Lexa Clarke'a baktı.
"Nasıl.." Clarke havaya bakarken konuştu.
Lexa Indra'ya döndü. "Atlıları çağır. Ayrıca bize de 2 at getir." Indra kafa salladı.
"Ben yalnız gidebilir miyim? Sizden ürkebilirler. Dünya'da sadece ben varım sanıyorlar." Clarke Lexa'ya yalvaran gözlerle baktı.
"Heda! Olmaz! Düşman olabilirler!"
"Sessiz ol Indra. Bunun kararını kendim verebilirim."
"Ama-"
Lexa elini havaya kaldırdı ve Indra sustu. Clarke Heda'nın ne kadar acımasız ve korkunç olduğunu hep duyuyordu. Gerçekten bakışları bile ürkütücüydü ama Clarke'a diğerlerine davrandığı gibi davranmıyordu. Clarke'ı düşüncelerinden sıyıran Lexa'nın sesi oldu.
"O havadaki şeyin senin insanların olduğuna emin misin?"
"Evet." Clarke cevap verdi.
"Savaş istiyorlar mı?"
"Sizin varlığınızdan haberleri bile yok. Daha önce anlaştığımız gibi onları alıp boş bir toprakta yaşam kurabiliriz."
"Tamam, gidip görüş. Ama sonra dönüp bana rapor vermeni istiyorum."
"Sha, kapa." (Emredersiniz efendim.) Clarke ufak bir tebessüm etti. "Mochof." (Teşekkür ederim) Sessizce konuştu.
Lexa kafasını salladı ve ufak bir tebessüm etti. "Indra, hızlı bir at getir."
**
Clarke atını sürebildiği kadar hızlı sürüyordu. Kendi gemisinden kat kat büyük bir gemiydi ama bütün Ark'ın sığacağı kadar büyükte değildi. Sessizce beklemeye başladı. İçeridekilerin ne hissettiğini iyi anlıyordu. Kapı açılmaya başladığında kalbi çıkacak gibi oldu. Ve kapı açılmıştı. İçeride onun yaşlarında bir sürü insan vardı.
"Sen Clark Griffin'sin!" Tanımadığı biri bağırdı.
"O yaşıyor!"
Herkes konuşmaya başladı. Esmer biri onları susturdu ve renkli gözlü bir kız gemiden indi. Arkasından diğerlerini susturan da indi ve diğerlerine beklemesini söyleyip Clarke'a doğru gelmeye başladılar. "Siz Ark'tan geldiniz."
"Aynen öyle. Bellamy Blake." Diğerlerini susturan elini uzattı. Tokalaştılar. "Bu da kardeşim Octavia." Clarke Octavia ile de tokalaştı.
"Öldüğünü sanmıştık." Octavia Clarke'a bakarak konuştu.
"Ölmedim." Clarke gemide korkuyla ona bakanları gördü.
"Siz.. Öldürülecek 100 kişisiniz değil mi?"
"Senin ölüm haberin yayıldıktan sonra bizi de buraya yollamaya karar verdiler. Annen ölümüne inanmamış."
Diğer gençler ortalıkta şakalaşmaya, eğlenmeye başlamıştı. Clarke herkesin susması için bağırdı. Herkes şimdi onu dinliyordu.
"Şu an bulunduğumuz yer güvenli değil. Dünya'daki tek insanlar değiliz."
Konuşma sesleri yükselmeye başladı. Octavia ve Bellamy Clarke'ın yanına tekrar geldi.
"Nasıl yani?!"
"Her şeyi anlatacağım." Clarke atını bağladı ve ormana yürümeye başladı.
"Bekle!" Tanıdık sesi duyunca arkasını döndü.
"Sen.."
"Raven. Tekrar memnun oldum." Elini uzattı.
"Senin burada ne işin var?"
"Seni yeryüzüne yollayınca başkan Jaha durumdan çok memnun değildi. Ve bende gemini yapan kişi olarak.." etrafına baktı. "Buradayım."
Clarke ona anlamayarak bakan insanlara baktı.
