Bir günde iki bölüm atınca bazı kişiler ilk bölümü okumayı unutuyor. Gün Yüzü adlı bölümü bitirmeden bunu okumayın.
Kaya "Açmıyor" diyerek telefonu yatağa fırlattı. Valizini hazırlamaya başlamıştı. İlk uçağa binecek ve İstanbula dönecekti. Uğur da onunla birlikte dönüyordu. Son kalan eşyalarını da valize doldurup fermuarını çekti. O esnada Uğur Ziya beyi arıyordu. Telefon birkaç kez çaldıktan sonra açıldı.
"Alo"
"Alo Hülya Teyze siz misiniz?"
"Evet benim Uğurcuğum. Ziya Amcan şuan meşgul. Buyur canım?"
"Asya'yı gördünüz mü Hülya Teyze?"
Kaya valizini tamamen kapattıktan sonra "Ver şunu" diyerek telefona yöneldi. Uğurun elinde telefonu alarak kulağına tuttu ve annesine seslendi.
"Anne"
"Oğlum, yavrum, Kaya'm. Niye aramıyorsun bizi? Meraktan öldürdün, perişan ettin beni. Arıyoruz arıyoruz, aç.. "
"Tamam anne tamam geliyorum zaten. Asya'ya ulaşamıyorum. Arıyorum açmıyor. Nerde, ne yapıyor biliyor musun?"
"Valla bilmiyorum oğlum. Biz ailecek gittik yanına, konağa gel kızım dedik ama gelmem dedi. Gülistan diye bir arkadaşıyla geziyorlar. Bugün okula da gitmemiş."
"Nasıl gitmemiş?"
"Biz Sadettin babanın Restoran'ındayız. Asya'nın hocası da burda. Asya okulda babam yeni yer açtı demiş, hocalarını davet etmiş. Anatomi hocası Turgut bey de dün gelmiş tanışmış Sadettin babanla. Bugün açılış yemeği olduğu için Sadettin onu da davet etmiş. Çok iyi, harika bir insan. Hep beraber oturduk yemek yiyoruz. Hocası söyledi; Asya bugünkü derse gitmemiş. Biz okula gidiyor zannediyoruz ama naptığını bilmiyoruz. "
" Anne Asya tuhaf tuhaf konuştu. Yani mesaj attı. Üç saattir arıyorum açmıyor. Ben burda korkudan kafayı yemek üzereyim. Ne yap et onu bul. Ben İstanbula gelmeden bul. İki saat sonra uçağım kalkacak. Ben şimdi otelden çıkıyorum. Ben İstanbula gelmeden onu bul. "
" Endişelenme, fotoğrafını kıskandığı için böyle yapıyordur. Hem senin yaptığın da ayıp oğlum. Tamam Asya dik başlı, kavga çıkarıyor falan ama yine de başka biriyle fotoğraf çekilmen doğru olmadı. Neyse, gelince konuşur halledersiniz. "
" Anne sana dediğimi yap. Kıskançlık mevzusu falan değil. Asya resmen bana veda etti. Benden gidecek anlıyor musun? "
" Nereye gidecekmiş? "
" Bilmiyorum anne. "
" Bak işte hiç yapıcı değil. Kocama evime yuvama sahip çıkayım demiyor. Nereye gideceğini ben söyleyim ; O Gülistanla gezmeye gidecektir. "
" Anne sinir etme beni! Çıldırtma! "
" Tamam bağırma paşam. Ben ararım şimdi. Babasına da aratırım. Sen korkma oğlum. "
" Tamam beni haberdar et. Şimdi kapatmam lazım görüşürüz. "
" Görüşürüz yavrum. "
*******
Taksinin parasını ödeyerek taksiden indim. Yolculuk boyunca Berkcan'la Canan ablanın sesi ve Neriman'ın sesi kulağımda çınlamıştı. Sanki beynimin içinde biri vardı ve hayatımdaki herkesin sesini çıkararak beni delirtmeye çalışıyordu. Hızlı adımlarla Restoran'a ilerleyerek kapıdan girdim. Uzun bir masada bütün ailem kakara kikiri bir şekilde oturuyorlardı. Masaya ilerlerken Hülya Teyze beni görür görmez ayağa fırladı ve bağırmaya başladı.
