Cehennem ateşi bin yıl yakıldı.
Öyle ki kıpkırmızı oldu.
Sonra bin yıl daha yakıldı, öyle ki beyazlaştı.
Sonra bin yıl daha yakıldı.
Şimdi o siyah ve karanlıktır .
Bu ateşe de Nar-ı sevda yani Siyah ateş denilmektedir.
O siyah ateşin üzerinde ge...
Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.
* Yeni bölümden hepinize merhaba 🌸
Umarım beğenirsiniz
Keyifli okumalar 😊
*
"Neden eşinin fotoğrafı yok, onu daha önce hiç görmedin mi?" Sorusu hemen kayradan geldi.
Erdinç gayet doğal bir şekilde "evet gerçekten hiç görmedim. Bilmiyorum bizimle görüşmek istemediğini söyleyip söyleyip duruyordu. Bizimle görüşmek istemeyen biriyle neden konuşmak isteyim ki? ÜstelikBerk ile mutlu olması bizim için yeterliydi"
"Pekala ama benim için yeterli değil bunu nasıl düzelticez? O kadını hemen şimdi görmek istiyorum!" Sesim beklediğimden de sert çıkmıştı.
" aslında arkadaşlar eşini görmek değilde, mutlu olduğunu bilmek istiyorlar. tam olarak nerede yaşıyor?" Geldiğinden beri sessizliğini koruyan utkudan gelen soru, beni daha çok sinirlendi. Ama benim aksime kayra tek kaşını kaldırmış hayretle utkuya bakıyordu. Sanırım müdahale etmemem şu an için en iyisi.
" nasıl yani? Siz şu anda Berk'e işlediği bir suç için ulaşmak istemiyor musunuz?" Erdinç'in sorusuyla aslında Berk'i korumak istediğini ve bu yüzden bizden bir çok gerçeği saklayacağını anlıyorum. Sanırım Utku'nun taktiğini şu an daha iyi anlıyorum. Bu yüzden sessizliğini korumaya Ve istediği gibi anlamasına müsade ediyorum.
" hadi ama erdinç! Bir suç işlemiş olsa zaten hesabını kesmez miyiz? Biz tamamen kurulu düzenini merak ettik." Kayra'nın sesi kendinden emindi ve biz derken özellikle vurguladı.
Erdinç şüphe içerisinde bana baktı. Buda benim artık konuşmam gerektiğini anlamamı sağladı, Ben de diğerlerini onayladım "tabii ki öyle erdinç. Sen benim fevri hareketlerime bakma. biliyorsunki sinirlendiğimde ne yaptığımı bilemiyorum. Berk'i severim. geçmişte yaşadıklarımız geçmişte kalmalı artık. biliyorsun büyük kayıplar verdim. artık dargın olmamızın ikimize de bir faydası yok. eminim ki onun mutlu olduğunu bilmek benim vicdanımıda rahatlatacaktır. biliyorsun İpek'le olanları, söyler misin şu anda nerede?"
Söylediklerimi ben bile hayret ettim. bu yüzden Erdinç'in şaşkın bakışları beklendikti.
" pekala çok haklısın. Aslına bakarsan iyi olmanızı ben de çok isterim. Ama nasıl desem, tam adresini bilmiyorum ki? Sadece İngiltere'de olduğunu ve kendine ait yeni bir iş kurduğunu biliyorum. Hiçbir zaman herhangi bir ev adresi vermedi bize. Biliyorsunki şu zamanda telefon ve internetle her şeyi halledebiliyorken mektup yollamak için bir ev adresi istemedik . bu yüzden beni suçlayamazsın değil mi?" Cevabı beni tatmin etmiyor.
"Tabii ki dostum haklısın. O kadar dönemli değil zaten ev adresi. Peki söyler misin nasıl bir iş kurdu?" Şu an için fazla şüphe çekmeden suyuna gitmenin daha mantıklı olduğuna karar veriyorum.
"Evet tabii ki biliyorum. Bir lojistik firması kurdu. Gayette iyi kazanıyor."
" adını sormam sanırım senin için tuhaf olmaz. Bilirsin sadece meraktan."
Konuşmalarımızın işe yaradığını Erdinç'in gevşemiş halinden anlıyorum "Hayır hayır neden olsun ki? Miracle adında bir firma."
utku yine söze karıştı" demek firmasının adını mucize koydu!"
Utku bunu söyleyinceye kadar sözcüğün anlamının mucize olduğu aklıma gelmemişti. Gerçekten mucizeler başardığı için mi bu sözcüğü bulmuştu. Yoksa tamamen tesadüf mü? Nedense artık tesadüf diye bir şey olmadığını düşünmeye başladım. Şüphe duymakta Sonuna kadar haklı olduğumu fark ediyorum.
Üçümüzde birbirimize bakıyoruz aslında hepimizin kafasında aynı soru beliriyor.
Hemen Berk'i ve ailesini bulursak bu düğüm çözülür mü?
