bu bölümü çok düşündüm acaba nasıl yazsam diye ve karar verdim Charles'ın ağzıyla yazacağım.İlahi bakış açısı ile yazarken aşırı zorlandığımı hissettim.Aşırı hızlı yazdığım içinde yazım ve noktalama yanlışlarımı göremiyorum maalesef ve yeni bölüm attıktan sonra uzun bir süre wattpadde girmediğim için bakmıyorum da,o yüzden sizlerden ricam hatalarımı görürseniz satır arası yorumla belirtmeniz <3 iyi okumalar
......................................
Canım acıyor! canım çok acıyor.Gözlerim kapalı,uyuyorum ama bir tuhaflık var...nasıl anlatsam? sanki uyumaya zorlanıyormuş gibiyim.Kalkmayı,gözlerimi açıp dışarıda cıvıldaşan kuşları selamlamayı istiyorum.Çiçeklere dokunup,çocukların gülüşleriyle ısınmak istiyorum...ben çok üşüyorum.Haklıydı o,ben kimim gerçekten? Her insanın bir geçmişi var diyor doktor ama benim geçmişim yok.
Yeni efendim bana emrediyor.Sürekli bana hırsız olduğumu ve intikam almam gerektiğini söylüyor.Direnmeye çalışıyorum ama kabus olarak giriyor aklıma,korkutuyor beni.Ben çok korkuyorum,keşke beni kurtaran biri yada birileri olsa.Acaba toprağın altında yatıyor muyum? öyleyse bu sesler ne? çok üşüyorum,yine hissediyorum efendim geliyor.
Ona direnmem lazım yoksa hiç iyi şeyler olmayacak biliyorum.Ben anne istiyorum,baba istiyorum.beni ısıtacak sıcacık bir kucak,kendisine baktığımda güvendeyim diyebileceğim biri istiyorum.İçim yanmaya başladı,susuzluk içimi yakıp kavururken sertçe yutkundum.Boğazlarım susuzluktan acıyordu damağım ise kupkuruydu.
Kıpırdanmaya çalıştım; ''Su verir misiniz?'' demeyi istedim ama sadece boğazımdan acı dolu bir inilti çıktı.Doktor panikle dönüp yanıma koştu, elini şakağıma getirip işaret ve orta parmağını birleştirip şah damarımın üstüne koyarak nabzımı ölçtü.Bir şeyler söylüyorlar ama anlayamıyorum.Yine aynı ses yükseliyor içimden!;
''Uyandın sonunda köle''
Ben onun kölesi değilim ama bana köle deyip duruyor! uzak dur artık benden lanet!
''Daha yapacağımız çok şey var,işimiz bitince rahat bırakacağım seni.Alfred Nicolas Cage! bu ismi sakın unutma!''
Kesildi,gitti ama tekrar gelecek.Gözlerimi yavaşça aralayıp etrafa bakındım.Neden buradaydım bilmiyorum ama bildiğim tek bir şey var doktorlara göre ölmeme çeyrek kaldığı.Başımda duran doktor büyük bir gülümsemeyle hemşirelere dönüp baktı tekrar bana dönüp yaklaştı;
''Sonunda uyandınız''
Gözlerimi komodinin üzerinde duran sürahiye çevirdim.Doktor dikkatle baktı su istediğimi anlamış olsa ki hemen kalkıp çekmeceyi açıp içinden paketli plastik bardak çıkardı.paketi yırtıp bir bardak çıkarıp suyu döktü.Suyun sesi bile içimdeki yangının dinmesine yetmişti.Hani annesinin elinde o çok sevdiği yiyeceği gördüğünde mutlulukla ve iştahla yerinde zıplayan çocuklar vardır ya eh işte bende öyleydim.Su dudaklarımı şefkatle okşamaya başlayınca gözlerimi yumup beni serinletmesine izin verdim.
Bardaktaki su bitince ısrarcı bir bakış attım doktora ama anlamadı tabi,yanındaki uzun boylu,esmer adama dönüp;
''Çok kötü hasar almış gerçekten,zor bir süreç olacak.''
Ben ne dediklerini anlamaya çalışırken içeriyi yoğun bir koku sardı,ilaç kokusu gibiydi ama ciğerleri yakıyordu.Bilincim kapanmaya başladı,yine zorla uyutuluyordum ama anlamadığım bir şey var neden hemşireler ve doktorlar yerde yatıyor? sarışın uzun boylu hemşire kafasını komodine vurmuş belli ki,yerdeki kan birikintisine takıldı gözüm.
...............................
(medyayı açın)
''Uyan hadi,Uyan tembel.Uyan ki kaldığımız yerden devam edelim!''
Nefes alırken sızlayan burnum yüzünden gözlerimden yaş aka aka açtım gözlerimi.Kapkaranlık bir yerdeydim.Ne bir ışık vardı nede bir sızıntı.Kulaklarımı çınlatan sesler vardı sadece.Kadın,erkek bir sürü kişi vardı seslerden anladığım kadarıyla.Bağırıyorlardı,ağlayışlarını,yalvarışlarını duyuyorum.Neresi burası? nasıl geldim buraya?
