Yatak

117 25 82
                                    

John derin bir iç çekti ve dairedeki dağınıklığa baktı. Sherlock son zamanlarda çok sıkılmıştı. Üç haftayı aşkın süredir tek bir vaka bile olmamıştı ve John arkadaşı için endişelenmeye başlamıştı. Sherlock'un yeni sabah rutini, odanın bir ucundan diğerine yürümek, yere bir kağıt yığını düşürmek ve kanepede huysuz bir kedi gibi kıvrılmaktı. Ama bugün farklıydı. Neredeyse öğleydi ve Sherlock'tan iz yoktu.

John odanın etrafına dağılmış kağıtların üzerinde yürüdü ve kendisini Sherlock'un yatak odasının büyük kapısının önünde dururken buldu. Parmak eklemleriyle nazikçe kapıyı çaldı.

"Sherlock, iyi misin?"

Diye seslendi. Kapının diğer tarafından mırıladanan bir cevap duyuldu. John, bir kez daha iç çekti ve kapının kayarak açılmasına izin verdi.

"Sherlock, bütün günü yatarak mı geçirmeyi planlıyorsun, yoksa ne?"

Diye sordu kollarını göğüsünün üzerinden geçirerek.
Yanında John'a dönük olarak yatan Sherlock, gözlerini hâlâ sıkıca kapalıyken başını çevirdi.

"Beni rahatsız etmeyi bırak, uyuduğumu görmüyor musun?"

Tek gözünü kısarak açıp homurdandı. John gözlerini devirdi ve Sherlock'un sarıldığı çarşafı sıkıca tuttu ve onu çekti.

"Yerinde olsam bunu yapmazdım."

Sherlock mırıldandı ve diğer gözünü biraz açtı. John çarşafı çekmeyi bıraktı ve arkadaşına şaşkınlıkla baktı.

"Peki, kalk o zaman."

Diye emretti.

"Bütün gün burada yatamazsın."

Ekledi.

Cevap alamadan John kendini yatağa doğru çekilirken ve aniden yumuşak şiltenin üzerinde sırtüstü yatarken buldu. Sherlock yüzünde kocaman bir gülümsemeyle üstüne çıktı sarışının.

"B-bu, Sherlock bunun için zamanım yok. Bir randevum var!"

John haykırdı ve kurtulmaya çalıştı.

"Bana sahipken neden randevu gibi bir şeye gitmeye ihtiyacın var?"

Sherlock nefesini tuttu ve daha da geniş gülümsedi. Beyaz çarşaf omuzlarından aşağıya inerek soluk beyaz gövdesini açığa çıkardı. John ağır bir nefes aldı ve başını çevirdi.

"Neden bahsettiğini bilmiyorum."

Diye yalanladı ve yalvaran gözlerle Sherlock'a baktı. Sherlock elini John'un çenesine doladı ve onu gözlerinin içine bakmaya zorladı.

"Ne demek istediğimi biliyorsun John."

Diye yanıtladı.

"Ve yaptığımız işin her anını sevdiğini biliyorum."

John sertçe yutkundu ve kuru dudaklarını diliyle ıslatarak nemlendirdi.

"Uhm, hayır. Hâlâ neden bahsettiğini bilmiyorum."

Dedi ağzı kötü bir gülümsemeye dönüşürken. Sherlock sessizce güldü ve gülümsedi. Sonra doktorun üzerine eğildi, gözlerini kapadı ve onun dudaklarını öptü. John öpücüğe cevap verdi ve Sherlock'u yakınlaştırdı.
Sherlock durdu, doğruldu ve doktora baktı.

"Demek hâlâ yataktan kalkmamı istiyorsun?"

Alçak sesle sordu.

"Şimdi aklıma geldi de, randevumu bu seferlik erteleye bilirim."

Diye yanıtladı John ve arkadaşına baktı.

"Yani bu yatakta kalma meselesi kulağa pek kötü gelmiyor."

Ne olduklarına dair hiçbir fikirleri yoktu. Arkadaşlar? Meslektaşlar? Aşıklar mı? Hiç bir şey birbirlerine ne hissettiklerini tam olarak ifade edemezdi.
Sherlock, altında yatan adama baktı. Gülümsedi, eğildi ve onu tekrar öptü.

✨✨✨

Öhömmm! Devamı var mı diye baktım fakat yokmuş, olsaydı smutu birleştirerek bu bölüme eklerdim. Fakat dediğim gibi yok bölüm burada bitiyor.

Smut hikayesi arıyorum fakat bulamıyorum, belki bu bölümde yapmak istediğim şeyi başka bir hikayede yani bölümde yapabilirim, sonuna smutu kendim yazarım 😉

Bakarız ama duruma göre illa halledilir. Ben kaçar ❤️✨

Johnlock One-Shot Where stories live. Discover now