24. Tutsak

3.3K 234 1K
                                    

Bol bol yorum yapmayı ve oylamayı unutmayın. Yorumlara arkadaşlarınızı etiketleyerek hikâyeyi birlikte okuyabilirsiniz ❤️❤️❤️

Keyifli okumalar...

Çığlık çığlığa karışıyor, çanlar daha da şiddetli çalıyordu. Dev Solucan, geçiti paramparça etmiş ve devasa bedeni zemini titrete titrete Gezginlerin peşlerinden sürünmeye devam ediyordu. Bir karadeliği andıran ağzı, onları yutmak için iyice açılmıştı. Gezginler, var güçleriyle koşarak kapılara giden patikaya vardıklarında hemen silahlarını çektiler. Pars, tek bir sıçrayışta patikanın solundaki uzun, kara kuru ağaca çıktı ve sadağından altın püsküllü bir ok alıp yayını gerdi. Dev Solucan, geçitin sonuna varmış ve tüm hızıyla onların üzerlerine doğru geliyordu. Pars, doğru zamanı bekledi ve yaratığı ağzından vurdu. Yaratık dehşet verici çığlıklar atarak geriledi ve kuyruğunu acıyla salladı. Gezginler, hiç beklemeden saldırıya geçtiler. Yaratık kıvranırken kılıçlarıyla kuyruğunu doğradılar. Ama Dev Solucan hâlâ direniyor, yarım kuyruğuyla onlara vurmaya çalışıyordu. Pars, yayını bir kere daha gerdi ve onu yine ağzından vurdu. Yaratık, ötekilerden daha şiddetli bir çığlık attı. Cruz, son bir hamleyle solucanın sırtına tırmandı ve haykırarak başını kesti. Baş, büyük bir gümleme ve yapışkan bir sesle yere düştü. Yaratıktan geriye kalanlar da yere devrilmiş, akbabalar çığlıklar atarak leşin başına üşüşmüşlerdi.

"Hu! Vay be! Tam bir ekip işiydi." diye naralar attı Kevin.

"Harikaydın, dostum! O lanet şeyi tam iki kere ağzından vurdun." dedi Cruz, Pars ağaçtan inerken.

"Sen de harikaydın, dostum! Sen de o lanet şeyin başını kestin. Hepimiz harikaydık!" diye yanıtladı Pars, diğerlerinin yanına vardığında.

Gezginler birbirlerini tebrik ederek kucaklaşırlarken çanlar yeniden çaldı ve bağırışma sesleri gelmeye başladı. Hepsi, ileriye baktılar; Kemik Şehir'in kapılarında bir grup asker tartışıyorlardı. Baltalarını birbirlerine sallıyor ve birbirlerinin yakalarına yapışıyorlardı. Lisanları çok kabaydı, hır gür ediyorlardı sanki. Bu mesafeden onları göremezlerdi ama savaşın seslerini duymuşlardı ve neler olduğu hakkında konuşuyor olmalılardı. Ne yapmaları gerektiği konusunda bir karara varamıyorlardı.

"Dev Solucan bizi nasıl fark etti?" diye sordu Galena, fısıltı halinde.

"Belki de yaşlı kadın bize yalnızca Kansızlar'a karşı göze çarpmaz bir efsun okumuştur. " dedi Elisa, hepsine hitaben.

"Yaşlı kadın bize ihanet etti. Mağaradayken onu gerçekten gördüm. Yemin ederim gördüm. Anlamadığım şeyse bizi neden takip ettiği. Bir şeyin peşinde olmalı. Bizi öldürmedi çünkü başka bir şey planlıyor. Artık güvende değiliz." dedi Pars, kapılara bakarken. Kansız Askerler kavga etmeyi bırakmış, ellerinde baltalarıyla doğruca buraya geliyorlardı. Kendi lisanlarında bir marş tutturmuş, rap rap diye yürüyorlardı. "Saklanmamız gerek! Molozların arasında bir yerlere saklanın! Çabuk, haydi!"

Gezginler, koşarak moloz yığınlarının arasına girdiler ve elleri kılıçlarının kabzasında, beklediler. Bütün sesler kesilmiş, Kansız Askerler marşlarını bitirmişlerdi.

"Hey! Moparud, senin adamların şu pislik hayvanların yuvalarını patlatmamışlar mıydı? Ne arıyor bu şey, burada? Hem de biçilmiş! Şiyanra'nın adamları olduğuna bahse girerim. Pek sorumsuz, pek eğlence düşkünüler! Kokuşuk yamuk kafalarını koparmamak için baltamı zor tutuyorum!" dedi en irileri, kendi lisanlarında.

"Şiyanra'nın adamları kalede ziyafet veriyorlar. Bizimkileri de çağırmışlardı ama mağarada işlerimiz vardı. Yaşlı bir adam yakaladık. Adı Mane Viatrum muydu, öyle bir şeydi işte. Ölü Can değildi. Buralarda sağ kalan ya da kanını çekmediğimiz insanlar kaldığını zannetmiyordum. Epey şaşırdık, ahbap. Şiyanra görseydi ziyafet üstüne ziyafet verirlerdi amma onu bize saklayacağım Higluk. Şu pisliği yapanları bulduktan hemen sonra aramızda bir ziyafet veririz. Ne dersin ha Higluk?" dedi Moparud ve çirkin bir kahkaha attı.

Yaşam Üçgeni [Âlem Gezginleri Serisi 1]Where stories live. Discover now