bazı geceler aklını kaçıracak gibi olsaydı belki o zaman beni küçücük anlardı.

Boğazımda oluşan yumruyla yutkunamadıkça gözlerim doluyordu. Bu adam bana ne yapmıştı? Bunu artık sorgulamak istemiyordum. Çok istiyordum köpek gibi pişman olmasını bana dönmesini ama o başka bir kadına yeminliyken ben onu hayatıma alamazdım. Zaten o da hiç bana geri dönecekmiş gibi davranmamıştı yıllardır. Beni çokça arayıp sormamış yıllar sonra böyle karşımdayken sarılmadan durabilmek çok zor. Benim olan gözleri, bana sarılan kolları, beni öpen dudakları şimdi aynılarını başka bir kadına yapıyordu. Kıskançlığıma engel olamıyordum bunları düşündükçe yüreğim sızlıyordu.

Gerçekler hep acı olmuştu zaten. Bende sanmıştım ki Doğan beni bekler, benim ona dönmemi bekler. Pişman olur bana yaptıklarının farkındadır beni kırdığının arkasına bile dönmeden çekip gittiği için kırıldığımı anlamıştır diye düşünmüştüm. O da Allah'ın her günü beni aklından çıkaramıyordur.Ama Doğan biriciğim diye sevdiği kadını sonsuza kadar unutmaya yemin etmiş gibi beni hatrına bile almamıştı.

Gözlerimden sessizce yaşlar aktığında pencereden dışarı bakan Doğan'ın sırtına bakıp ağlıyordum. Onu karşımda görmek bana gerçekten daha çok acı veriyordu bir kere daha anladın. İç çekişlerimi tutamadığımda Doğan hızla bana dönmüştü.

Telaşla suratıma bakarak konuşmaya başladı.

"Bir yerin mi ağrıyor?"

Yatağımın baş ucuna eğilip elimi tuttu. Kafamı sallayıp elini çektim.

"Ne oldu Ayperi, söyle hadi bana?"

"Doğan." Diye ağlamaya devam ettiğimde ellerini yüzüme götürürken kafamı ondan uzaklaştırdım.

"Ayperi, ne oldu birden! Çıldıracağım söyle hadi!" diye bağırdığından ağlama krizinin eşiğinde olduğumu o zaman anladım. Onu ellerimle iteleyerek odadan çıkmasını işaret ettim.

Derin bir nefes alarak tekrar yanıma oturdu.

"Söyle haydi güzelim anlat bana."

Suratına okkalı bir tokat yapıştırdığımda kafası sağ tarafa döndü ve bir süre öyle kaldı.

"Sus artık. Git demedim mi ben sana?"

"Ne oluyor? Anlamıyorum ki!"

"Git Doğan. Lütfen git."

Yerine SevememTahanan ng mga kuwento. Tumuklas ngayon