Yavuz'dan
Derin bir nefes alıp devam ettim elimdeki ödüle bakmaya. Bunu aldığım için mutlu mu olmalıyım acaba? Hiç almamayı dilerdim bu ödülü. Bu belgeseli hiç hazırlamamayı dilerdim. Savaşın çocukları. Başımı kaldırıp Mostar'a baktım. Çok garip. Ben buraya gelince daha farklı şeyler hissederim sanıyordum. Geçmişimle bir bağ kurarım, etkilenirim, kötü etkilenirim sanıyordum. Ama sandığım gibi olmadı. Sanki burda hiç yaşamamışım gibi. Sanırım çok küçükken burdan ayrıldığım için böyle hissediyorum. Ama ne olursa olsun benim köklerim burda. Ailem burda. Derin bir nefes alıp kalktım oturduğum banktan. Ailemin mezarlarını ziyaret etmek durgunlaştırmıştı beni. Onları hatırlamıyorum. Gözümün önüne yüzleri bile gelmiyor. Ama onlar benim annemle babam. Yıllar önce savaşta kaybettiğim ailem. Burda olmak sandığım kadar kötü etkilemese de, değişik bir ruh haline bürümüştü beni. Burukça gülümseyip baktım elimdeki ödüle. Mutlu değilim bu ödülü aldığım için. Keşke bunlar hiç yaşanmasaydı da ben de bu belgeseli hiç çekmeseydim. Ama belli ki insanlık var olduğu sürece savaşlar bitmeyecek. Birileri de bunu dünyaya anlatıp ödül almaya devam edecek. Tam yürüyecekken telefonum çalınca çıkardım cebimden.
"Efendim baba."
"Oğlum, tebrik ederim. Annen de ben de seninle gurur duyuyoruz."
Gülümseyip konuştum.
"Teşekkür ederim baba."
"Ee, nasılsın? İyisin di mi?"
"İyiyim baba. İyiyim."
Babam bir süre sessiz kalıp ardından devam etti.
"Yıllar sonra tekrar Bosna'ya gitmek üzmedi seni di mi?"
İç çekip konuştum.
"Hayır baba. Üzmedi. Aslında tuhaf duygular içindeyim ama zannettiğim gibi olmadı. Yani kötü değilim, iyiyim. Merak etmeyin."
"Anladım oğlum. İyi ol elbet. Ee, ne zaman dönüyorsun?"
"Gece uçağıyla. Ama eve geldiğimde geç olur saat. Siz beni beklemeyin. Hem belki öncesinde bir kanala uğrarım. Bensiz ne yaptılar merak ediyorum."
"Tamam oğlum. Dikkat et kendine. Görüşürüz."
"Görüşürüz baba. Anneme selam."
"Söylerim oğlum. Hadi Allah'a emanet ol."
Gülümseyip kapattım telefonu. Nasıl da tedirginler kendimi kötü hissedeceğim diye. Tam telefonu cebime koyuyordum ki tekrar çaldı. Kaldırıp baktım. Arayanın ismini görünce gülümseyip açtım.
"Melek."
"Alo Yavuz, canım tebrik ederim."
"Teşekkür ederim Melek."
"Nasılsın? İyisin di mi?"
"İyiyim. Burda olmak iyi geldi galiba."
"Yavuz, yani ben oraya gitmek seni üzer sanmıştım. Gerçekten iyisin di mi?"
"İyiyim Melek. Merak etme. Aslında ben de öyle sanmıştım ama öyle olmadı. İyiyim."
"Sevindim. Ne zaman döneceksin peki?"
"Gece uçağıyla döneceğim. Yarın sabah uğrarım sana. Olur mu? Hatta belki birlikte kahvaltı yaparız."
Melek heyecanla konuştu.
"O-olur olur tabi. Çok güzel olur. Ben hazırlarım sana kahvaltı."
Gülerek konuştum.
"Yok canım zahmet etme. Dışarda yaparız."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Gecenin Mavisi
FanfictionYavuz tam odadan çıkacakken durup gözleri dolu dolu olmuş Bahar'a baktı. O da Yavuz'a kaldırdı başını. Yavuz alaycı bir gülüş atıp elini kapının kirişine dayadı. Bahar'ın dolu gözlerine bakıp konuştu. "Sen şimdi ağlarsın da." \\\\\\\\\\\\\ Macerape...