9- Aliye Hanım

14 3 0
                                    

Konağa döndüğümüzde, "Sen mağazaya niye gelmiştin abi?" dedim. Abim gözlerime baktı, "Size bakmaya geldim, işinizin bitip bitmediğini merak ettim." dedi, "Etmese miydim?"

"Yok, iyi yaptın, sadece sordum öyle." dedim.

Kapıdan içeri girerken bir anda durdurma gereği duydum, "Ferhat'ın yani onların şirketine gidecektin, ne oldu?" dedim. Gülümsedi, "Büyüklere haber verdik, onlar konuşup karar verecek." dedi.

Yine tam içeri girecekken kolunu tuttum, "Ne var Melek?" dedi, "Türkan'a kızmadın değil mi?" dedim.

"Ona niye kızacakmışım? Hadsizliği yapan Rıfat'tı." dedi, başımı salladım, "O zaman ben Türkan'ın yanına gitsem, olır mu?" dedim.

"Yusuf abi bıraksın." dedi. "Tamam..." dedim. "Pazara gideriz belki."

"Olur, gidin. Zaten yeteri kadar gerdim bugün kızı." dedi, pişmandı sanırım. Neyse en azından pişmaniye olmadı.

Yusuf abi arabanın kapısını açıp bana yer verdiğinde abim çoktan içeri girmişti.

Yusuf abi, "Bu Türkan ve Rıfat mevzusu  ne?" dediğinde iç çektim, "Kahvaltıdan sonra Türkan'la geziyorduk, bir elbise beğendi Rıfat da hediye olarak aldı zorla." dedim. "Bizimki de kıskandı, haklı da..."

"Ne konu da haklı?"

"Kıza yürümeler, elini tutup kasaya götürmeler... Abim bunları el ele gördü." dedim. Yusuf abi ayanadan bana baktı, "Ciddi misin sen?", başımı salladım, "Evet, öldürmediğine dua ediyorum!" dedim.

***

"Aliye Hanım beni çağırmış." dedim Merdan'a, başını salladı, "Evet çağırdı ama o gelecek, konakta görüşmeyeceksiniz." dedi. Başımı sallayıp arabaya yaslandım, bir iki dakika sonra konağın kapısı açıldı, Aliye hanım, siyah kıyafetleri ve siyah şalıyla karşımdaydı. Meral Hanıma göre daha heybetli, otorite sahibi bir kadındı.

Onu tanırım, Ferhat çocukluk arkadaşım, birbirmizin ailelerini ziyaret ederdik sürekli. Meral hanım, daha cana yakın anaç bir kadınken, Aliye hanım bambaşka bir şeydi.

Yerimden kıpırdanıp bana doğrı gelen kadının elini öptüm, "Ne oldu, bu surat ne?" dedi, "Birileriyle kapıştık ama önemi yok." dedim.

"Sen öyle diyorsan, tamam." dedi. Arabaya doğru yürüdüğünde ondan önce gidip kapısını açtım, arabaya binip kapıyı kapattı. Şoför koltuğuna geçip oturdum, "Sana yemek ısmarlayayım." dedi, "Sür hadi."

"Yemeğe gerek yok." dedim gaza basarken, "Var, uzun konuşacağız." dedi.

Rastgele bir mekana sürdüm arabayı, içeri girerken de, sipariş verirken de hiç bir şey demedi. Yemek yerken bile günlük mevzulardan konuşuyorduk.

Sonra birden, "Mağazada Türkan'la gördüm seni." dedi, başımı salladım, "Yani?" dedim.

Başını hafif yana yatırıp, "Seviyor musun?" dedi. Arkama yaslandım, "Asiye hanım, biz bu konuları neden konuşuyoruz ki?" dedim, "Arkadaşça bir iltifat ettim ve hediye aldım."

"Sonra da o Aziz olacak adı batasıca seni bu hâle getirdi." dedi, "Öyle mi?"

"Bunun bir önemi yok." dedim, başını iki yana salladı, "Var" dedi, "Senin bu aileyle bir sorunun var." 

"Bir sorunum yok." dedim, gülümsedi, "Sence ben seni ne kadar tanıyorum Rıfat?" dedi. İç çektim, "Her şeyi bilecek kadar, Cihan mevzusuna kadar." dedim. Başını salladı, "Baban iflasın eşiğinde,dediklerimi yaparsan sizi kurtarabilirim." dedi. 

"Ne yapacağım?" dedim. "Türkan'ı gerçekten seviyor musun?" dedi. Başımı salladım, "Bu zamana kadar oynaştığım tüm kızlardan daha çok seviyorum onu." dedim. Arkasına yaslandı, garsonu çağırıp kahvesini sipariş etti, "Türkan bundan sonra istese de istemese de, kabul etse de, etmese de senin sevgilin." dedi. Gülümsedim, "O nasıl olacak?" dedim. 

