Tehlike

48 6 91
                                    


Medya: Kapsülün içinden bir görüntü (temsili)

Bağzıları - Zaten Kırılmış Bir Kızsın

Uzun geçen pijama ve dedikodu gecemizin sabahında ikimizde uykusuzduk. Neyse ki uykusuzluğunda çözümü bulunmuştu. Minik uykusuzluk hapları sayesinde günümüzü dinç geçirecektik. "Çantamı çıkardın mı?" diye seslenen kuzenime "Evet," diyerek cevap verdim. Aynı zamanda kolumda ki cihazdan kanatlarımın ayarlarıyla uğraşıyordum. Fazla geçmeden asansörü ile terasa çıkmıştı. Yanında ki bavula bakınca gözlerim açıldı.

"Çüş," dedim kendime engel olamayarak.

"Ne var ya?"

"Bu valizi Dünya'ya götürmek istediğini söyleme şuraya düşüp bayılırım."

"Gayet tabi götüreceğim," dedi bilmişçe. Gözlerimi devirdim. Gün sinir bozucu aksiliklerle başlamıştı yine. "Tatile gitmiyoruz Samida!"

"Biliyorum. Zaten o yüzden fazla bir şey almadım."

"Fazla bir şey almamış halin bu mu?" Bir yandan ona laf yetiştirmeye çalışırken ayarların azizliğine uğramıştım. Kanatlardan birinde teknik bir arıza oluşmuştu.

"Alt tarafı el valizi Şila, bu kadar abartma lütfen!" demesiyle daha fazla ona laf yetiştirmeyeceğimi anlayarak omuz silktim. "Ne halin varsa gör Samida. Bana taşıttırma da.."

Bana söylenmeye devam ederken küçük çantasını da omzumdan aldı. Benim eşyalarım pantolonumun ceplerinde ve omzumdan taktığım bel çantasındaydı. Zaten kıyafet almanın gereği yoktu. Ordu'nun belirlediği kıyafetlere ekstra olarak bizim kendi tasarladığımız kıyafetler yeterliydi. "Of ya," diyerek saçlarımı geriye attım. Kısa saçlara denk gelen ellerim beni şaşırtmıştı. Henüz alışamamıştım..

"Ne oldu?"

"Kanatlardan biri arızalandı," dedim. "Önemli değil ki kuzi, almaya gelecekler bizi zaten. Hatta geldiler bile," diyerek başıyla arkamı gösterdi. Dönüp baktığımda Perla'ya ait olduğu plakasından belli olan kapsül terasın kapsül alanına yaklaştı ve durdu.

"Bu saate kadar niye söylemiyorsun? Kafayı yiyecektim ya.." diyerek kapsüle doğru ilerledim. Perla'nın kapsülü olduğuna mı şaşırayım yoksa kuzenimin bunu bilip benim bilmiyor oluşuma mı bilemiyordum..

"Eşyaları ben mi taşıyacaktım fabrikaya kadar," diyerek peşimden geldi. "Zaten bundan sonra kanatlara ihtiyacımız olmayacak. Bugün ki imza ile artık resmi olarak ordudayız. Işın gücünü kullanabileceğiz. Yaşasın özgürlük.."

Beyaz renkli on kişilik kapsülün kapısı açıldı ve hızla içeri geçtim. Bizim dışımızda herkes buradaydı. Sürücü koltuğunda Adiel vardı. Kapsülün iç kısmı karşılıklı koyulmuş koltuklardan oluşuyordu. Sevdiğim adamın yanında ki boş yere bıraktım kendimi ve ona dönerek gülümsedim. O da bana gülümsedi ancak sıkıntılı bir ifadesi olduğunu anlamıştım. Samida da binerek Tural'ın yanında ki boş koltuğa yerleşti. "Selam," demeyi ihmal etmedi tabi. Bugün enerjikti. Sanırım aldığımız hap ona daha fazla etki etmişti.

Kapı kapanırken Tural "Aleyküm selam," diyerek güldü. "Hayırdır nereye böyle Samida hanım?"

Samida anlamaz bakışlarla ona baktığında bavulu işaret etti. "Serasta'ya tatile gidiyormuş gibi bir haliniz var da ondan diyorum," diyerek tekrar gülen Tural'a bende eşlik etmiştim. Serasta, Evrenin en ünlü tatil mekanlarından biriydi. Yapay bir tatil dünyası kurulmuştu ve gerçeklerine bin basacak derecede güzeldi. Parası olana tabi..

"Sadece gerekli bir kaç eşyamı aldım. Abartmayın ya.." diyerek kollarını birbirine doladı ve arkasına yaslandı.

"Tabi canım, mutlaka öyledir!"

Sene 3019Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin