2.Bölüm|Utanç

553 70 58
                                    

Il Divo
Isabel
Performans/ Aziz Kiraz

"Dünya yaşamak için vardı.
O
Benim nefes almam için varmış..."

Yıllardır kafamı karıştıran düşünceler rahat bırakmıyordu. Babamı, abimi düşünmeden bir günüm geçmiyordu. Kafamı yastığa koyduğumda, sabah kalktığımda, her anneme bakışımda babam abim geliyordu aklıma.
Evimizin neredeyse heryerinde asılı olan fotoğrafları bize bakıyordu sanki...
Babam ela gözleri o kadar güzeldi ki siyah beyaz fotoğraf karelerinde bile yakışıklılığı aşikardı.
Abim de babamın tıpkısıydı.
Yüz hatları çok benziyordu.

Onları unutamamın tek sebebi bu değildi. Babaannem, o kadın bana heryerde acıyı hatırlatıyordu.
Anneme, bana yapmadığı şey kalmamıştı.

Yıllar önce babamla annemin evlenmesine karşı çıkmış onları ayırmaya çalışmış ama annem babamdan ayrılmamış ve evlenmişler.
Babannem onları ayıramayınca babamla birdaha hiç konuşmamış.
Sonra abim doğmuş sonra ben, asla kalbi yumuşamamış, benim hastalığımı duyduğunda bile...
O taştan ve acımasız kalbi yıllardır insanlara acı vermeye devam ediyor.

O gün...

Kazadan sonra babam ölünce suçu anneme yüklemiş. Bana, daha hiçbirşeyden haberi olmayan o küçük bedene...
Yıllardır yüzüne bakmadığı oğlu için ağlamış, yakmış, yıkmış bize saldırmış. Bencil kalbi kendi hatasını kabullenmek yerine bize acı çektirip acısını hafifletmeye çalışmış.

Annem bunları bana hep ağlayarak anlatırdı. Pişmanlıkla, acıyla iç çeke çeke. O tertemiz kalbi bazen suçu kendinde bile buluyordu. Ne yalan söyleyeyim bende bazen suçun bende olduğuna inanırdım.

O kadın bize hep " Oğlumun kanı sizin ellerinizde Zehra sen oğlumu benden aldın. Dilerim Allah' ta senin kızını elinden alsın. Tek başına kal birtek başına çürü geber!" diye beddular ederdi.

Annem ve ben dayanamıyorduk. O oğlunu ve bizi yok saymasaydı bir aile olabilirdik. Şimdi bütün hıncını bizden çıkartıyordu.

Şehir değiştirdik, ondan kaçmak için acılarımızı deşmesinden bıkmıştık.
5 yıldır Muğla' da yaşıyorduk. İstanbul' da herşeyimizi bırakıp gelmiştik.

Babamı, abimi, anılarımızı, acılarımızı...
Tabi acılar ne kadar bırakılırsa biz nereye gitsek bizle beraberdi.

Istanbul' dan herşeyimizi satıp gelmiştik. Oradayken babamın bir fırını vardı. Annem babam öldükten sonra orayı asla kapatmayı düşünmemiş. Babam hatırası diye orayı kendisi işletti. Tâki taşınana kadar. Evimizi , fırını satıp buradan mustakil bir ev bir de annem küçük bir dükkan almıştı.

Burda bir pastane açtı. Geçimimizi sağlamak için hayata dört elle sarıldık, çalıştık, çabaladık annemle yaralarımızı sardık. Okuldan sonra hep anneme yardım ettim. Beraber pastanemizi büyüttük.

İyileşiyorduk...
Acılarımız hafifliyordu...

Her ay babamın yanına gitmeye çalısıyorduk. Onları bırakıp gelmek bize çok koymuştu.

Annem bana hep destek oldu. Üniversiteyi kazanmamda, bana herşeyi unutturmakta. O benim hayattaki tek şansımdı.

Hemşirelik okuyorum. 3. Sınıf öğrencisiyim. Hayatımın düzelmesindeki en büyük yardımcım bu mesleği seçmemdi. İnsanlara yardımcı olmak bir tebessümün sebebi olmak paha biçilemezdi. Staj yaptığım birgün bile bana bu mesleğin doğru olduğunu haykırıyordu.

ISABELHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin