Bi sn ben de bu kadar çabuk bölüm gelmesine hazır değildim aşsldkşda
Biraz geçiş bölümümsü gibi bi şey olduğu için çok kısa oldu aslında. Ama çabuk geldiği için bence sorun değil? şalksadask
Bölümü ışık hızında yazmış olabilirim bu arada cidden, düzenlemeyi de sevmediğimi biliyosunuz şalksdf o yüzden hatalarım varsa valla dövün beni hak ediyorum
İyi okumalar bebektanelerimmm
---
"Öncelikle bu zamana kadar yanımda olup bana destek olan menajerime, şirket çalışanlarına ve başkanımıza çok teşekkür ederim. Kötü zamanlar geçirdik ve bu kötü zamanları benimle birlikte geçiren bütün hayranlarıma üzgün olduğumu söylemek istiyorum. Bana her zaman inandığınız ve sevginizi gösterdiğiniz için minnettarım. Her zaman olduğu gibi çok çalışmaya devam edeceğimden gelecekte de bana aynı şekilde destek olmanızı diliyorum. Hakkımda söylenenler asılsız olsa da bu süreç içerisinde ben de çok düşündüm. Bundan sonra daha iyi biri olabilmeye, beni seven insanlara daha iyi yönümü göstermeye odaklanacağım. Bir daha böyle bir olay yaşanmaması için çok daha dikkatli olacağım. Albüm hazırlıklarını neredeyse tamamladık. Çalışmaya devam edecek ve çok yakın zamanda yeni albümümü sizlerle buluşturacağım. O zamana kadar beni bekleyin lütfen. Buraya kadar gelen bütün basın mensuplarına, dışarıda beni görmek için bu soğukta bekleyen hayranlarıma teşekkürlerimi sunarım."
Bana daha önce verilen uzun metni ezberimden okurken sesimin titrememesi için büyük bir çaba göstermiştim. Daha önce defalarca sahnede yer almıştım. Sesimi zorlayan şarkıları dans ederken bile rahatlıkla söyleyebiliyordum. Ama bu öyle bir şey değildi. Şimdiye kadar öğrendiğim ses kontrolü hiçbir işe yaramamış gibi hissediyordum. Kalbim deli gibi çarpıyordu. Boğazıma toplanan düğüm nefes almama engel oluyordu. Hayatımın en zor anının böyle bir an olacağını tahmin dahi edemezdim.
Ayağa kalkıp selam verdim ve basının onlarca fotoğrafımı çekmesine izin verdim. Fotoğraf kısmının bittiğine dair çalışandan aldığım işareti görür görmez hızla kendimi kalabalıktan uzağa attım. Bekleme odasına kadar adeta koşar adımlarla gittim.
İçeri girer girmez peşimden gelen Lay bana bağırmakta gecikmemişti. "Ne halt ettiğini sanıyorsun sen?" Evden şirkete döner dönmez toplantı için hazırlanmaya başladığımdan Lay beni azarlamaya fırsat bulamamıştı. Ona hak veriyordum. Yerinde olsam ben de delirirdim. Ama o kadar kötüydüm ki o nasıl içeri girer girmez bana bağırmaya başladıysa ben de insanlardan uzaklaşınca yeniden ağlamaya başlamıştım.
Bununla nasıl baş edeceğime dair hiçbir fikrim yoktu. Canım çok acıyordu. Babamla hiç yaşayamadığım günlere özlem duyuyor, Baekhyun'u üzdüğüm için ise kendimden nefret ediyordum. En kötüsü ise insanların karşısında bu şekilde yalan söylemek zorunda kalmaktı. Bana inandıkları için teşekkür ettiğim bütün herkese aslında ne kadar kötü olduklarını haykırmak istiyordum.
Şirket internetle bütün ilişkimi kestiği için benim hakkımda yazılanları okuyamamıştım ancak okumama gerek var mıydı gerçekten? İnsanlara yakalanmamak için gizli gizli şirkete girmiş olsam da kapının önündeki benim şirketten gitmem için eylem yapılan kalabalığı görmemiş olmama imkan var mıydı?
En çok da buna üzülüyordum işte. Babamın ölümü ile farkına varmıştım benim artık bir hayatımın olmadığını. Benim hayatım artık başkalarının elindeydi. Onlar gülmemi istiyorsa gülecek, üzülmemi istiyorlarsa üzülecektim. Her zaman yalanlarla iç içe olacaktım.
