~28~

329 13 10
                                    

"NE DİYORSUN!"

Barış'ın spor salonunda söylediklerini anlattığım Emine, her zamanki gibi şaşkınlığını gizleyememişti. Abartı şaşkınlığını fark etmesi ise her zaman olduğu gibi iş işten geçtikten sonra oldu.

Okul çıkışı Ali ile beraber bizim eve gelmiştik. Emine ise yurda gittiği için görüntülü arama sayesinde bize katılmıştı. Neyse ki sohbete yanımızdaymış gibi dahil oluyordu.

Telefondaki Emine'ye öfkeyle bakan Ali,"Emine şu sesine hakim olmayı öğyenemedin gitti!" diye söylendikten sonra bana döndü: "Eee, sen ne dedin?"

"Ne diyeceğim, kaçtım hemen oradan tabii."

Hemen devreye giren Emine,"Of ya keşke kaçmasaydın," dedi.

"Kaçmasaydı da ne yapsaydı kız, ilanı aşk mı?"diye soran Ali'ye hak veriyordum. Ama Emine bizimle aynı fikirde değildi:

"Evet öyle yapsaydı," diyen Emine'ye şaşkın şaşkın bakan Ali,"Hani ilk adımı hep eykekler atmalıydı?" diye sordu haklı olarak. Çünkü Emine'nin söyledikleri birbiriyle çelişkili hale gelmişti. Tek eliyle yüzüne düşen saçlarını geriye iten Emine, başladı bilmiş bilmiş konuşmaya:

"Bakın arkadaşlar, Barış ilk adımı atarak Zeliş'e ilanı aşkta bulunmuş zaten. Şimdi de sıra Zeliş'e geldi. Ama bizim ki mal gibi çocuğu bırakıp kaçmış," diyen arkadaşım sözlerinin ağır geldiğini düşünmüş olacak ki sonradan,"Kusura bakma Zelişciğim ama, birinin gerçekleri söylemesi lazım. Barış'ın yaptığın harekete çok bozulduğuna eminin," dedi.

Fakat ben Emine'ye kızmamıştım. Çünkü tam da dediği gibi Barış'ı bırakıp kaçmakta mallık yapmıştım. Emine'nin dediği gibi Barış bana kırılmış bile olabilirdi. Hata kim bilir hakkımda neler düşünüyordu?

"Peki şimdi ne yapmam lazım?" diye sordum Ali'nin tuttuğu telefondaki Emine'ye.

Emine'den önce sözü alan Ali,"Sanıyım gönlünü alman lazım," dedi.

"Aliciğim doğru söylüyor," dedi hemen Emine,"Barış'a kendini affettirmek için bir şeyler yapmalısın."

"Of ya, yine her şeyi mahvetmenin bir yolunu buldum," dedim isyan edercesine."Lütfen bana fikir verin arkadaşlar."

"Tamam, tamam isyan bayrağını çekme hemen. Elbet bir şeyler bulacağız," diyen Emine kısa süreli bir sessizliğe büründükten sonra,"BULDUM!" diye bağırdı.

İkimizde anında meraklı bakışlarımızı telefondaki Emine'ye diktik. Ve aşk uzmanı arkadaşım, aklından geçen yeni planını bizimle paylaşmaya başladı: "Zeliş doğum gününe çok az kalmadı mı senin? Barış'ı doğum gününe çağırarak gönlünü tekrar kazanabilirsin."

"Ne! Hayatta olmaz," diyerek Emine'nin planına itiraz ettim hemen. Çünkü kendimi bildim bileli bizim ailede doğum günleri aile içerisinde kutlanırdı. Dışarıdan arkadaşlarımızı çağırıp büyük partiler asla vermezdik. Ancak yakın arkadaşlarımız için bir istisna geçebilirdik. O da çok yakın!

Ve tüm ailem benim tek arkadaşlarımın Ali ve Emine olduğunu biliyordu. Hâliyle Barış benim yakın arkadaşım olmadığı için, onu doğum günüme çağırmazdım.

"Ya Zeliş ne olacak ki. Çağır işte," diye diretmeye devam eden Emine Ali'den de destek almak için onu yüreklendirmeye çalıştı: "Haydi Ali, sen de bir şey söylesene!"

"Valla kusuya bakma Emineciğim, Zeliş'i istemediği hiçbiy şeye zorlamam ben," diyen Ali'ye bana saygı duyduğu için minnettardım. Ancak Emine diretmeye devam ediyordu:

"Bir düşün Zeliş, Barış'a aşık olduğunu itiraf etmek için daha uygun bir zaman bulamazsın. Yeni yaş, yeni aşk ay harika olur," dedi sevinçle el çırparak.

Bir Tık [Tamamlandı]Where stories live. Discover now