"Nerdesin sen? Oğlan orda delirmiş, divaneye dönmüş. Niye cevap vermiyorsun kızım çocuğa?"
Hülya Teyze'ye cevap vermeye hazırlanırken karşımda gördüğüm kişiye bakarak dondum.
Anatomi hocam da buradaydı. Bu nasıl olabilirdi?
"Sen" dedim ve bir adım atıp devam ettim.
"Senin ne işin var burda aşağlık herif!"
Anatomi hocam endişeli bakışlarla bana bakarken, Babam ve Ziya amca ise şaşkın bakışlarla bana bakıyorlardı. O esnada Babam kaşlarını çatarak atıldı.
"Ne saçmalıyorsun Asya sen?"
"Bu adamın ne işi var burda baba!" diye çığlık attım. Artık sabır taşım falan kalmamış ve patlamıştım. Her şey, herkes bana oynuyordu. Hayatım hiç bitmeyen kötü bir kabus gibiydi. Saat gibi tıkır tıkır ilerliyor ve her geçen saniye yeni bir facia oluyordu...
Anatomi hocam affalayarak yüzüme baktı ve mırıldandı."Asyacığım ne diyorsun sen? Kendine gel lütfen."
"Defol aşağlık herif!" diyerek yakasına yapıştım. Yüzüne, sesine, varlığına tahammül edemiyordum. Yakasını sıkıca tutup çekiştirmeye başladığımda Hülya Teyze çığlık atmıştı.
"Delirdin mi Asya?!"
Ardına babam ayaklandı ve kükredi.
"Manyak mısın?!"
"Bırakın bu adam gidecek!" diyerek Anatomi hocamı itekledim. Onu artık etrafımda görmek istemiyordum. O esnada Ziya amca tedirgin bir ifadeyle ayağa kalktı ve bana ilerleyerek kolumu tuttu.
"Ne oluyor anlat bana. Bu adam senin hocan değil mi?"
Başımı çevirip Ziya amcanın ihtiyar gözlerine bakıp "Hocam" derken karşımda gördüğüm manzarayla sözümü bitiremedim ve birkez daha donup kaldım.
Bu kadarı da fazlaydı.
Erva ve Ervaya çok benzeyen bir adam Restoran kapısında girmiş ve bize doğru yürümeye başlamıştı.
" Aşağlık" diye çığlık attım ve adama doğru koştum. Bu adamın kesinlikle Vedat denen şerefsiz olduğuna ve Erva'nın babası olduğuna emindim. Adama doğru koşmamla masadaki herkes hepbir ağızdan çığlık atmış ve Erva arkasını dönerek koşmaya başlamıştı. O esnada garsonlardan biri Erva'yı aldı ve Restorandan çıkardı. Ben Vedat denen şerefsizin tam yakasına yapışacakken, babam bana atılarak belime dolanıp cılız bedenimi havaya kaldırdı.
"Bırak baba!" diyerek bacaklarımı salladığımda babam belimi daha da sıkarak beni çekiştirip gür sesiyle bağırdı.
" Sen napıyorsun Asya! O adam Vedat bey! Sevda ablamın dayısının oğlu kendine gel! "
"Ne dayısının oğlu be, ne dayısının oğlu!" diye çığlık attım ve babamın kaba ellerine tırnaklarımı geçirerek devam ettim.
"Bırak beni! Senin yaptıklarını da biliyorum! Bırak beni! Seni hiç affetmeyeceğim baba!"
Babamın "Asya kendine gel!" diye kükremesini keserek gerçekleri öğrenmesi için çığlık atıp konuşmaya devam ettim.
"Bu Vedat denen adam Sevda'nın kırığı. Berkcan'ın da Erva'nın da babası bu! Bunlar dolandırıcı çetesi! Restoranını elinden alacaklar! "
Sevda abla hızla ayağa fırlatarak karşıma geçti. Yüzü mosmor olmuş ve gözleri fal taşı gibi açılmıştı. Belli etmemek için hızla toparlandı ve şaşkın, sahte bakışlarıyla gözlerime bakarak mırıldandı.