58- FABRİKA

63.7K 3.7K 2.1K
                                    

"Sedat.." dedim uykulu sesimle. Dolabın önünde gömleğini ilikleyen adam anında bana döndü ve yanıma yaklaştı.

"Söyle oğlum." dedi yumuşak bir şekilde. Ellerimi yumruk yapıp gözümü ovarken açık olan gözümle ona baktım.

"İşe mi gideceksin?" dedim mayışık bir ses tonu ile. Kafasını salladı. "Evet artık gitmem gerek, işler birikti."

"Gitmesen olmaz mı?" dedim dudaklarımı bükerken. Uzanıp dudağından öptü.

"Olmaz bebeğim, ama istersen benimle gelebilirsin." bir an düşündüm. Onsuz evde özlemle oturacağıma fabrikaya gider yanında özlemeden dururdum. Kafamı salladım.

"Hadi giyin o zaman üstünü." dedi üzerimden çekilirken. Kollarımı havaya kaldırıp gerneştikten sonra bedenimi kaldırdım. Daha sonra da yataktan ayağımı sarkıttım. Bugün oldukça duygusaldım ve Sedat'a bakıp ağlayasım gelmişti.

Sedat'ın yanından geçip dolaba gittim ve bir siyah pantolon, mavi örgü bir kazak çıkarıp giyindim. Kazaklarım hep kalçamın aşağısına kadar geliyordu. Biraz büyük alıyordum sanırım.

"Sıkı giyin hava çok soğuk." dediğinde kafamı salladım. Bir atkı da yanıma alırken, içeri geçtik. Gülsüm teyzenin hâlâ gelmemişti.

"Dışarıda sana bir kahvaltı yaptırırım."

İkimiz beraber koltuğa geçerken ben tabi ki onun kucağına oturdum. Kolları ile beni sarınca yüzüne dolu dolu olmuş gözlerim ile bakıyordum.

"Ben iso abiyi özledim." dediğimde haydaa demişti. Dudaklarım bükülerken kafamı eğdim. Şimdi gömleğinin düğmelerine bakıyordum.

"Görüş günü geldiğinde seni götürürüm İso abine." dedi çenemi kaldırıp gözlerimin içine bakarken, ardından derin bir nefes bıraktı ikimizin ortasına. "Yavrum şöyle bakma, hapishaneden adam mı kaçırayım şimdi?"

"Bunu yapabilir misin?" diye sordum hevesle. Sedat uzanıp yanağımı dişledi.

"Tabi ki hayır yavrum." dedi dişlerini çekip. Ardından ısırdığı yeri öptü. Büyükçe ofladım.

"Sen yine babaya mı ofladın?" dedi alayla. Gözlerinin içine bakıp yanaklarımı şişirerek sesli bir şekilde ofladım.

Sırıtarak kafamdan tuttu ve dudağımı sıkı sıkı öptü. Hızlı hızlı yüzümün her yerini öperken diğer yandan da beni sımsıkı sarmıştı. Dudakları yüzümün her köşesinde hızlıca gezdiği için sebepsizce nefessiz kalmıştım.

"Bende seni öpeceğim." dedim mızmızlanarak. Çenemden öperken gülümsedi ve kafasını geri çekti.

Dudaklarımı yaklaştırıp dudağından, yanağından, boynundan,şakağından öptüm. Sırıtarak beni izliyordu. Uzanıp dudağını öpeceğim sırada kapıdan tıkırtı gelince telaşlandım. Ama o sakince beni seri bir hamlede kenara aldı ve ayağa kalktı. Tam o sırada Gülsüm teyze içeri girmişti, bizi görünce gülümsedi.

"Hayırlı sabahlar..." dediğinden Sedat ona karşılık vermişti. Ardından elimden tutup beni kaldırdı.

"Abla bugün Semih benimle beraber işe gelecek, haberin olsun." dediğinde Gülsüm Sultan kafasını salladı. Sedat bileğimden tutup uyuyan kızına bir bakış atıp kapıya doğru gitti.

Kendisi kaşe montu giyinirken ben de kendi montumu giyindim. Ardından atkıyı taktım ve beraber dışarı çıktık. Arabaya binerken gerçekten soğuğu hissediyordum.

"Çok soğukmuş gerçekten." dedim ellerimi cebime koyarken, elini belime koyup daha hızlı yürüttü. Beraber arabaya geçtiğimizde anında ısıtıcıyı çalıştırdı. Arabayı sürmeye başladığında üzerimde ne varsa çıkarıp arka koltuğa attım.

"Dershaneyi de baya bir salladın." dediğinde omuz silktim. "Yarın gideceksin."

"Tamam." dedim uzatmayarak.

Arabada giderken radyoyu açıp bir kanal buldum. Pop çalan bir yerde durunca Sedat bana bir bakış attı ama yoluna devam etti. Koltukta iyice yayılırken etrafı izliyordum. Fabrikanın önüne gelince arabayı park etti ve dışarı çıktı. Arka taraftan montumu alıp giyindim ve bende arkasından çıktım.

Ne kadar çalıştığı yerde bu hareketi yapmamak için kendimi tutsam da yine dayanamayarak kemer bağlama yerine serçe parmağımı geçirdim ve onunla beraber yürümeye başladım.

"Hoşgeldin Sedat abi..." önünden geçen işçiler ona selam verirken o hepsinin selamını alıp odasına doğru ilerledi.

"Tevfik, bize bir kahvaltı ayarla." dedi odaya girmeden önce karşıda ki adama seslenip. Adam emri alıp kafasını sallarken biz odadan içeri girmiştik. Cengiz abi masasında oturmuş dosyalara bakıyordu, kapı açılınca bizi gördü ve bana bakıp gülümsedi.

"Oo hoşgeldiniz."

"Hoşbulduk Cengiz abi." dediğimde parmağımı ince bez parçasından çekip montunu çıkardım. İkimiz de montumuzu astık. Saçlarımı dağıtıp tekrar düzeltirken Cengiz abi bana bakıp sırıtıyordu.

"Dip boyan gelmiş Semih." alayla söylediği şeyden sonra burnumu kırıştırıp ona baktım. Sedat koltuğuna geçerken bende onun önünde ki koltuğa geçtim ve yayvan bir şekilde oturdum. Birkaç saniye durdum.

"Sıkıldım."dediğimde Sedat bana şok ile baktı.

"Oğlum bir dur Bismillah yeni oturduk." Sedat'ın lafı ile Cengiz abi kahkaha attı.

Ben omuz silkip koltuğa yaslandım ve önümde ki manzarayı yani Sedat'ı izlemeye başladım. Sedat işinin başına dönmüşken, arada bir bana bakıp göz kırpıyordu. Tam tamına yarım saat boyunca onu izledim. Ardından kahvaltımız gelince Sedat bir sandalye çekip yanıma geldi.

Beraber kahvaltıyı yaparken, sürekli bana bir şeyler yediriyor. Yedirirken de Cengiz abi ile iş hakkında konuşuyordu. Ağzım dolu bir şekilde onları dinlerken bir ekmeği daha bana uzattığında, dönüp ifademe baktı ve gülümseyerek alnımdan öptü. Ekmeği yine ağzıma alırken, kendisi de yemeye başladı.

Kahvaltı bitince aynı adam gelip yeniden tepsiyi topladı ve gitti. Bana bir sıcak çikolata gelirken biraz odanın içinde gezinmeye başladım.

Sedat bir bilgisayara bir de dosyaya bakıp yoğun bir şekilde işi ile ilgilenirken sandalyesinin arkasına geçtim, Cengiz abi de kendi işine dalmıştı.

Ensesine dudağımı bastırıp uzunca bir süre durdum. Tepki vermemişti, boynuna arkadan sarılınca kafasını hafifçe çevirip yanağım gibi gösterip dudağımın kenarından öptü. Yeniden işine dönmeden önce Cengiz abiye bir bakış attı.

Cengiz abiye bir telefon gelince o konuşmaya daldı, önemli bir iş olduğu belliydi çünkü ayağa kalkmıştı. Onun arkasını dönmesini fırsat bilip Sedat'ın kafasını çevirip dudağına dudağımı bastırdım. Onun gözü konuşan adamdayken bir süre ensesini okşayıp alt dudağını yaladım.

Kendimi çektiğimde Sedat bana bir bakış atıp yeniden önüne dönüp dosyalarla ilgilenmeye başladı. Birkaç dakika sonra Cengiz abi telefonu kapattı ve bize döndü.

"Sedat, o uzun süredir mail attığımız şirketin müdürü aradı, bizimle iş konuşması yapmak istiyormuş. Birkaç günlüğüne şehir dışına çıkmamız gerekiyor." dedi yerine oturmadan önce heyecanla. Kalbim korkuyla attı.

"Tamamdır." dedi Sedat önüne bakıp düşünürken, omzunu dürttüm.

"Beni bırakmayacaksın değil mi?" diye sorduğumda gözleri yüzümde turladı.

"Dershanen var Semih..."

"Lütfen, lütfen..." dediğimde Cengiz abi gülerek bakıyordu. Sedat'ın boynuna sarılıp lütfen diye tekrarlıyordum.

"Tamam tamam satanist." dediğinde mutlulukla yanağından öptüm. Koltuğa geçerken sırıtıyordum.

KOĞUŞ Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin