*
Birkaç gündür aksattığımız video işine geri dönmüştük. Yani, Jeongguk ve ben en son yaptığımız bireysel canlı yayından sonra bu işi diğerleri yürütmüştü. Bugün ise Jeonggukla iyi bir ruh halinde olduğumuz için canlı yayın açmaya karar vermiştik.
Jeongguk, bana içinde yaşadıklarını anlatmasının ardından keyfi yerine gelmişti. Sabah kahvaltısında bu enerji diğerlerine de yansımıştı. Sugeun ve Mino sürekli sinir edici şeyler söylese de yüzümüzden gülücükler eksik olmuyordu.
"Yani şimdi, bir adet bebelak buralarda pıtı pıtı dolaşacak." dedi Sugeun. "Amcası olarak ona bir sürü şey öğreteceğim. Bu dünyada nasıl hayatta kalması gerektiğini bizzat amcasından öğrensin."
"Tanrı korsun." dedi Chaerin. "Siz, bebek doğar doğmaz Sugeun'dan kaçırabildiğiniz kadar uzağa kaçırın." dedi. Hepimiz bu dediğine kahkaha atıyorduk.
"Chaerin, kalbimi kırıyorsun ama." demişti sahte üzüntüsü ile.
"Kırmam ki ben seni kalbini minnoşum, şaka o şaka." Bu vıcık ilişkiyi hayretler içinde izliyorduk. Arkadaşlarımın bu kadar şapşal bir ilişkisi olacağını düşünmemiştim. Aslında Sugeun öyleydi, ama Chaerin beni şoka uğratıyordu.
"Neyse, onu bunu bırakın da video işine geri dönmemiz lazım ama Jungkook'un hamileliğini gizleyin. Henüz insanların bunu bilmesi için erken." dedi Alae.
"Tepkiler nasıl peki. Cidden, en son ki yayından sonra hiçbir şeyden haberimiz yok." dedi Jeongguk.
"Tepkiler olumlu yönde bize dönüyor. Hatta kurtlardan da baya bir olumlu geri dönüş aldık. Kitle büyüyor, ancak yeterli değil. Ortamı sıcak tutmak gerek." dedi Mino. "Baban ve onun çevresi biraz çıldırmış durumda. En son, bilge Jiyeon ile görüşmenizden sonra, baban kliniğe el koymuş. Bilgeyi sürüye götürmüş ve sorguya çekmişler. Bilge, duyduğuma göre bir şey dememiş ancak tetikte olmak da fayda var. Ha ayrıca, bilgeyi serbest bırakmışlar."
"Kendimi, polisiye bir dizide oynuyormuş gibi hissediyorum." dedi Sugeun.
"Sorma, Jeongguk'un babası çıldırmış durumda." dedi Mino.
"Jeongguk, özel bir soru olacak belki ama baban neden bu kadar karşı bu olaya." diye sordu çekingence Chaerin.
Jeongguk'un cevap verip vermeyeceğini merakla beklerken o hafifçe başını öne eğip "Annem bir insan tarafından öldürüldü, babamın nefreti bu yüzden." dedi. Bunun ardına diğerleri bir şey diyemedi. Ortam aniden sessizleşince gerginliği dağıtmak adına aniden ayağa kalktım.
"Hadi bakalım Jeongguk, biz biraz bebeğimize temiz hava aldırmaya dışarı çıkalım." dedim. Jeongguk, beni onayladıktan sonra evden dışarı çıktık.
"İnternetten biraz bir şeylere baktım. Böyle ufak yürüyüşler hamilelere iyi geliyormuş. Biz henüz çok başındayız, ama yine de dinç kalman için mümkün mertebe yürüyelim." Dedim. Jeongguk elimi tutmuş yüzünde yer edinen gülümsemesiyle beni dinliyordu.
"Jeongguk, ben çok fazla şeye baktım herhalde. Kafam bazen karışıyor. Çok mu heyecan yapıyorum acaba. Nasıl babalar olacağız peki biz? Bunu da düşünürken donup kalıyorum." Jeongguk elimi hafifçe sıkıp ona dönmemi sağladı.
"Kim Taehyung çok fazla düşünme. Bunu sen söyledin, biz çok güzel bir aile olacağız diye. Ve her gün seninle yürüyüş yapmaya varım." Demesi ile yürümeye devam ettik. Ormanın içinde bol temiz havanın olduğu patikada yürüyorduk. Jeongguk'un keyfi yerindeydi, ki bu da beni olumlu yönde etkiliyordu. Onun iyi bir ruh halinde olması demek, benim de iyi bir ruh halinde olmam demekti.
