Jongin elindeki bardağı oturdukları masaya bırakırken dans kursuna yeni gelenlerin gürültüsü artmaya başlamıştı. Yaklaşık yarım saat sonra dersler başlayacaktı ve insanlar erken gelip muhabbet etmeyi seviyordu. Çoğu aralarında dedikodular döndürürken bazıları da beraber pratik yapıyor, ısınıyordu. Jongin, geldiğinden beri artan müşteri sayısından memnundu ancak bu aralar durgunluk yaşıyor gibilerdi ve elbette bunun sebebini herkes biliyordu.
"Bizden müşteri çalıyorlar." Moonkyu sızlanmaya başlamıştı.
"Teknik olarak bunu kanıtlayamazsın." Karşısına oturup bıkkın bir şekilde çayından bir yudum aldı esmer olan.
"Emin misin? Son iki ayda bizden ayrılıp onlara giden on beş kişinin ismini ezbere sayabilirim."
Evet, Moonkyu bazen cadaloz olabiliyordu lakin Jongin onun haklı olduğunun da farkındaydı. Müşteri sayıları arttığı kadarının çok büyük bir çoğunluğu kadar azalıyordu ve yeni ekipmanlar, ders odaları, yeni öğretmenlerin maaşlarıyla birlikte burası çok az kar ediyordu son zamanlarda. Kendisi patron olmasa da burayı evi gibi benimsemişti. Sonunda kendi olabildiği, kendini ifade edebildiği yerdi bu stüdyo.
"DK cidden sinir bozucu." Taemin kağıtlarla birlikte içeri girdiğinde söylemişti. O da dansçılardan biri olarak işe başlamıştı. Modern dans öğretiyordu. Jongin hala nasıl olup da kaderin onları bu şekilde birleştirdiğine inanamasa da iki en yakın arkadaşıyla aynı yerde çalışmaktan mutluydu.
"Deli olacağım onlar yüzünden. İşin garibi bir kişi bile tanımıyoruz orada çalışan. Sektörün en iyilerini falan toplamış değiller yani. Nasıl olur da bize rakip olurlar?"
"Bizden daha önce kurulduklarını biliyorsunuz değil mi?" Çayından yudum aldıktan sonra bilirkişi edasıyla konuştu Jongin. Diğerlerinden sinirlerinin bozulduğuna dair bir bakış kazanmıştı.
"Konu o mu? Biz yokken hiçlerdi. Kimsenin adını duymadık oradan ve tam biz parladığımda müşterilerimizi çalmaya başladılar."
"İyi bir müdürleri olmalı. Onları güzel idare edip strateji yapıyor."
Jongin konuşmadan yavaşça kopup hırslı ve öfkeliyi yalnız başına bıraktı. Sırtını dışarıdaki banklardan birine yaslayıp dün gece yağan yağmurun kokusunu taşıyan çimlere baktıktan sonra çayından bir yudum daha almıştı. Aklında hala birkaç gün önce tanıştığı çocuk vardı. Ne yazık ki kahve içememişlerdi ancak birbirlerini arada yokluyorlardı.
Jongin ilk boş vaktinde maaşıyla aldığı yeni kıyafetlerini giyip onunla buluşmak istiyordu lakin bu rekabet olayı işleri tehlikeye sokmuştu. Kursun başında durması gerekiyor, ekstra dersler veriyordu. Bazen özel dersler öyle yoğun oluyordu ki yanlışlıkla zamanlarını unutup aynı anda iki ders bile koymuştu. Kendini garantiye almadan sosyal hayatına odaklanamazdı. Aniden işini kaybederse sevgilisine verebilecek neyi olurdu ki?
Onunla normal koşullarda tekrar karşılaşabilmeyi umuyordu. Belki elinde minik bir kupayla.
***
"Sence katılacak mı yarışmaya?"
Junmyeon elindeki verilere bakıp olası seçenekleri değerlendirdiği formu düzenliyordu. Yixing'in sorusu aniden dikkatini ona vermesine sebep olmuş ve ne yazacağını unutmuştu. Bir süre düşünmek istedi. Bu sorunun cevabını kolayca veremiyordu.
"Bence elindeki fırsatı değerlendirecek ve katılacak. Sonuçta ondan daha iyi biri yok o stüdyoda."
Yixing başını onaylamaz bir şekilde iki yana salladı. "Evet yok ama onun ne kadar içine kapanık olduğunu unutuyorsun. Fazlasıyla endişesi var, yenisini eklemek istemeyecektir. Konfor alanından pek de çıkan bir çocuk değil."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
pygmalion // kji
FanfictionBir aşk gerçekten de yoktan var edebilir mi birini? Pygmailon'un aşkı mıydı sevdiğini gerçek yapan? Bunun Jongin'le ne ilgisi var? Watty's Yarı Finalisti!