-24-

98 9 146
                                    


Elinde tuttuğu çantayı daha da sıkan Rukiye, belli etmemeye çalışsa da gergindi. Alt dudağını kemirecek, tırnaklarının etleri ile oynayacak kadar hem de. Bu, şu demekti. Patlamak üzereyim, bu durumdan kurtulmak için ölmem gerekse seve seve tercih ederim.

Nereden mi biliyorum? Çünkü ortam müsait olsa kendi, az önce söylediğim cümleleri dillendirirdi. Tıpkı abisinin, deli gibi seviyorum diyerek tanıştırmak üzere kafeye getirdiği sevgilisinin, dün bile birkaç adamı idare eden biri olduğunu söylemek zorunda kaldığı zamanki gibi. Ya da annesinin hastalığından sonra acil servisin kapısında beklediğimiz zamanki gibi.

"Rahat olmaya ne dersin?" diye sordum kızmamasını umarak.

Ters bir bakış attı. "Sanki mümkünmüş gibi." Elini ağzına götürüp tırnağının kenarındaki etleri, dişleri ile koparmaya devam etti. Bu en sevmediğim huylarından biri idi. Ne kadar uğraşsak da bırakamamıştı. "Sizin için ne kadar kolay. Başına olay gelmeyen kişi, rahatlıkla gelir olayı yaşayan kişinin yanına. Ve ekler, üzülme diye. Olayı yaşayan kişi de bir aydınlanma yaşar. Tabii ya! Üzülmemek. Ben bunu nasıl akıl edemedim daha önce. İyi ki söylendi valla. Ohh! Dur hemen keseyim üzülmeyi."

"Kibar oğlandan sonra sana bir şeyler oldu. Sen böyle tuhaf tuhaf konuşan bir kız değildin." Haklı olsa da söyledikleri beni şaşırtmıştı.

"Tek ümidim ailemdi ama babaannem sağ olsun izin verdi." Gözlerini devirdi. "Bu kadının, bu kadar iyi olması bazen işleri çok zorlaştırıyor."

"O kadının en büyük özelliği hakkında nasıl böyle konuşursun? Bu ne cüret?" Yersiz espriler ile ortamı yumuşatmaya çalışıyordum.

"Kızım düşündükçe bi' fena oluyorum. Parti ya, parti. Üstelik zenginlerle dolu bir parti. Ne işimiz var bizim orda Allah aşkına? Bir sürü kasıntı arasına gir, gerim gerim geril. Gerçekten bana bir şeyler oluyor." Çantayı koltuk altına sıkıştırıp eli ile yüzünü yelpazeledi. "Bırak zenginlerin ortamını, zenginlerin alışveriş yaptığı mağazalarda bile gerilen tipleriz biz."

"Evet ya! Sanki satıcılar, sizin bunlara paranız yetmez der gibi bakıyorlar." Hayal ettim bir an. Yardımcı olabilir miyim diyerek peşimize takıldıkları ve tüm alışveriş zevkimizi kaçırdıkları geldi aklıma. Elimle geri ittim kötü hatıraları. "Aman neyse. İyi düşünelim, iyi olsun. Bizim yerimizde olmak isteyen yüzlerce kız var. Şu partilerden sadece birine katılsak diye canını verem tipler."

"Senin için hava hoş tabii. Aile ile tanıştırılacak olan benim." Somurttu ve başını farklı bir yöne çevirdi.

Serkan'ın arabası sokağın başında belirince elini kolunu nereye koyacağını bilemez hale gelmişti. Biraz daha heyecanlansa bayılacak gibiydi. Hadi bir de bayıl Feriha.

Araçtan indi ve yüzündeki kocaman gülümseme ile selamladı Kibarcık. "Nasılsınız kızlar?" Arkadaşım cevap vermek yerine omuz silkip somurtmaya devam etti. Allahım bu kız tam olmuştu. Nazlanmaya başladığına göre bu işin geri dönüşü yoktu. Gönlü çoktan kanatlanıp uçmuş kibar oğlan diyarına.

"Çok iyiyiz, sen?" Duymadı bile. Doğruca sevdiğine yöneldi.

"Yapma böyle ama canım. Ben çok mutluyum. Yıllar sonra ilk defa bir doğum günüm için heyecanlıyım. Çünkü ilk defa, doğmuş olmamın bir anlamı var. Sen varsın."

Mum misali eriyorum. Aklımda melodiler çalmaya başladı. Ya ne güzel adamsın sen ya! Böyle sevgilim olsa at gözlüğü taktırırdım. Kimseyi görmesin, kimse onu görmesin diye.

Tabii bizim kız da kayıtsız kalamadı. Dünyadaki en buz kalpli insanın bile eriyeceğine emindim gerçi. Yüzüne hatta gözlerinin içine bakarak gülümsedi. Aşkla ve minnetle.

Bal Gibi Olur -Şarkılarla Aşk Serisi-Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin