Yeni yılın ilk bölümüyle karşınızdayım! Hepinize mutlu yıllar
Bir yıldır bölüm atmıyorum sjsj (özr dlrm yapmak zorundaydım...)
Her neyse, iyi okumalarr
***
Boşluk...
Ucu bucağı görünmeyen; tıpkı ölümün okşayıcı bir tınıyla yeni misafirlerini ağırlaması gibi sakin, soğuğu iliklerinde hissettiren ağır bir hava hakimdi etrafa. Varlık ile yokluk arasında gidip geliyordu burada insan. Kendi benliğini unutuyor, yaşamın gerçekliğini sorguluyor ve kalbinin en ücra köşelerinde bir zehir gibi dolaşan korkuları sarmalamaya başlıyordu ruhunu.
Bu boşlukta asılı kalmak delilikten de ötesiydi benim için. Her gün daha da kim olduğumu unutmaya başlamak elimde değildi. Vazgeçmek istiyordum, daha fazlasına yetecek gücüm olmadığını düşünmeye başlamıştım. Ancak ne zaman pes etmeye dair minik bir adım atsam, aklımdan söküp atamadığım pişmanlıklarım en ağır eziyetleriyle işkence ediyordu bedenime.
"Bugün son," diye mırıldandım kendi kendime. Kimsenin beni duyamayacağını bilsem de benliğimi kaybetmemek için elimden gelenin en iyisi buydu. Aslında içten içe biliyordum bunun sonunun gelmeyeceğini. Umutsuz bir şekilde zihnimin derinliklerine inmeye çalışıyor, bu amacımın yakınından bile geçemeyerek şiddetli sarsıntılarla gerçekliğe dönüyordum.
Üzerimde gerçekliğinden şüphe ettiğim beyaz elbisenin eteklerini titreyen parmaklarımla kavradım. Üç ay geçmişti Elizabeth ile iletişim kurmaya çalışırken. Üç aydır istisnasız her gün bir hiç uğruna kendimi hırpalıyordum. Bir sonuç alamayacağımı bilsem de yapmak zorundaydım bunu, vicdan azabımı bir nebze de olsa azaltmamın tek yolu buydu.
"Son bir kez, yalvarıyorum sana Elizabeth."
Tenimi okşaması gereken hafif bir esinti elbisemin uçlarını havalandırırken hiçbir şey hissedemedim. Buranın olayı buydu, bir hiçmişsin gibi hissedene kadar aklınla oynuyordu. İnsanı insan yapan hisler sökülerek alınıyor, en dibe batana kadar hissizlikle baş başa bırakıyordu.
Yalvarmam hiçbir işe yaramamışçasına bomboş olan beyaz mekanda yankılandı. Her zaman olan buydu. Kendimi aciz hissettiren, sokağa atılmış bir eşyadan farkım olmadığını gösteren bu boşluk karşılıyordu beni.
"Elizabeth, iyi misin?"
Delirmeye başlayacağım anda beni bu boşluktan çekip kurtaran nazik ve kalın erkek sesi, bulunduğumuz zamana geri getirdi. Tıpkı açlık sınırında olan birinin yemeğe kavuşması gibi duyularım beni kucakladığında, içimde büyük bir coşkuyla gözlerimi açmaya çalıştım.
YOU ARE READING
İkinci Yaşam 1-2
Historical Fiction| WATTYS 2021 KAZANANI | Melis Aksoy, her yerde görebileceğiniz türde sıradanlığa sahip bir genç kızdı. Onu diğerlerinden ayıran mükemmel bir dış görünüşü veya herkesi şaşkına çevirecek zengin bir hayatı yoktu. Ancak kötü bir hayata da sahip değildi...