Garson  kahvesini önüne bıraktı, Aliye hanım kahvesini yudumlayıp, "Şimdi buradan kalkıyorsun ve pazara, sevgilinin yanına gidiyorsun."  dedi. "Elini tutup onunla alışveriş yapıyorsun." 

Gözüne baktım, "Emin misin?" dedim, "Babanın kâr etmesini istiyor musun?" dedi. Ayağa kalktım, "Hesabı ben ödüyorum sanırım?" dedim, kaşlarını kaldırdı, "Paranı boşa harcama, git ve sevgiline küçük bir özür hediyesi al." dedi, "Hesabı ben öderim." 

O keyifle kahvesini yudumlarken ben de keyifle pazar yoluna düştüm.

***

Onu bir elma tezgahında, elinde iki tane kırmızı elmayla gördüm. Yanında kimse yoktu, bu benim için çok güzel bir şeydi. 

*** 

Seçtiğim elmaları poşete koyarken yanımda bir sıcaklık hissettim, gözümü çevirip baktığımda onu gördüm, "Ne işin var burada?" dedim. Bir kaç elma seçip elimdeki poşete koydu, "Seni özledim." dedi. Gözlerine baktım, "Pardon, neyim olma sıfatıyla?" 

Gülümsedi, elini belime koyup, "Sevgilin olma sıfatıyla." dedi. Sesli güldüm, "Sevgilim mi?" dedim. "Yediğin dayak yetmedi mi yoksa fazla mı geldi?" dedim. Beni kendine biraz yaklaştırıp kulağıma eğildi, "Dayak hikaye, bana sensizlik ağır geliyor." dedi. Cebimden parayı çıkarıp tezgahta bu tarafa bakmayan teyzeye seslenerek uzattım. Parayı aldığı gibi, üstünü oradan almayı Melek'in yanına doğru yürüdüm. Hissediyordum, beni takip ediyor. 

Melek'i bulup yanına durdum, bujiteri kısmındaydı, "Bunlar çok güzel oluyor." dedim. Bir tanesini elime alıp inceledim. O sırada Rıfat geldi, "Selam kızlar." dedi. Melek arkasını dönüp ona baktı, "Ne işin var lan senin burada?" dedi, Rıfat gülümsedi, "Alışverişe geldim." 

Melek çantasından telefonunu çıkardı, Rıfat onun elindeki telefonu alıp havaya kaldırdı. "Ver şunu." dedi. Melek telefona uzanmaya çalıştıkça o daha çok geri çekiyordu geriye doru gidiyordu. Ve Rıfat bu durumdan gayet eğleniyordu, ta ki, "RIFAT!" sesini duyana kadar, Aziz...

"Yetmedi mi lan yediğin dayak!" 

Aziz'in önüne geçtim, "Yapma!" dedim. Gözlerime baktı, "Yapma, babam burada belli etme." dedim. Gülmemeye çalıştı, "Sen daha çok belli ediyorsun, farkında mısın?" dedi. 

Beni kenara çekip, "Sana çevremdekilerden uzak durmayı bir türlü öğretemedim." dedi, "Kardeşimin telefonunu ver, sonra da çık git buradan." 

Rıfat bir bana bir de Melek'e baktı, "Ne kadar korkuyorsun Türkan'la olan ilişkin duyulacak diye." dedi alayla. Aziz bana baktı, "Korkmuyorum lan!" dedi Rıfat'a doğru bir kaç adım atarak. "Ben, Türkan'la iki yıldır çok güzel bir ilişki yaşıyorum. Birbirimizi seviyoruz. Allah'ın izniyle kız kardeşimden sonra biz de evleneceğiz." dedi. Rıfat bana baktı, Aziz'in yanındaki dik duruşumu bozmadım, tüm pazar duymuştu Aziz'i.

Tezgahın yanında şaşkınlıkla bize bakan babamı gördüm, Aziz babamın yanına gidip elini öptü, sonra da kendini: "Elimi o şekilde hiçbir zaman sürmedim kızına, sen merak etme benimle güvende o." diyerek açıkladı. Rıfat Aziz'e kilitlenmişti, "Aziz Ağa!" dedi, "Pişman olacaksın."

Aziz Rıfat'a bakıp, "Onu Allah bilir ama bir daha seni bu kızın çevresinde görürsem senin çok yanar." dedi. 

Kader BozgunuOpowieści tętniące życiem. Odkryj je teraz