Bunu fark ettiğim andan beri aklımdan geçen tek düşünce Baekhyun'du. Sabah babam ölmüştü ve buna rağmen ben sabahtan beri sadece Baekhyun'u düşünebiliyordum. Onu mutsuz eden her ne varsa benim bunlarda yüksek bir payım vardı. Her zaman kendisini suçlamaya o kadar alışmıştı ki ona felaketler getiren kişinin ben olduğumu fark edememişti.
Ondan ayrı durmak zorundaydım. İstemesem de, canım deli gibi yansa da onun iyiliği için onu kendimden uzak tutmak zorundaydım. Kalbim onun sevgisiyle öyle doluydu ki şu an bile basın henüz dağılmamışken gidip onu sevdiğimi bütün dünyaya duyurabilirdim. Ki bu onu daha da kötü bir duruma sokardı. Ben henüz ona layık olan o olgun adam olamamıştım.
Her an ne yapacağım, yarın ne gibi bir sorunla karşısına çıkacağım belli bile değildi. Onu bu belirsizliğin içinde nasıl bırakabilirdim? Skandalım çıktığı için telefonum elimden alınmıştı. Ona günlerce yazamamış ya da başkalarının telefonundan ulaşmak zorunda kalmıştım. Onun ihtiyacı olan şey yanında olacak biriydi. Ben ise onu böyle günlerce yalnızlığa ve endişeye mi itecektim?
Bu ne zamana kadar böyle devam edecekti? Yıllar sonra bile en ufak olayda dışarı çıkmam mı kısıtlanacaktı? O zaman da Baekhyun böyle sabırla beni bekleyecek miydi? İşin kötü yanı bekleyecek olmasıydı. Baekhyun beni ne olursa olsun beklerdi. Üzülürdü, kahrolurdu ama yine de beklerdi.
Benim kendi kontrolsüzlüğüm yüzünden başıma açtığım bir sorundu Minho. Onu dövmeden önce başıma gelebilecekleri düşünmem gerekirdi. Benim düşüncesizliğimin acısını en fazla o çekmişti. Telafi edebilmek için kendisini taciz eden adamın evine kadar gitmişti. Tanrı biliyor, ileride yine benzeri bir durum olsa yine giderdi.
Bu zamana kadar hep onu koruduğumu sanmıştım ama ben onu koruyamamıştım. Onu koruyamadığım için öfkelenmiş, kendi yetersizliğimi başkalarını döverek kapatmaya çalıştım. O ise benim hatalarımı görmek yerine bir an bile durup düşünmeden kendisini suçlamıştı.
Artık onu gerçekten korumam gerekiyordu. Onu başta kendimden ve başına açacağım sorunlardan korumam gerekiyordu. Baekhyun'a bunları yaşatmak istemiyordum. Yaşayabileceği kadar zor şeyler yaşayan birini daha da üzmek istemiyordum. Yeterince yaraya sahipti. Yenilerini açmak istemiyordum.
Büyümem, güçlenmem gerekiyordu. Onu korumak istiyorsam önce onu koruyabilecek konuma gelmem gerekiyordu.
Dediği her şeyde haklıydı. Benim yükselmem, başarılı olmam gerekiyordu. Kimsenin beni yıkamayacağı kadar güçlü olmam gerekiyordu. Ancak bu şekilde ona yaşattıklarımın telafisi olabilirdi. Onun bende görmek istediği kişi olana kadar durmayacaktım. Onun için herkesi karşıma alabilecek kadar büyüyene kadar devam edecektim.
O gün geldiğinde ise hala yalnız olması için dua edecektim.
Başımı kaldırıp bana neler olduğunu anlamaya çalışan adama baktım. O da ne yapacağını bilemiyordu. Hala yanımda olduğu için, bu süre içerisinde hiçbir şey sorgulamayıp bana inandığı için şanslıydım.
"Lütfen Lay, lütfen sadece bugün mahvolmama izin ver. Bugünden sonra sana söz veriyorum sen ne dersen o olacak. En iyisi olana kadar durmayacağım. Ama lütfen, sadece bugünlük. Sadece bugünlük bana hiçbir şey sorma."
"Yarın iyi olacak mısın?" Başımı salladım. İyi olmak zorundaydım. Tutmam gereken çok zor bir söz vardı.
"Olacağım."
"Peki öyleyse. Biraz daha ağla sen. Ben sana yiyecek bir şeyler bulayım. Süzüldün iyice." Beni yalnız bırakıp gitmesine minnettar olarak kahrolmaya kaldığım yerden devam ettim.