29.Bölüm.

3.8K 137 11
                                    

Bir Türkü.

Evet kulaklarımı dolduran bu Türkü'yü çok seviyordum. En sevdiğim Türkü buydu. Neşet Ertaş Neredesin Sen?

Ama Amerika'da bu Türkü kulağıma nereden geliyordu böyle? Avuç içlerimi yatağa bastırarak kendimi doğrulttum. Sesin nereden geldiğini hala algılayamamıştım. Biraz daha doğrulup telefonuma baktım. Ses telefonumdan da gelmiyordu. Merakla üzerimdeki yorganı kenara iterek ayağaya kalktım. Sesin geldiği yöne doğru ilerledim. İlerledikçe sesin dışarıdan geldiğini anlayabiliyordum. Balkonumun kapısını açıp, hafifçe korkuluklardan aşağıya baktım. Gördüğüm manzara gerçekten beni etkileyecek türdendi. Jay, elindeki telefonunu bana doğru uzatmış, daha önceden söylemeyi hiç denemediği Türküye eşlik etmeye çalışıyordu. Bu durum ne kadar romantik olursa olsun, Jay'in bu Türkü'yü söylemeye çalışması çok komiğime gitmişti. Ona hafifçe gülümsemiştim. Ve gerçekten tam bir aptal aşık gibi bakıyordum.

Türkü bittiğinde ikimizde yarım dakika kadar birbirimize baktık. Sessizliği bozan taraf Jay oldu.

"Hadi güzelim, hazırlan arabada bekliyorum." dedi. Beni bu şekilde uyandırmış olması, ona bir kere daha aşık olmamı sağladı. Yaptığı her harekette, söylediği her kelimede, dişlerini gösterdiği her gülüşünde beni kendine bağladığının farkında mıydı acaba?

"On dakika sonra hazırım" diyerek içeriye girdim. Akşamdan banyo yaptığım için kendimi tebrik ettikten sonra saç spreyimi aramaya koyuldum. Neredeydi bu aptal sprey? Sonunda buldum ve saçlarımı şekillendirdim. Bu gün doğal olmak istediğimden, sadece yüzümdeki küçük kusurları kapatarak işlemi tamamladım. Mini kiloş eteğimi giyip üzerine kot ceketimi giydim ve koşarak aşağıya indim. Yardımcımız şaşkın gözlerle bana bakarken, neşeli bir sesle "Ben çıkıyorum" dedim ve evden fırladım.

Jay, direksiyonun başında oturmuş elindeki bir kağıdı inceliyordu. Arabaya doğru yaklaştıkça kağıt daha da netleşiyordu. Beni hala fark etmemişti. Cama doğru yaklaşıp parmağımın kemikli tarafı ile iki kere tıklattım. Kafasını kaldırdığında, o mavi'ye çalan gözlerinin kocaman olduğunu gördüm. Büyük bir telaşla kağıdı torpidoya fırlattı. Daha sonra arabadan inip "Ne bekliyorsun hadi binsene" dedi.

Çok gergin olduğu cümlelerine bile yansımıştı. Hala tek bir kelime etmemiştim. Arabanın çevresinde dolanıp, diğer ön koltuğa oturdum. Koltuğun soğuk, deri yüzeyi beni ürpertmişti. Yine skrillex açar diye düşünmüştüm ama sessizliği tercih etti.

Oldum olası sevmediğim şeylerden biri de sessizlik içinde olduğum yere sinmekti. Sinmekten kastım, konuşacak bir şey olmadığı için oturduğum koltuk ile ya da bulunduğum ortam ile bütünleşmek.

Yaklaşık on dakikadır tek bir kelime etmemiştik. Bende, defalarca görmüş olduğum evleri, sokakları ve ağaçları izlemiştim. Ama artık gerçekten sıkılmıştım ve Jay baya bir depresif görünüyordu.

"Jay" dedim duyacağından pek de emin olmayarak. Sonra sanki onu çağırmamışım gibi camdan dışarıyı izlemeye devam ettim.

"Hı" dedi dalgın bir tavır ile beraber. Bu sefer kafamı ona çevirip yan profilini inceledim. Her türlü nefes kesen bir surata sahipti. Kimse ile kıyaslanamaz bir güzellik...

"Bana ailenden bahseder misin?" dedim. "Merak ediyorum."

"Ne bilmek istiyorsun?" dedi çekingen bir şekilde. "İstediğini sorabilirsin" bu sefer daha samimi gelmişti ses tonu.

"Mesela baban, neden o kötü işleri yapıyor?" Soruyu sorduktan sonra kendime çok kızmıştım. Aptal Siva! Densiz! İki kere öksürüp boğazını temizledikten sonra konuşmaya başladı.

ZORAKİ (Tamamlandı)Where stories live. Discover now