14• Ulan güvendim ben sana

2.8K 135 227
                                    



Göz kapaklarımın üzerine karabasan gibi çöken yakıcı bir ağrı, onları açmamam için baskı yapıyordu. Beynimin uğultusu arasında kulağıma ilişen bazı seslerin tanıdık tınısı, sanırım güvende olduğumun kanıtıydı.

"Uyanıyor." Tedirgin bir edası olan o ses tonu. Bu sesin sahibini tanıyor gibiyim. Ağlamaktan birbirine yapışan kirpiklerimi usulca araladım. Görüş açıma giren ilk şey, hemen yanımda dikilen Aslım olmuştu. Kahve gözlerinin endişesiyle bakıyordu bana.

Yavaşça doğrulmaya çalıştığımda kolumun acısı yüzümü buruşturmama sebep olmuştu. Bakışlarım anında kolumu bulduğunda, damar yoluma serum takılı olduğunu fark ettim. Kaşlarım istemsizce çatılırken canımın acıdığını bariz belli ediyor olmalıydım. Kolumu oynatmamaya özen göstererek yattığım yerde doğrulduğumda, etrafıma kısa bir an göz gezdirdim. Hastanedeydim. Yatağın etrafına dizilmiş üç çift endişeli gözlere baktım.

Mert ve Efe'de buradaydı. Son yaşadıklarım aklıma hızla akın ettiğinde, panik yaparak etrafımı kolaçan ettim. "Efsun sakin ol ne oluyor?" Mert'in her şeyden habersiz sesini işittiğimde duraksadım. Galiba kimsenin haberi yoktu. Derin bir nefes aldığımda sırtımı yatağın başlığına dayadım. Bir dakika, eğer kimsenin haberi yoksa beni hastaneye kim getirmişti? Ve şu an bu odada olanların bundan nasıl haberi olmuştu?

"Neler oldu?" Hepsi birbirine baktıktan sonra bana döndüler. "Bayılmışsın, biri seni hastaneye bırakıp gitmiş." Gözlerim hızla büyüdü. "Kim?" Aslım omuz silkti. "Kim olduğunu bilinmiyor, seni sokakta bulmuş." Kaşlarım havalandığında bu olanlara ihtimal veremiyordum. Babamın yıllar sonra beni bulması, Poyraz'ın ona baba demesi, birinin beni hastaneye bırakıp gitmesi... Delirmek için fazla güzel bir zamanlama değil mi?

"Sizin bundan nasıl haberiniz oldu, hiçbiriniz yanımda değildiniz?" Korktuğum şeyleri duymak istemiyordum. "Hastaneye getirildiğinde anneni aramışlar. Sende en son Efe'lerde olduğunu söylediğin için annen Efe'nin numarasını bulup hepimizi ayağa kaldırdı." Mert'in açıklamasıyla birlikte rahatladığımı hissettim. Ne Poyraz'ın lafı geçiyordu, ne de o babam olacak adamın.

Gözlerim burada olması gereken bir kişinin eksikliğini fark ettiğinde merakla etrafta dolandı. "Civan nerede?" Hepsi buradayken o niye yoktu? "Onun işi varmış." Bakışlarımı beni yanıtlayan Efe'ye çevirirken kaşlarım havalandı. Daha iki gün önce senden başka işim yok diyen çocuğun, ben şu an hastanede olduğum halde beni yalnız bırakacak kadar önemli ne işi olabilirdi?

İçime yerleşen kasvet, odaya giren annemin sesiyle kısa süreliğine dağılmıştı. "Uyandı mı Efsun?" Benim kalktığımı fark etmeyen annemin gözleri onlardan bir cevap beklerken sessizce mırıldandım. "Uyandım anne." Bakışlarını hızla bana çevirdiğinde elindeki evrakları yatağın üzerine koyarak yanıma yaklaştı. Eliyle kafamı okşadığında beni göğsüne bastırdı. "İyi misin prensesim?"

Benden ayrıldığında burukça ona baktım. Anneme bugün olanları söyleyemezdim. Alışageldiğimiz hayatımızı, birden çıka gelen adam için mahvedemezdim. "İyiyim anne." Elini göğsüne koyarak derin bir nefes aldığında bunu duymak onu rahatlatmıştı. "Tansiyonun hala çok düşük, bir iki saat daha müşahede altında tutacaklar. Sonra evimize gideriz." Dudaklarımı birbirine bastırarak kafamı salladım.

Aklımı kurcalayan düşüncelerden kurtulamıyorken, ne kadar hastanede kalacağımın benim için bir önemi yoktu. Ben emindim ki benim bu zamana kadar tanıdığım Civan, şu an eli kanda bile olsa yanıma gelirdi. Benimle gelmesini istemediğim için bana kızmış olabilir miydi? Ya da ona bağırdığım için bana gönül mü koymuştu? İyi de bu hastaneye gelmemesi için yeterli bir sebep değildi ki. Sonuçta ben onları aklı selim bir haldeyken söylememiştim.

SerçeDär berättelser lever. Upptäck nu