Bölüm 2: Büyülü Harita

9.6K 711 3.3K
                                    


BÖLÜM 2

▪──── ⚔ ────▪

BÜYÜLÜ HARİTA

''Siyah Kuğu,'' diye seslendi Zaiden. ''Ne düşünüyorsun?''

Dudaklarımı büzerek haritayı biraz daha inceledim. Üzerinde açık yeşil renkli bir ışık geziniyordu. Kairon'un anlattığına göre kahin kendini sihirli bir şekilde haritaya mühürlemişti. O nereye giderse, minik ışık kaynağı da onunla hareket ediyordu. Ancak ışık bir ateşböceğinin boyuyla aynı olsa da bulunduğu yerden pek ayrılmıyordu. Bu yer ise Miath Krallığı'ydı. ''Görünüşe göre Drystan'ın ailesi bizi çağırıyor.''

''Hangi yolu izleyeceğiz? Ocreya'nın sınırları çok genişledi. Savaş kamplarına yaklaştığımız anda işimiz biter,'' dedi düşünceli bir tavırla.

''Douven'in güneyinden doğrudan aşağı inebiliriz ancak Sonsuz Orman'dan geçmemiz gerekir,'' diye fikir belirtti Kairon kısık sesle.

Başka bir şansımız yok gibiydi. Eğer Sonsuz Orman'ın etrafından dolaşmaya karar verirsek Ocreya'nın sınırlarına yaklaşır, Kızıl Ordu'nun adamları tarafından şişlenebilirdik. Ya da çok daha kötüsü, bizi Euria'ya götürürlerdi. Bu harita bizim işimizi kolaylaştırsa da onun ellerinde ölümcül bir silah haline gelirdi.

''Bu rota mantıklı. Sonsuz Orman bizi toplu isyancılardan ve savaş kamplarından gizleyecektir.''

''Douven'e uğrayacak mıyız?'' diye sordu Zaiden umutla. Bunu neden sorduğunu gayet iyi biliyordum. Düzgün bir yatakta yatmak ve sıcak, taze bir yemek yemek istiyordu. Bu köye ulaşana kadar çok vakit kaybetmiştik. Ne yazık ki krallığın merkezine gidecek kadar zamanımız yoktu.

''Direkt yola devam etsek daha iyi,'' diye mırıldandım. Haritayı yeniden katlayıp korsemin içine sıkıştırdım.

''En azından yolda bir yer görürsek duralım.'' Homurdandı ve Kasırga'yı hala içinde bulunduğumuz sisten çıkarmak üzere geldiğimiz yöne sürdü.

Yönümüzü Sonsuz Orman'a çevirdik. Derinliklerine ulaşmamız birkaç gün sürecekti. Artık bu yollar, eskisi kadar ıssız değildi. Doğudaki savaştan kaçan onlarca insan, krallıklar arası alanlarda görülüyordu.

Zane'in sırtında orta hızda ilerlerken, geçirdiğimiz yılları düşündüm. Şu beş yıl, neredeyse altı olmuştu, son aylarımıza kadar oldukça kolay geçmişti. Elbette İmparatorluğun kuruluşu boyunca karşımıza onlarca sorun çıkmıştı. Bazılarını Drystan bizzat hallederken, diğerlerine bizi göndermişlerdi. Hatta bazı görevlere Nyx Kalistar'ın gittiği bile olmuştu. O ve abisi, Tarrent Kalistar da İmparatorluğun güvendiği sayılı insanlardandı.

Nyx de benim gibiydi. Yöneticilik ve hükmetme içgüdüsü onda yoktu. Bizim kanımızda savaşçılık vardı. Bizim kanımız, olaylara bizzat müdahale etmemizi haykırıyordu. Bu nedenle de çıktığım her görevi keyifle yerine getiriyordum. Ta ki Euria Vaseva ortaya çıkana kadar.

Onunla ilk karşılaşmamızı anımsadım. O ve Nathan Dharva'yı Ocreya'nın tavernalarından birinde görmüştüm. Euria, Eira'ya o kadar çok benziyordu ki, uzun süre gözlerimi ondan alamamıştım. Bir zamanlar kalbimi emanet ettiğim ve onu gözünü bile kırpmadan parçalayan kızın mavi gözlü hali gibiydi. Ancak Euria'nın adımlarını yakından takip ettiğimiz dönemde, aslında hiç de alakaları olmadığını fark ettim. Eira bana savurduğu hançeri bile titreye titreye tutarken, Euria tek bir hançere onlarca adamı dizecek güce sahipti. Eira yalancının tekiyken, Euria lafını esirgemeyen biriydi. Eira, sevgisi için hiçbir şey yapamazken, Euria sevdiklerinin intikamını almak için kendini düzenli olarak tehlikeye atmıştı. Dış görünüşleri ne kadar benzerse, içleri de bir o kadar farklıydı.

İmparatorluğun Kılıcı (Wisteria 3)Where stories live. Discover now