BÖLÜM 4: KAYBOLUŞ

55 6 89
                                    

Selam güzel insanlarr^

Kitabımı okumanız benim için yorumlardan ve beğenilerden çok daha önemli, iyi ki varsınızz.
Bu bölüm olay örgüsü başlıyor, izlemede kalın, kendinize iyi bakın.

İYİ OKUMALARR

Yağmur yağarken ve şimşek çakarken..
Bulutların bize kızdığını düşünürdüm hep,ve şarkı söylemeye başlardım. Sanki bulutlar beni duyabilecekmiş gibi, aslında bu sadece benim kendimi kandırma yöntemimdi. Çünkü ne bulutlar bizi duyabilirdi ne de bize kızabilirdi.

Hani demiştin ya bugün unutulmaz bir gün olacak diye, ben bu günü bir ömür unutmam

Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.

Hani demiştin ya bugün unutulmaz bir gün olacak diye, ben bu günü bir ömür unutmam. Emin olun bir gün,karşınıza biri çıkıcak ve size diyecek ki! "Seni hiç bırakmıyacam" bu sözümü unutmayın,eğer gerçekten inanırsanız, emin olun o bir gün gerçek olur.

Sabaha karşı Burak'la ormanda yürürken hala telefonlarımızın çekmesini bekliyorduk. Ama ben gülümsüyordum. Evet farkındayım ormanda kaybolduk, telefonlarımız çekmiyor, daha ne kadar kalacağımız belli değil. Deli de değilim!

Burağa baktığımda  onun da gülümsediğini  fark edince içimde tuhaf bir his oluştu. " neden gülüyorsun?" Yüzünü bana çevirdiğinde tekrar gülmeye başladı.

"Tam bir belasın, şu düştüğümüz duruma bak, bir de ben seni yanımdan hiç ayırmayacağım dedim, kafayı yemiş olmalıyım"

Gerçekten benim hakkımda böyle mi düşünüyordu demek ben belayım. "Yanında fazla durmayayım ben, mazallah bela mela bulaşır." Hızlıca yürümeye başladığımda arkamdan bana bağırıyordu.

"Nereye gidiyorsun tek başına?" Bağırmaya başladım bir anda "belamı bulmaya gidiyorum!" Çalılıkların arasına girdiğimde bileğimi burkmamla yere çakılmam bir oldu."aaa, bileğim!" Burak hızla yanıma koştuğunda bağırmaya başladı.

"Belanı bulmaya gittiğin konusunda ciddi olduğunu düşünmemiştim" bende düşünmemiştim.

Ayakkabımı çıkartmaya çalıştığında hızla onu ittirdim.  "Ne yapıyorsun, sen?"ellerini hızla havaya kaldırdığında konuşmaya başladı. "Sakin ol, dokunmuyorum sadece bileğine bakıcaktım."

Gözlerim dolmaya başladığında ellerimi yüzüme kapatıp, ağaca doğru yaslandım. Göz yaşlarım hızla akarken. Burak yanıma oturdu. "Dokunduğum için mi ağlıyorsun?," ellerimi yüzümden çekip hızla kafamı salladım. "Hayır, ben sadece kötü bir şey hatırladım."

"Ne hatırladın?" Göz yaşlarımı hızla silmeye çalışssamda her silişimde tekrar akıyorlardı. Bildiğim tek bir şey vardı o da insan  geçmişinden kaçamazdı. Kaçmak unutmak demek değildir hiç bir zaman, aksine daha çok hatırlamaktır. Ve ben  daha fazla hatırlamak istemiyorum.

Gözlerimi ellerime sabitlediğimde titriyor olduklarını fark ettim, ve daha çok ağlamaya başladım. Tıpkı o günkü gibi.
" lise son sınıf öğrencisiydim." Burak büyük bir ciddiyetle beni dinlerken, ben bir yandan konuşuyor, bir yandan da ağlıyordum." Hayat doluydu'm, ta ki o güne kadar." Ağzımdan bir hıçkırıp koptuğunda, burak'ın sesini duydum.

"Şşş, ağlama bak bana, lilya yüzüme bak!" Kafamı kaldırıp yüzüne baktığımda bağırmaya başladı.

"Kahretsin, göz yaşlarını da silemiyorum!" Ellerimi yüzüme götürüp göz yaşlarımı sildim. "Ağlamıyorum, bak"

"Anlatmak zorunda değilsin." Kafamı sallamaya başladım. "Anlatmak zorundayım, artık geçmişimden kurtulmak zorundayım!"

"O gün çok mutluydum mezun oluyordum çünkü. kutlamalar, törenler yapılıyordu, okulun içinde kimse yoktu, herkes dışarıdaydı. Lavaboya gitmek için okula girdim.

Okul'un hademeleri'nden mahmut abi'yi gördüm. Beni yanına çağırdı,

Burak ayağa kalktığında kafamı yukarı doğru çevirdim, ve bende ayağa kalktım. İnsan duyunca bile ürperirken, bunu yaşamak o kadar zordu ki...

"Hava kararıyor kulübe gibi bir yer bulsak iyi olur." Dedim

Burak bana doğru yaklaşırken, ayağıma kısa bir süre baktıktan sonra "daha iyi misin?" Diye sordu.kafamı sallayıp yürümeye başladım.

Burak arkamdan gelirken birlikte ormanın içine doğru yürüdük.

Saatler sonra bir kulübe bulmanın sevinciyle burak'a heyecanla bağırmaya başladım. "Bak orada kulube var, burak gördün mü?" Burak seslice oflarken ona sitemle bakmaya başladım.

"Gören de sanır her gün ormanda kayboluyor, hareketlere bak!"

Kulübeye göz atarken burak sinirle homurdanmaya başladı. "Lilya sus kulak zarım patladı, yalvarırım sus artık"

Onu hızla geçip kulubenin kapısını açmaya çalışırken, kapı büyük bir hızla açıldı. Burak hızla yanıma gelirken beni arkasına aldı.
"Ne yapıyorsun, sen" bana mal gibi bakarken kendini toparlayıp konuşmaya başladı.

"İçeri kontrol ediyorum belki biri vardır, sanki babasının evine giriyor bir de konuşuyor.

İçeri girdiğimizde burak etrafı kontrol ettikten sonra ben, yorganın içine girip ısınmaya çalıştım. Ama yorgan dışarıdan daha soğuk mübarek sanki içinde kutup ayısı var.

Burak dışarı odun kırmaya gittiğinde ona biraz dalaşmış, kendini de kırabiliyor musun? diye sormuştum. evet farkındayım, sen de az değilsin dediklerinizi duyar gibiyim.

Evet değilim, ve bu hikayenin sonunda ne olur bilmiyorum ama üzülen ve kaybeden  biz olmayacağız onu biliyorum. Ve emin olun artık kaybetmeye hiç niyetim yok!
Beraber kazanmaya var mısınız?

Merhaba canlarım
Bölümümüz sizce nasıldı?

Şahsen benim yazarken hem duygulandığım, hemde çok güldüğğm bir bölümdü. Umarım bölümü beğenirsiniz.

Kendinize iyi bakın sizi seviyorum.

İnstagram adresim: gamzecylnxx

Temas yok !!Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin