Ertesi gün şüpheli davranmamak için heyecanımı göstermemeye çalıştım. Kendi arkadaşlarımdan durumu saklayamasam da geçen seneki gibi korkulu bir yüzüm olmadığı için ikisi pek bir şey söylemedi. Posta baykuşları gelene kadar Slytherin masasına bakmamak için kendimi tuttum. Malfoy'un incinmiş gibi duran elini sargıya aldığını biliyordum en azından. Çok sesli bir şekilde yaşadığı şeyleri anlatıyordu.
Baykuşlar geldiğinde ise Malfoy'un çığlığını duydum. Sonrasında Çığırtkan bağırmaya başladı.
"Kralsın Sen Malfoy! Harry Potter'ın üzerinde binip uçtuğu hipogrifle başa çıkamazsın.
Söylesene ailen olmadan gerçekten bir işe yaramaz mısın?
Kralsın Sen Malfoy! Annenin kucağında tüm gece ağladın.
Söylesene anneciğin dövecek miymiş zavallı hipogrifi?
Kralsın Sen Malfoy! Küçücük bir çizikle hastanelik oldun.
Söylesene safkanların hepsi senin gibi ezik mi doğar?
Kralsın Sen Malfoy! İyi ki varsın.
Söylesene sen olmasan biz nasıl bilirdik EZİĞİN ne anlama geldiğini?
KRALSIN SEN MALFOY!"
Salon sadece bir saniye sessiz kaldı. Sonrasında özelliklede Gryffindor masasından öyle kuvvetli bir alkış ve gülme sesi geldi ki sanırsın yılsonu kupasını kazandılar. Ona gülen onca insanın ortasında Malfoy'un suratı kıpkırmızı oldu. Hatta kekeleyerek bağırmaya çalıştı ama onu dinleyen olmayınca neredeyse koşarak salondan çıktı. Son derece öfkeli görünen Profesör Snape'de "Bu mektubu kimin gönderdiğini öğrenene kadar bekleyin sonrasında onun cezalandırılmasını sağlayacağım." dedi ve peşi sıra kayboldu.
Mektubu göndermenin riskli olduğunu bilsem de bir insanın büyürken eser miktarda bütün duyguları tatmasından yana olduğum için bunu yapmaya kara verdim. Sonuçta bu hayatta etkiye karşı her zaman bir tepki olacaktır. Hagrid'i kovmak isteyen, insan hayatının eğer safkan değilsen değersiz olabileceğini düşünen birinin bir derse ihtiyacı vardır.
O gün Malfoy'u her gördüğünde öğrenciler istemeden gülmeye başladılar. Hatta Fred ve George ikilisi ne zaman onu görse "Kralımızsın Sen Malfoy!" diyerek onu selamlıyorlardı. Sonrasında da kahkahalar atıp yanından geçiyorlardı.
"Bunu her kim yaptıysa ona çikolata kurbağa kartlarımın hepsini verirdim."
"Bende imzalı Quidditch kartlarımdan verirdim."
Bitkibilime giderken John ve Nev sırıtarak bunu kimin yaptığını tartışıyorlardı. Tabi iki gündür kimse beni bulmaya gelmediği için ben söylemezsem bunun kesinlikle ortaya çıkmayacağını biliyordum. Son iki gündür derslere o kadar gömülmüştük ki onlara söylemeye fırsatım olmadı. Bu yüzden etrafta kimse yokken söylemeye karar verdim.
"O zaman ikinizin koleksiyonunu seve seve kabul ederim."
John hemen anladı. "Olamaz Lizy yoksa bunu sen mi yaptın?"
Nev John'u duyduğunda çenesi düştü. Sadece yerinde sabit kalarak bana bakmaya başladı. İkisine gülerek başımı salladım. "Sadece bir derse ihtiyacı vardı. Hagrid'in ne kadar üzgün olduğunu görmediniz mi? Bir de geçen sene sanki ölmelilermiş gibi muggle doğumlular için söylediği laflar var. Beni ne zamandır sinir ediyordu."
John etrafta kimsenin olmadığından emin olup bana yaklaştı. Sessizce "Lizy bu yaptığın harika ama ya senin yaptığın ortaya çıkarsa. Babası seni okuldan bile attırabilir."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Yeniden Doğduktan Sonra Sakin Bir Hayat İstiyorum
FantasyÖldüm ve tekrar doğdum. Zaman olarak geçmiş dünyamdan geride olduğu için devrim niteliğinde buluşlar yapan bir mühendis olmalı mıyım? Mühendisliğe gerek yok mu? Ben bir cadı mıyım? Üstüne üstelik Hogwarts Cadılık ve Büyücülük Okuluna davet mi edildi...