Büyüklerimiz o kara günleri yorgun sesleriyle yavaş yavaş, tekrar tekrar anlatırdı. Doğu ve Batı derlerdi, pek acele etmezlerdi. Anlatmaları günleri alabilir gibiydi çünkü yaşaması yıllarını almıştı. Ülke ikiye bölünmüş sınırlar toprağa düşen kanla çizilmişti. Cenk başlamış , zaman akmaya devam etmişti ve sen her kimsen tarafını seçmek zorundaydın, hızlı olmadıysan çoktan başkaları senin yerine tarafını seçmişti. Oyunlar oynanmış kurtlar öne atılmıştı. Dişler boğazlara geçirilmiş, asil kanlar, asil olmayanlar ile karışmıştı. Savaş, kralların bile değerli kanının öneminin kalmadan akıtıldığı yerdi. O gün toprak kan ile sulanmış, çiçekler kan ile büyümüştü öyle ki yaprakları kan açmıştı. Çimenler korkularından gün yüzüne çıkmayı bırakmış, ağaçlar bir günahı kapatır gibi göğe uzanmıştı. Savaşın üstünden yıllar geçmiş, bir savaş hep başka savaşa kapı açmıştı. Yeni savaşlar, yeni kanlar... Sınırlar çizilmiş, sınırlar aşılmış, daha çok öldüren galip olmaya devam etmişti.Derlerdi ki onurlarına ezilmeyi yediremeyen omegalar bu galeyanın ortasında bağımsızlık istemişlerdi. Doğuyu ve Batıyı güçlü alfa ve betalar yönetirken ezilen omegalar sonunda cılız sesleri ile bağırmaya çalışmışlardı. Gücü elinde tutanlar, onlara kahkahalar ile karşılık verirken kaçarak kanlı toprakları aşıp kimselerin onlara ulaşamayacağı bereketli fakat uzak bir adaya göç etmişlerdi. Bu yolda yürümeye devam ederken gemiler batmış bazıları ise batmak zorunda kalmıştı, herkes kaçamazdı birileri fedakarlık yapmak zorundaydı işte böylece omegaların bir kısmı okyanusun, bir kısmı ise bağımsızlığın kanında boğulmuştu. Doğu ve Batı onların zekasının karşısında zayıf ve bitap düştüğünde omegaların bağımsızlıklarını kabul etmek zorunda kalmışlardı. Çoğu omega savaştan faydalanıp adaya kaçmış doğu ve batıda doğum oranları azalmıştı. İki tarafta oldukça ağır darbeler vermişti birbirine bir de bu onur peşinde koşan omegalarla uğraşamazlardı. Yılanın başını küçükken ezmeye zamanları olmamıştı. İşte Doğu ve Batının keskin sınırları böyle çizilmiş, adadan karaya ulaşan bir yol inşa edilmişti. Sağ tarafı doğuya sol tarafı batıya başlangıç olmuştu. Bu başta küçük kimsesiz ve değersiz olduğu sanılan adaya alfalar, betalar, doğu ve batıda yaşamaya devam eden sayıları az omegalar artık sınır adası demeye başladı. Kutlama masalarında hep onlardan iyi ya da kötü bahsedilirdi.. Omegalar çocuklarına onlar gibi olmayı, alfalar ise onların başını ezmeyi öğrettiler. Her ne olursa olsun sınır adasının omegaları dilden dile yayıldılar. Bazıları hikayelerinin abartarak, bazıları küçümseyerek anlattı fakat şu ortak bir noktaydı ki herkes ömründe bir kez onlardan bahsetti.
Peki bu sınır her şeyi güzel yapacak mıydı? Savaşlar bitecek kanlar akmayacak mıydı?
İmkansız. Doğu ve batının birbiri üzerine galip gelebileceği bir yer kalmamıştı. Karanın her bir yerinde delicesine savaşmışlar artık birbirleri üzerinde galip gelemez olmuşlardı. Tek bir yer hariç. Sınır adası. Çünkü artık bu sınır, doğu ve batı için ele geçirildiğinde çizgiyi yeniden belirleyebilecek nokta olmuştu. Birinin diğerinden üstün olduğunu gösterebilecek bir üs haline gelmişti. Gözlerin üzerine çevrildiği, topraklarına katacak olan alfanın sonsuza kadar güçlü olacağını söyleyen efsanelerin atfedildiği yer olmuştu. Huzur bir süreliğine sağlanmış fakat darmadağın olması kısa sürmüştü. Yeni bir savaşın sesleri toprakların veyahut okyanusların diplerinde duyulmaya başlamıştı.
Krallıklar için hiçbir şey elde etme duygusundan daha haz verici değildir ve savaş asla son bulmaz.
Biz ne yapabiliriz?'
Saklanacaksın küçüğüm, çünkü unutma bu dünyada kendini saklayan iyi yaşar.
20 yıl önce
ŞİMDİ OKUDUĞUN
the hidden king ⚔ yoonmin
FanfictionBir rüzgardı, etrafımızı sarmış bir sis , yorgun bir savaşçının kanlı dişleri, masaya bırakılmış kılıcıydı tırnakları arasına günahlar saklanmış, avuçlarına ölüm koymuştu. Birisini arar gibiydi rüzgarında boğulacak, kader fısıldadı bu gece kulağıma...