2.7 - Seçim

18K 839 284
                                    

Brid'in başına o olay geleli beş gün olmuştu. İlk gün dışında bir daha benimle konuşmamıştı. Aslında kimseyle konuşmamıştı. Ashton gelip onunla konuşmayı denemişti ama o da sonuç alamamıştı. Aslında Ashton onun tamamen şımarıklık yaptığını düşünüyordu. Ashton'ın bu katı yaklaşımı beni sinirlendiriyordu. Onunla buluşmaları ertelediğim için bu kadar sinirliydi. Tüm suçu Brid'e atıyordu. Ama Brid sabit bir şekilde duvara bakmaya devam ederken dışarıya çıkamazdım. Kız kardeşimi özlüyordum. Onu her haliyle özlüyordum. Beni sevmese bile yanında olabilmek istiyordum. Herkes nefretini başka şekillerde dışarıya yansıtırdı. Bridget yansıtmıyordu ve bu ortada büyük bir sorun olduğunun işaretiydi. Her şey değişiyordu. Bridget'in yokluğundan faydalanan kızlardan biri onun yerine okula hakimiyet kurmuştu. Calum kızı gördükçe tükürürcesine o kız yerine Brid'i tercih edeceğini söylüyordu. Kız ise ona dönüp Brid'in bakışını atmaya çalışıyordu ama başaramıyordu. Brid'in geri dönmesini dört gözle bekleyen sadece benim gibi görünüyordu. Dört gündür okula Brid olmadan gidiyordum. Annem onunla ilgilenmek için işten izin almıştı. Babam da şehir dışı toplantılarını iptal etmişti. Dün gece Brid'i bir kliniğe kapatmak istediklerini duymuştum. Bu beni çok korkutuyordu ve bunu ben yokken yapmaya çalışacaklarına emindim. Brid, gözümün önünde tükenmeye devam ederken onu yalnız bırakmayacaktım. Gerekirse onunla birlikte bende tükenirdim. Bu benim için sorun olmazdı. Sadece o bakışlarındaki ışıltının geri gelmesini istiyordum.

Kütüphanedeki makineden başvuru formlarının birer kopyasını alıp hemen çantama koydum. Ailem ondan pes etmiş olabilirlerdi ama ben daha yeni başlıyorum. Sekiz üniversiteye ikimiz için de başvurmuştum. Haftaya başvuruları başlayacak beş okul için de evrakları hazırlamıştım. Belki de buradan uzaklaşmak ikimize de iyi gelebilirdi. Artık gitme düşüncesi beni o kadar da üzmüyordu. Michael'ı kütüphanenin kapısında bekletmemek için hızla kapıya yöneldim. Beni dinleyen tek kişi oydu. Ashton son zamanlarda gerçekten beni boğmaya başlamıştı. Kız kardeşimle onun arasında seçim yapmamı bile istemişti. Dün bunu sinirle söylese bile her zaman düşüncesinin bu olduğunu biliyordum. Her zaman bu soruyu sormayı bekliyordu. Sinirle dışa vurduğunda sakin durmaya çalışmıştım. Eminim ki sakinleşince o da dediğinin saçma olduğunu anlayacaktı. Sadece fazla kırılmıştık. Ashton, ortalıkta dolanan dedikodulardan bıkmıştı ve sinirini bizden çıkarıyordu.

Kütüphanenin kapısının önünde Michael yerine eski ansiklopedi yığınlarını görünce kaşlarımı çattım. Her zaman dakikti ve geç kalacak olsa bile mesaj atardı. Hızla merdivenlere koştum ve zemin kata çıktım. Tanıdığım birini görmeye çalışıyordum ama çevrede kimse yoktu. Sanki okul bir anda boşalmış gibiydi. Bahçeyi görebileceğim bir sınıfa girip pencereden aşağıya baktım. Her manzarayı görmeye hazırdım. Ama Michael ile Jack'i kalabalık insanlar çemberinin ortasında birbirlerine her an saldırabilecek gibi görmeyi beklemiyordum. Hızla bulunduğum sınıftan çıkıp merdivenlere koştum. Düşme ihtimalimi umursamadan taş merdivenlerden koşarak birer ikişer indim. Uzun koridorun sonunda bulunan kapıya koşarken tüm nefeslerim düzensizleşmişti. Bahçeye çıktığımda durum daha da kötü görünüyordu. Resmen tüm okul onları izliyordu ve geçme ihtimalim neredeyse sıfırdı. Ama Michael'ı orada bırakmamaya kararlıydım. Hızla kalabalığı yarmaya başladım. Ezilmekten kurtulmaya çalışırken birkaç kez tökezledim ama insan kalabalığı yüzünden düşmedim. Ter içinde kalabalığın önüne geldiğimde Michael'ın yeşil gözlerini görmem bir oldu. Okula gelirken sıradan bir çocuk gibi görünmeye çalışırken bugün bir serseriden farksız görünüyordu. Dört gündür bu durum böyleydi. Michael, saçlarını kırmızıya boyamıştı. Beyaz tenine siyah dövmeler yaptırmıştı. Kaşındaki piercing ve siyah dövmeler ona ayrı bir hava katmıştı. Kırmızı ekoseli gömleğinin kollarını kıvırmıştı ve her an Jack'e saldıracak gibi ama bir o kadar da rahattı. Sanki onu ateşleyecek kıvılcımı bekliyor gibiydi. Onları karşı karşıya getiren nedeni tam olarak bilmesem de tahmin edebiliyordum. Jack, kendisinin ve arkadaşlarının yaptığı şeyi değiştirerek okuldaki herkese anlatmıştı. Michael, yeşil gözlerini ona dikti ve kendinden emin bir şekilde tek bir cümleyle fitili ateşledi.

TwinHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin