Özgürlük Savaşçısı

50 3 16
                                    

Uzaktan siren sesi duyuyorum, ardından çığlıklar yükseliyor: Geldiler!

Kanım damarlarımda dondu. Bizi nasıl bulabildiler? En güvenli sığınağımızdı burası, gelirken takip edilmediğimden emin olmuş, bütün dostlarımın ulaşımını bizzat sağlamıştım. Hangimiz takip edilmiştik? 

Uzaktan gelen koşturma sesleri gittikçe yakınlaşıyor. Ambar kapağını açıp odadaki çocukları içeri sokmaya çalışıyorum. Bir yandan da elim silahıma gidiyor, buradan çıkış olmadığını biliyorum. Giderken yanımda mümkün olduğunca çok hain götürmeye çalışacağım. 

Odanın kapısına bir tekme atıldı. Ardından bir tane daha. Kapı sağlamdı, oynamadı bile. Ardından künt bir cisimle vurmaya başladılar. Münzevi kalemize şahmerdan mı getirmişler gerçekten? Son çocuğu da ambara tıkıp kapağı sıkıştırdım. Gençlerden biri bağlantı yerlerine kahverengi macun sıkıp döşemenin bir parçası gibi görünmesini sağladı. Çocukların yanında benim kalmamı istemişlerdi ama söz konusu bile olamazdı çünkü benim için geliyorlardı. En önde durursam belki beni öldürüp daha bıyıkları yeni terlemiş dostlarımı hayatta bırakırlardı. 

Kapı sarsılıyor. Önce üst menteşesi, sonra diğeri kırılıyor. Ardından sürgüler esniyor, esniyor ve tek tek kırılıyor. Yekpare meşe kapı, gürültüyle devriliyor, çarptığı zeminden kalkan tozlar bir anlığına gözlerimizi kör ediyor. 

Ama benim için gelmemişler. Daha doğrusu, sadece benim için gelmemişler. Dostlarımı, kardeşlerimi, yoldaşlarımı öldürdüler, hepsini bana izlettiler. Ama beni öldürmediler. Başıma bir çuval geçirip, bir çuvalmışım gibi kaldırıp attılar.

Gözlerimi açıyorum, zifiri karanlık. Hala rüyada mıyım diye merak ediyorum. Soğuk etimi ısırıyor. Rüya olsa bu kadar üşümem. Görmüyorum ama duyuyorum. Bir hücredeyim. 

Şafak operasyonuyla yakalandığımı söylemişler halka. Beni öldürmesinler diye yalvarmışım, hatta dava arkadaşlarımı ateşe atmışım. Hepsi direnmiş, ben teslim olmuşum. Ne kadar adil olduklarını göstermek için mahkemem halka açık yapılacakmış. Şeffaflık politikasından şaşılmayacakmış. 

Yanıma gelen gardiyanların yüzüne tükürüyorum. Vuruyorlar ama çok tartaklamaya cesaret edemiyorlar. Hakimin karşısına yaralı yüzle çıkarsam kimse inanmaz ne de olsa. 

Duruşmadan önceki gece zorla ilaç verdiler. Ben kabuslarla boğuşurken görücüye çıkacak kız gibi yıkayıp paklamışlar, saçlarımı kesip temiz giysiler giydirmişler. Göstermelik avukatım yerime ifade verirken kazık gibi dikildim. Konuşulanların yarısını bile anlamadım, sorulan soruların yarısını bile yanıtlayamadım. Amaçları beni biçare, zayıf ya da aptal göstermek olmalıydı. Üçü birden gibi görünüyordum. Gerçi imajım hakkında dertlenecek vaktim olmadı, çünkü kaçınılmaz olarak kalem kırıldı, ben de apar topar hücreme götürüldüm. 

Gardiyanların dedikodularını duyuyorum. Çocuklarla birlikte yolladığım sevgilimi hala yakalayamamışlar. Halkın arasına karışmış, izini kaybettirmiş. Henüz  insanlardan yüksek sesler çıkmasa da mahkeme denen kabarenin çuvalladığını biliyorlar. "Temyiz" fısıltıları geliyor kulağıma. Bekliyorum. 

Temyiz başvurumun (göstermelik avukatım yapmıştı) jet hızıyla reddedilmesi huzursuzluk yarattı. Tutuklanışım içten içe kabaran öfkenin dışa vurmasını sağladı. Artık sadece gardiyanların konuşmalarıyla yetinmem gerekmiyor. Hapishanenin yakınından yapılan eylemlerin sesi duvarları aşacak kadar güçlü. 

Sürekli karanlıkta ve soğukta kalmaktan aklı melekelerim gidip geliyor. Üzülmüyorum, akışa bırakıyorum. Hayatına dokunduğum insanları düşünüyorum. Bir de sevdiğimin mavi gözlerini. 

You've reached the end of published parts.

⏰ Last updated: Jan 07, 2023 ⏰

Add this story to your Library to get notified about new parts!

İKİ CÜMLELİK KORKU HİKAYELERİWhere stories live. Discover now