Oluşum

1 0 0
                                    

"Gün ışığında bir gün ailemle mutlu bir sabaha uyandım " diye güzel bir giriş ile bağlayıp hüsrana bağlamak klişesi içerisine girmeyi çok isterdim. Bazen klişeler sıradanlıklar insana mutluluğu çok hissettirmese de mutsuzluğu gölgelemiyor bile.

Mutlu bir çocukluk geçirdim demeyi ne çok isterdim. 27 yıllık hayatımın çocukluk evresine geri dönüp baktığımda yüzümde tebessüm belirmemesi anlık göz dalgınlığı zihin kurcalaması... Bana en sevdiğin çizgi film neydi diye sorarsanız size cevap veremeyecek kadar çocuk kalamadım. Yok çünkü izleyemedim. Sabahları heyecanla kalkıp televizyon karşısında çizgi film izlemek gibi bi eğlencem olmadı. İşin garip yanı izlemek bile aklıma gelmiyordu. Silik bir çocuk olmanın ezikliğinin farkında olmaksızın çocukluk günlerim akıp gidiyordu.  10 yaşların da daha kendımı bulmaya başladım. Yazları sokağa çıkar günün nasıl geçtiğini anlamadan mahallece toplanıp top oynar 9 taş oynardık. Çok başarılıydım ve hangı takımdaysam o takım yükselir kazanırdım. Kendimi bununla arkadaşlarıma kabul ettirmeye çalışıyordum. Açlık ve  sussuzluk o kadar çoktu ki...  Bu umrumda bile değildi. Bir işe yaradığımı bilmek beni mutlu ediyordu çünkü.  Annem.. Hatırlamıyorum ki. Yanlış anlamayın annem henüz hayatta. O zamanlar hayatımın hiç bir bölümünde annem yoktu. Akşama kadar dışarıda oynardım asla çıkıp bakmaz merak etmezdi. Oğulları para getirsin onlar doysun mutlu olsun onun için yeterliydi. Annemin eksikliğini çok hissettim. Arkadaşlarımı kıskanır imrenirdim de bunu kendime bile belli etmezdim. Sadece annem olduğunu akşamları eve geç geldiğim için bir sürü dayak yiyip uyuyunca anlardım. Ahh anne neden hiç sevmedin ki beni?
Oğullarını çok sever herşeyini onlara adamıştı kızlarını bile! Oğulları ve para dışındaki şeylerle çok ilgilenmezdi. Benim dişlerim bakımsızlıktan çürümüş oldukça zayıf ve suskun bir çocuktum. Mahalledeki arkadaşlarım tarafından eziklendiğimi bildiğim halde onların yanından bir an olsun ayrılmıyordum.
Bir gün yine 10 yaşlarındayken tabi o yaşa kadar dondurmanın tadını bilmezdim. Şehirde otururduk. Merkezi yerde ama buna rağmen hiç bir zaman cebimde param olmadığından dondurma almak tadını dahi merak etmek aklıma gelmedi. Taa ki kapı  komşumuzun kızı Emine dikkatimi çekene kadar. O zamanlar algida max vardı. Emine karşımda dondurma yiyor o kadar çok canım istiyordu ki nevrim dönüyor o an onu çok istiyordum. İsteyemezdim de çok içine kapanık ve çekingen bir çocuktum yada özgüvensiz. Bizim ailemiz esnaftı. Herakşam evde paralar toplanır anne parayı oraya buraya koyardı. Hayatımda ilk defa evdeki oara dikkatimi çekmişti.  O Dondurmayı o kadar çok yemek istemiştim ki.. O parayı alırken bir saniye bile düşünmemiştim. Aldım ve mahalledeki bakkalımıza doğru yola koyuldum. Hala tereddütlerim vardı fakat o dondurmayı yemeliydim. Aldım ve arkadaşlarımın yanına gittim. O dondurmayı açmak yemek o kadar heyecanlı ve bi o kadar güzeldi ki.. Çocukluğumun en lezzetli günü demeyi isterdim. Fakat anne hiç mahalleye çıkmayan anne o an mahaledeydi. Gözgöze geldik bana yaklaştı ve öyle bir bakış attı ki... o dondurmayı yeme isteğim iştahım mutluluğum bir anda gecenin zifiri karanlığına dönmüştü. Anne ben eve geçiyorum sen eve gelince o dondurmanın hesabını vericeksin demişti. Henüz yarısını bile yemediğim dondurmayı bir suçmuş gibi yemeyi bıraktım ve çöpe attım. Bir köşeye geçtim akşam saatine kadar yiyeceğim dayak için ağladım. Akşam üstü evin bahçesinde bekledim. Annemin sesi geliyordu. Muhtemelen evde misafir vardı mutluydu. Belki unutur diye çok dua etmiştim. İlk deda duaların kabul olunduğunu o gün öğrenmiştim. Annem unutmuştu eve gittim ve sakince yatağın altına geçip uyudum...

You've reached the end of published parts.

⏰ Last updated: Aug 10, 2020 ⏰

Add this story to your Library to get notified about new parts!

KaçışWhere stories live. Discover now