Yüzüme değen bir elle irkildim.Buz gibiydi,iri ve kemikli.Bir erkeğin eliydi belli ki.Sıcak nefesini hissedebiliyordum yüzümde;
''Yaşıyorsun hiç beklemiyordum doğrusu.Oğlum senin yüzünden kendi hayatını bitirdi ama sen hala yaşıyorsun!''
Hissettiğim keskin acıyla inledim,ensemden sıcak bir sıvı akıyordu galiba kan bu.öfkeyle soluyan ölüm meleğim sesini yükselterek acılarını dillendirmeye devam etti;
''Benim oğlumu sen mahvettin,senin baban mahvetti.Her şeyi mahvettiniz.''
Bıçağın sivri kısmını şakağıma batırdığı anda acıyla inleyip nefesimi tuttum,bir an önce öldürsün ve bu acı bitsin istedim,bıçağı yavaş yavaş hareket ettirmeye başladığında içeri biri girdi;
''Efendim bir türlü konuşturamıyoruz adamı''
Sinirle soluduğunu duydum;
''Geliyorum.''
Üstümdeki ağırlık yok olunca rahat bir nefes aldım.Kafamı sola çevirdiğimde karşımdaki görüntüyle vücudum alev aldı,gözlerimden yaş geldi.Yüzümün sağ tarafı yamuk,sol tarafım mumya gibi sarılıydı.Hareket edemiyor ve konuşamıyordum da.Aynayı parçalamak istedim.Bütün gücümle parçalamak ve öfkemi o aynadan çıkartmak istedim.Olmadı,yapamadım.
''Ne kadar zavallısın görüyor musun?''
Efendim yine gelmişti,Acı ama gerçekti söylediği,zavallıydım ben;
''İntikamını almayacak mısın yani?''
Yanıt veremedim,sadece aynaya bakıp efendimin dediklerini dinliyordum;
''Bana güveniyor musun?''
Tepki vermeden bakmaya devam ettim,dahada yükseltti sesini;
''Bana güveniyor musun!?''
Evet anlamında kırpıştırdım gözlerimi.Efendimin gittiğini hissettim yine.Ne zaman gelse içim alev alev oluyordu,ne zaman gitse o yangın diniyor ve yerini huzur alıyordu.Dışarıdan kopan gümbürtüyle irkildim,bağırış çağırışlara silah sesleri de eşlik etti.Kollarım ve ayaklarım zincirliydi duvara.Hem felçtim hemde çaresiz.Yalnızlık denilen şey bu muydu yoksa?
Burnuma dolan acı bir kokuyla yüzümü buruşturdum.Öyle bir kokuydu ki,içime her çektiğimde midem bana küfrediyor,beynime ağrılar giriyordu.çatışma sesleri saniyeler geçtikçe yükseliyordu.İşkence edilen insanlarında sesleri yavaş yavaş azalmaya başladı.İçim yanıyordu.O masumları tek tek öldürürlerken bir şey yapamamak o kadar acıydı ki.En acı olan ne biliyor musunuz? çaresiz bir durumda elleriniz ve kollarınız bağlıyken felçli olmak,yanınızda zincirlerin anahtarları olsa bile ona ulaşamayacağınızı bilip ölümü,ölüm meleğinizi beklemek;
''Brandon! lütfen ses ver,biz geldik!''
Kimdi bu kız bilmiyorum,sesindeki acı ve hasret yüreğimde güçlü bır sızıya neden oldu.Brandon kim bilmem ama çok şanslı olduğu kesin.
Ardından kopan çığlıkla ölümü ensemin en ücra köşelerinde dahi hissettim.
Etrafa korkunç bir sessizlik vardı ve ona kan kokusu eşlik ediyordu.
.........Lara lafına devam edecek iken karşısında alay edercesine uyuma rolü yapan polis memuruna dikti gözlerini.
Kan boynundan yukarısına hücum ederken gözlerininde dolmasına engel olamadı.Bütün gücüyle yumruğunu masaya geçirip öfkesini kusmaya başladı;
"Sen benimle dalgamı geçiyorsun!? Benim bebeğim kaçırılmış,herşeyi anlattırıyorsun bide kalkmış şu yaptığın rezilliğe bak!"
Adam korkuyla yerinden sıçrayıp kendisine öfkeyle bakan kadına dikti gözlerini.Yosun yeşili gözleri öfkeden koyulaşmaya başladı,boynundaki damarlar büyüdü.Eğer karşısındaki bir kadın olmasaydı o anda canını alabilirdi.
Tam ağzını açıp bağırmaya yeltenecek iken diğer memurun sesiyle cümleleri boğazına dizildi;"Efendim,Charles William'ın cesedini bulduk!"
ŞİMDİ OKUDUĞUN
SOSYETE HIRSIZI
FanfictionAmerikanın azılı suçlularından olan ve canına ödül biçilen Charles William,yaptığı bir soygun un ardından zaferini kutlamak için gittiği bir striptiz barda çok güzel bir kadın ile karşılaşır.Kadınlara değer vermeyen bu adam kadının güzelliği karşısı...