Poyraz'ın Not Defterinden

39K 1.8K 185
                                    

Tam olarak ne zaman başladı bilmiyorum. Eve geldiğin ilk günü hatırlıyorum. Sarhoştum ama gayet iyi hatırlıyorum. Üzerinde eski bir kot pantolon, kendine çok büyük gelen bir tişört vardı. Saçların şimdi olduğundan daha uzundu. Önemsememiş, kısa sürede hayatımızdan çıkacağını düşünmüştüm. Oldukça kırılgan ve yorgun görünüyordun çünkü.

Hayatım boyunca insanların benim hakkımda ne düşündüğünü önemsemedim ben. Beni züppe, baba parasıyla geçinen bir aptal, insanlara kötü davranmaktan başka bir şey bilmeyen sinir bozucu bir tip olduğumu düşündüklerini biliyorum. Gerçekten umurumda değil çünkü hayatıma kabul ettiğim insanlar haricindeki insanlara iyi davranmak en başından beri mizacımda yok sanırım. Bu nedenle sana karşı da iyi davranmak zorunda hissetmedim kendimi. Sürekli susuyordun, yorumlarıma cevap bile vermiyordun, aptal olduğunu düşündüğüm anların sayısı da az değildi ama sendeki bir şey beni çekiyordu da. İnatçıydın, dik başlıydın, kendi kararlarını uygulamak konusunda çok katıydın. İtiraf ediyorum bu dik başlı hallerindi beni ilk başta etkileyen şey.

İlk karşılaştığımız gece benim hakkımda neler düşünmüş olabileceğini uzun süre tek tek gözden geçirdim. Evdeki bir kızı göndermeni istemiştim. Beni öldürecek gibi baksan da dediğimi yapmıştın. Kıza ayaküstü birey olma dersi de vermiştin hatta. Ah Melek... O gün hayatıma bu kadar işleyeceğini bilseydim nasıl davranırdım acaba?

Sana tam olarak ne zaman aşık olduğumu bilmiyorum. İçindeki şefkati gördüğüm zaman mı? Bugüne kadar neler atlatmak zorunda olduğunu ve ona rağmen ayakta kaldığını öğrendiğim zaman mı? Beni azarlamadan duramıyor olmana rağmen kimseye karşı hatta babama karşı bile beni ezdirmediği zaman mı? Tanığım en zeki kadın olduğunu fark ettiğim zaman mı? İçimi sadece sana açabileceğimi anladığım zaman mı?

Ne zaman sarhoş olsam beni yatağıma kadar getiriyorsun. Kokunu duyabiliyorum, sıcaklığını hissediyorum bazen. Bu aralar daha çok içmemin sebeplerinden biri de bu sanırım. Sana dokunabildiğim tek anlar bunlar çünkü.

Ulaş denilen adam hayatımıza girdiği anda yaptığım çok büyük bir hata nedeniyle sana arkadaşça dokunmam bile yasak. Oysa dizime yat istiyorum bazen, bal rengi saçlarını okşayabileyim. Kalp şeklindeki dudaklarına dokunmak istiyorum bazen. Bana baktığında gözlerimi kaçırmadan ela gözlerine daha uzun süre bakabileyim istiyorum. En çok gülümsemeni seviyorum. Her gülümsediğinde gözlerini kısıyor ve başını önüne eğiyorsun. Bana her baktığında kalbimin hızlandığını duyacağından korkuyorum bazen.

Sen... Hep alaycı, hep nüktedan, hep iyi kalpli, hep sağlam ve hep mükemmel. Annemin söylediklerini düşünüyorum uzun zamandır. "Karşına biri çıkacak ve bugüne kadar yaşadığın bütün hayatı yaşamamış sayacaksın." demişti Gizem'le ayrıldığımızda ve ben kendimi biraz dağıttığımda.

Ah Melek, Meleğim... İyi ol istiyorum sadece. Mutlu ol artık. Güzel gözlerinde tek damla yaş olmasın. Bunu sağlamak için elimden ne geliyorsa yapacağım. Saçının teline zarar gelmemesi için, seni kimsenin üzmemesi için.

Şu anda salondayız. Sen ders çalışıyorsun. Ben de ders çalışıyormuş gibi yapıp bunları yazıyorum. Elini masanın üzerine koymuşsun ve gözlerin notlarının üzerinde sabit. Şu anda bile zamanın durmasını dileyebilirim. Bu şekilde kalabiliriz saatlerce.

İzin versen dizime yatırır, uzun uzun hikayeler anlatırdım sana. Belki o güzel kafan biraz dağılırdı, kim bilir.

İzin versen omzuna yatardım. Konuşmadan denize bakardık. Ben saramazdım belki eski yaralarını ama deniz sarardı.

İzin versen sen ağlarken yanına oturup seninle ağlardım. Arada göz yaşlarını siler, bir şey diyemeden suratına bakardım.

İzin versen yapardım bunları. Geçmişinde olamam, bugününe dokunamam, geleceğini sen istemediğin sürece şekillendiremem belki ama yanında olmamı istediğin her an yanında olurum, biliyorsun. Aslında bilmiyorsun, nereden bileceksin?

Melek RüzgarıHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin