↳Break up, nine

1K 92 57
                                    

"Demek iş yerinde bayağı popülersin?"

Ertesi gün küçük olan telefonda konuşurken dediği gibi gelmişti çocuklarının yanına. İşten çıktığı gibi hızlı olmaya çalışarak eve koşmuş, nefes nefese kalmış bir şekilde kapıyı çalmaya başlamıştı.

Büyük olan her ne kadar ona kızgın ve kırgın olsa bile, kapıda nefes nefese kalmış halini görünce endişelenmiş ve onu içeri alarak dinlenmesini söylemişti. Çocuklar gelene kadar onunla ilgilenmiş, sonra da çocukları çağırmaya gitmişti.

Mingyu, eşinin onunla ilgilenmesini bile özlemişti. İlgilenirken gözlerinin parlamasını, gülümsemesini ve saçlarını okşamasını özlemişti.

Ama uzun zamandır olan ilişkilerini kendisi yıkmıştı. Yanlış bir karar vererek büyüğü ve çocukları kendisinden uzaklaştırmıştı.

Şimdi ise, onlarla tekrar yakın olmaya çalışıyordu. Ama çocuklarda başarılı olsa bile eşi bu konuda hala kararlıydı. Ondan uzak duruyordu.

"Evet prensesim,"demişti Mingyu, bir dizinde oturan kızının saçlarını okşamıştı sonra. "Bir ara Wonwoo babanız ile çalışıyorduk orada. Benden çok o popülerdi ve ben onu kıskanıyordum."

Küçük olanın dedikleri ile beraber bu sefer çocukları ayakta gülümseyerek onları izleyen babalarına çıkmıştı. Çocukların meraklı bir şekilde kendisine baktığını fark eden büyük ise ufak bir kahkaha atmış, sonra da başını olumlu anlamda sallayarak küçüğünü onaylamıştı.

İkizleri doğmadan önce beraber çalışmaya karar vermişlerdi. Sabah çıkıyor ve akşam dönüyorlardı. Ama büyük olanın hamile olması ile beraber küçük olan onun çalışmasına izin vermemiş ve evde kalmasını söylemişti. Bu şekilde Wonwoo çalıştığı işinden ayrılmak zorunda kalmıştı.

Çünkü onun için işinden çok çocukları önemliydi o dönem. En ufak bir hatasında düşük olma ihtimali oluyordu.

"Peki," demişti oğulları. Bir yandan hem kucağında oturduğu bedene hem de ayakta duran bedene bakmaya çalışıyordu aynı anda. "Birbirinizi hala seviyorsanız neden ayrısınız?"

"Ama dün demişti ya babam, sadece büyüklerin yakalandığı bir hastalık varmış, o yüzden birbirlerinden uzak duruyorlar."

Kız kardeşinin dedikleri ile beraber başını sallamıştı oğulları. Çocuklarının konuşması ile beraber babalarının yüzünde olan gülümsemeleri solmuş, ikili aynı anda birbirlerine bakmaya başlamışlardı.

Her ne kadar çocuklarına böyle anlatsalar da gerçek bu değildi. Onlara ayrıldıklarını söyleyemezlerdi.

"Hadi bakalım," demişti Wonwoo. Bir yandan da ellerini çırpmış ve üzüntüsünü gizlemek adına gülümsemeye başlamıştı elinden geldiğince. "Yemek vakti. Siz ikinizi doyurmamız gerekiyor."

Küçük çocuklar başlarını salladıktan sonra babasının yanaklarına birer öpücük bırakmış, ondan sonra da kucağından kalkarak mutfağa doğru koşmuştu.

Büyük olan koşan çocukları uyardıktan sonra koltukta oturan küçüğüne bakmıştı. Buruk bir şekilde gülümsemiş, arkasını dönerek dolu olan gözlerini silmişti. Sonra da mutfağa giderek çocukları ile ilgilenmeye başlamıştı.

Ve Mingyu, bir kez daha boğazında bir düğüm ile yalnız kalmıştı. Her şeyi anlatıp anlatmama korkusu onu sararken, yalnız olduğu odada ağlamamak için kendisini tutmuştu.

Break Up •MeanieWhere stories live. Discover now