———————
Hamileliğin 3.ayı
Jeongguk'un karnı ufaktan belli olmaya başlamıştı. Geçtiğimiz aylarda kusmalarımız ilk zamanlara göre azalsa da ara ara tekrar gün yüzüne çıkıyordu. Bu zamanlar Jeongguk için zor oluyordu. Çünkü içinde ne varsa çıkarmaya, kendini zorladığı için vücudu fazlasıyla kasılıyor, bu da fazlaca yorgun düşmesine sebep oluyordu. Kusmasını minimum seviyeye getirmek için ağır kokulu yemekler yapmamaya özen gösteriyorduk, çünkü kusmasını tetikleyen en büyük etken kokulardı. Et gibi yoğun ve yemesi gereken ağır yemekleri dışarıda yapıyor, kokusunu azaltmak için bin bir türlü şekle sokuyorduk yemekleri.
Evde garip bir hava vardı. Hamileliğin sorunsuz geçmesini sağlamak için evde herkes başta afallasa da bir şekilde kontrol altına almayı başarmıştık. Gerçi, her bir ayda farklı şeylerle karşılaşıyorduk orası ayrı.
Bir yandan canlı yayın çekimlerine devam ediyorduk. Jeongguk ve ben giderek insanlar tarafından sevilmiştik. Sürekli kendimizi göz önünde tutarak onların, bize daha çabuk alışmasını sağlamıştık. Göz alışınca beyin de bu durumu normal karşılıyor daha çabuk kabullenmesine neden oluyordu.
Kötü yorumlar almaya da devam ediyorduk. Bazı eylemler, protestolar olmuş bunların bastırılması için güvenlik güçleri seferber olmuştu. Sugeun'un abisi iyi iş çıkarıyordu.
"Küçük bebeğim giderek büyüyor. Daha ufacıksın ama şuraya bak büyümüşsün de." Diyerek uzandığımız yatakta Jeongguk'un karnını seviyordum. Jeongguk'un göğüsüne yatmış, açtığım göbeğinden minik bebeğimizi seviyordum. O sıradan Jeongguk da saçlarımı okşuyordu. Onun isteği üzerine saçlarımızı uzatmaya başlamıştık. Jeongguk'un saçları öncesinde de biraz uzunken şimdi ön perçemleri çene hizasına gelmek üzereydi. Bazı zamanlar saçları kabarıyordu. O zamanlar, biraz komik ve çokça sevimli gözüküyordu. Bazı zamanlar da saçlarını bana düzleştiriyordu. Her haliyle güzeldi sevgilim. Benim saçlarımı ise olduğu gibi bırakmamı istiyordu. Saçlarımın uçları hafif kıvrılıyordu ve bu onun hoşuna gidiyordu. Kıvrılan kısımları ile şu anda da oynadığı gibi elleri, sürekli olarak saçlarımda geziniyordu. Bundan hiç şikayetçi değildim.
"Taehyung, şu an canım ne istiyor biliyor musun, avokado istiyor böyle ikiye ayırıp onu, ortasına limon sıkıp, kaşıkla yemek. Evde var mı?" Öyle istekli anlatmıştı ki benim bile canım avokado istemişti. Ah bunu demeyi unuttum ama ufaktan aşermelerimiz başlamıştı. Her zaman değildi, ama bazı zamanlar sırf gıcıklığına, canım bunu istedi, şunu istedi diye bizi kullanıyordu. Özellikle, Mino ve Sugeun'a sinir olduğu ya da ben dışında birine dalaşmak istediğinde bunu kullanıyor ve en olmadık şeyleri istiyordu. Bazen de kızlara ne istediklerini soruyor ve ona göre bir şeyler istiyordu. Mino ve Sugeun, başta çılgınlar gibi bu istekleri yerine getirseler de bir gün Jeongguk'un kızlara ne istediklerini sorarken yakalanması ile evde isyan bayrağı çekmişlerdi.
"Jeongguk, seni küçük elma kurdu, demek bizi kandırıyorsun ha. Biz de beyefendi hamile yazık bebişe canı çekmiş alalım bir şeyler diye kıçımızı kırıyoruz." dedi Mino isyankar sesi ile.
"Tekrar söyle Mino, ne dedin tam olarak duyamadım." dedi Jeongguk gözlerinin rengi değişmiş ve olduğundan biraz daha gür ve baskın çıkan sesiyle.
"Şe-şey ne istemiştin, Alfam?"
Jeongguk'un alfa baskınlığını kullanması ile isyanları balon gibi sönmüştü. Kızlar ve ben, arkada oturmuş olanları kahkahalar ile izliyorduk.
"Evde olacaktı sanırım, bir gidip bakayım." Demem üzerine hızla ayağa kalkıp mutfağa ilerledim. Chaerin, avokadoyu çok sevdiği için market alışverişlerinde mutlaka eve alıyordu. Tahmin ettiğim gibi tezgahın üzerinde tam olarak olgunlaşmış bir tane vardı. Onu, Jeongguk'un istediği gibi hazırlayıp götürdüm. Karşılıklı yerken avokadolarımızı yağmur yağmaya başladı.