Lütfen oy ve yorum atmayı unutmayınız. ^-^
"Akşin, olanları duyunca çok üzüldüm, başınız sağolsun."
Bakışlarımı yere indirip, boğazımı temizledim.
"Sağolun hocam."
Dedim kısık çıkmamasına özen gösterdiğim sesimle. Kafamda tekrardan oluşan kötü anıları, hatırlamak istemiyordum. Onları bir yandan öyle hatırlamamak için unutmak, diğer yandan onlarla olan her saniyeyi hatırlamak istiyordum. Hangi taraf daha ağır basıyordu inanın bilemiyorum. Hiçbir şey olmamış gibi de öylece yaşamımı sürdüremezdim. Ailemin benim için ne kadar önemli olduklarını onları kaybedince mi anlayacaktım?
"Sınıfın değişmemiş Akşin, eğer istersen başka sınıfa aldırabilirim seni."
Müdür elindeki kağıtları incelerken
"Hayır hocam aynı sınıfta devam etmek istiyorum."
Sınıfta kimseyle bir sorunum yoktu, kimseyle bir diyaloğum da yoktu. Bu zamandan sonra olacağını da düşünmüyordum zaten.
"Peki, Elçin senin sınıfın zemin katta Derslik-3, ders zili çalmadan sınıflarınıza dönün gençler, geç kalmak istemezsiniz değil mi ?"
Dedi samimi bir gülümsemeyle, yaşlı bir erkek müdürümüz vardı. 2 sene üst üste liseler arası şarkı yarışmasında birinci olduğum günden beri, bana karşı hep samimi biridir.
Gülümsemeye çalışarak, elçinle beraber kapının önüne çıktık.
"Hadi Elçin önce seni bırakayım sonra bende kendi sınıfıma geçeceğim. Zil çaldığı zaman yanına geleceğim tamam mı?"
Dedim kolunu sıvazlayarak. Elinde sallanan çantasını koluna takıp başını salladı. Zemin kata inene kadar dönen gözleri umursamamaya çalıştım.
"Derslik-3" yazan sınıfın önüne gelip durdum. Elçinin omuzlarından tutup, kendime doğru çevirdim. Hayran olduğum deniz gözlerine bakmaya başladım.
"Elçin, ben en üst katta olacağım ablacığım Derslik-17 sınıfındayım. Eğer derste kendini kötü hissedersen beni çağır tamam mı? Teneffüste zaten yanına geleceğim."
Güven vermek istercesine sıkıca sarıldım. Korkmasını gerektirecek birşey yoktu aslında, biraz heyecanlı görünüyordu sadece. Saçlarını okşayıp, kollarımı Elçinden ayırdım. Gülümsemeye çalışarak başını salladı. Kapının kolunu yavaş bir şekilde indirip içeri girdikten sonra bende kendi sınıfıma doğru yürümeye başladım.
Kolumdaki çantanın düşmemesine özen göstererek, hızlı adımlarla yürürken, birden bir bedene çarpıp yerde buldum kendimi.
"A-ah."
"Çok özür dilerim gerçekten görmedim." Özürlerimi bir bir sıralamaya başlarken, üstünü yaktığım çocuğun yüzüne bakmaya cesaret edemiyordum. Ayağa kalkıp çantamdan ıslak mendil arama çabalarına girerken, çok utanmıştım. Çünkü çocuğu gerçekten sıcak kahveyle yakmıştım.
"Burada hatalı olan sen değilsin benim, özür dilemene gerek yok. Bir elimde telefona bakarak yürürsem olacağı buydu zaten. Senin bir yerine döküldü mü?"
Şaşkın bakışlarımı önümde duran tanıdık çocuğa çevirdim. Eymendi bu. Geçen sene en yakın arkadaşım olarak bildiğim ama onun beni çok farklı olarak gördüğü eski arkadaşım. Ama duyduğum kadarıyla okuldan gitmişti. Onu o günden sonra ilk defa görüyordum.
"E-eymen?" dedim kekeleyerek.
Yüzüme gülümseyerek bakıyordu. Ne diyeceğini oda bilemiyor gibiydi.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Issız Duvarlar
Teen FictionGökyüzüne bakarak "Yıldızlar çok parlak değil mi ?" dedim. Gerçekten de öyleydi. O kadar güzel parlıyordu ki, sanki tüm sokakların lambaları gibiydi. Yüzüme bakmadan, "Hayır." dedi. Şaşırarak yüzüne doğru döndüm, "Neden? Geceyi çok güzel aydınlatı...