"Octavia ve Raven siz benimle odun toplamaya gelin. Bellamy sen buradakileri biz gelene kadar idare et. Sadece ihtiyacınız olan eşyaları toplayın. Buradan en kısa zamanda gitmeliyiz."
"Seni neden dinleyelim?"
"Burada 2 aydır yaşayan benim. Siz geleli 2 dakika oldu ve hayatta kalmayı bilmiyorsunuz. Bilmeniz gereken çok fazla şey var. Gerekli kadar av yapıp geleceğim ve ateş sayesinde pişireceğiz. Bu sırada her şeyi anlatacağım ama herkes çocuk çocuk hareketleri bırakıp işin ciddiyetini anlamalı." Clarke kendi yaptığı bıçağını belinden çıkarırken konuştu.
"Octavia seninle gelemez."
"Sadece odun toplayacağız. Avı kendi başıma yapacağım kardeşini ava yem olarak kullanmam merak etme."
Bellamy cevap vermedi ve diğerlerinin yanına dönüp Clarke'ın dediklerini yapmaya başladı.
"Annen bu halini gördüğünde gurur duyacak Griffin. Başarabileceğini biliyorduk." Raven gülümsedi.
Clarke kısa bir tebessüm etti. Bir yandan odun topluyorlardı.
"Eğlenceli bir yere benziyor." Octavia etrafa bakınarak yürürken konuştu.
"Tahmin bile edemezsin."
"Sen nerede yaşıyordun?" Octavia merakla Clarke'a baktı.
"Cidden. Umarım çadırının üstüne düşmemiştir gemimiz." Raven ve Octavia güldü.
"Tondc'de yaşıyordum. Siz gelene kadar yani."
"Tri- ne? Tondc neresi? Neden biz gelene kadar?"
"Siz gelene kadar çünkü komutanlarıyla bir anlaşmam var."
"Bu ne be Hunger Games gibi." Raven sızlandı.
"Hunger Games'te ne?" Octavia anlamayarak Raven'a baktı.
"Eskiden insanların uydurduğu bir hikayeymiş."
"Anlaşma neydi?" Octavia konuya geri döndü.
"Lexa ile Dünya'da geçirdiğim 3. günde karşılaştık. Yaralıydı bende onunla ilgilendim. Sonra 12 klanın komutanı olduğunu öğrendim ve beni ödül olarak Tondc'ye götürdü orda hayatta kalmayı öğrenmemi istedi. Skaikru yeryüzüne indiğinde ise topraklarından ayrılacaktım."
"Hiçbir şey anlamamam normal mi?"
"Bunları senin anlamadığın bir dilde anlattıklarını hayal et." Clarke güldü.
"Şimdi ne olacak?"
"Bizlere Skaikru deniyor ve artık sizde geldiğinize göre ben türümün tek örneği değilim. Artık Trikru ile değil Skaikru ile olacağım ve Trikru'nun topraklarından çekileceğiz."
"Bu yüzden mi bilekliğini çıkardın? Öldüğünü düşünelim ve gelmeyelim diye?" Octavia Clarke'ın bileğini gösterdi.
"Hayır. Kimsenin gelmeyeceğini düşünüyordum. Bu kadar odun yeterli. Geri dönelim. Daha av yapmam gerekiyor."
"Bende gelmek istiyorum." Octavia heyecanla konuştu.
"Bende!" Raven el kaldırdı.
"Siz bilirsiniz."
**
[Şuraya ufak bir kaynakça bırakalım;
- https://lingojam.com/TrigedaslengTranslator
- https://trigedasleng.net/search?q=stop ]
ŞİMDİ OKUDUĞUN
May we meet again | Clexa #TheWattys2021
FanfictionClarke Dünya'ya kendi başına yollandı. Hayatta kalabilecek mi? Peki 12 klanın komutanı Lexa kom Trikru ile karşılaşınca ne olacak? Tarihin en büyük ittifağı mı? Yoksa tarihin en büyük yanlışı mı? Wattys 2020-2021 fanfiction adayı 🥰