3.6

4.9K 377 180
                                    

Seelaamm! Biz geldik! 

Ne şartlar altında yazdım bir bilseniz... Kuzenimi teyzem bana emanet edip annemle çıktı ve onu uyuttum. Bölümün başına oturacakken kardeşimin baş ağrısı tuttu, kendini yere atıp ağlayınca, ki 12 yaşında biri, haliyle panik yaptım. Sonra bir de kuzenim uyanıp ağlama krizine girdi ve BEN PERİŞAN OLDUM! 

Kime yetişeyim ne yapayım derken neyse ki kontrolü sağladım ve teyzeme ve anneme oğlunu emanet edip nihayet geldim. Ve perşembe günü proje teslimi var, üstelik gitmem gereken bir yer var... Atlasam mı şu camdan n'apsam? 

Neyse, uzatmadan bölüme geçelim efenim. İyi okumalar dilerim <3

_______________________________________________________________________________

(Üç Ay Sonra) 

Bahçemdeki çiçekleri sularken bir yandan da arkada çalan şarkıya eşlik ediyordum. İngilizce bir şarkıydı, bu sıralar İngilizce konuşuyordum pratik yapmak için. Arada sırada yapardım böyle şeyler, dilimin körelmesini istemezdim. Feza'nın yabancı dil seçeneklerinin fazla olması da büyük bir şanstı tabii. 

Çiçeklerle işim bittikten sonra sulama kabını bahçedeki kulübeye koyup ellerimi belime yerleştirdim. Nefeslenirken havada ki güneşten dolayı sıcak basmıştı. Ayaklarımın dibinde bir hareketlilik hissedince başımı eğdim. Gri tüyleri olan cins bir kediydi. Kaşlarım çatılırken dizlerimin üzerine çöktüm. Kedinin sol bacağı yaralı ve kanlıydı. Yardım istemek için gelmişti. 

Yüzüm buruşurken ayağına dikkat ederek kucağıma aldım. Araba ezmişti muhtemelen de cins bir kedinin sokakta işi neydi? 

"Kıyamam sana ben ya, canın nasıl acıyordur şimdi." Yüzüme doğru acıyla miyavladı. Veterinere götürmek için eve girip anahtarımı aldım ve çıktım. Arabaya binip onu da yanımdaki koltuğa koydum. Zaten yaralı olduğu için trafikte sorun çıkaramazdı. 

Kısa sürede geldiğimiz klinikte bizi çok tatlı biri karşılamıştı. İsmi Algın'dı. Eşinin kliniğiymiş ve meslektaşımmış. Eşi de onun gibi çok iyi biriydi. Konuşamadığını öğrenmiştim ama eşi bunun eksikliğini ona asla hissettirmiyordu. Gözleri ile anlaşbiliyorlardı. 

Arsen Bey kediyi oldukça ilgili bir şekilde tedavi etti. Terk edilmiş olabileceğini de söylemişti. Bu ihtimal beni üzse de olabilirdi. Klinikten çıktıktan sonra kedinin tüm ihtiyaçlarını aldım. Bu halde dışarıda bırakamazdım elbette. Hatta Feza da kabul ederse sahiplenmeyi çok isterdim. 

Yeni arkadaşımla eve geldikten sonra onun yatağını kurup oraya yatırdım. Mamasını ve suyunu da önüne koyduktan sonra ben de hazırladığım yemek tabağı ile koltuğa oturmuştum. Fazla iştahım yoktu ama aç kalınca yine bir yerlerde bayılmamak için yemeye zorladım kendimi. Feza dün göreve gitmişti. O yokken bir şeyler yemek istemiyordum pek. Kalbim her an endişe doluydu. Kızlarda yoktu bu aralar. Zehra düğün hazırlıklarındaydı ve Asena da timle yürüttüğü davasından dolayı oldukça yoğundu. Yalnızdım yani bu aralar, fazlasıyla hem de. Aklıma gelenle yerimden kalktım. Bugün Gökçe'nin okulu yoktu, bence onunla biraz vakit geçirebilirdik. 

Müberra teyzeyi arayınca zaten dışarıda işi olduğunu, geçerken bırakabileceğini söyledi. Onu beklerken sevdiği atıştırmalıklardan hazırladım. Kapı çalınca elimi havluyla kurutarak açtım kapıyı. "Mayi abla!" Gökçe kollarını açarken eğilip sarıldım ona. "Öjledim seni." Hala kelimeleri tam söyleyemeyen haline güldüm. 

"Bende özledim Gökçe." Ayrıldıktan sonra tombul yanaklarını öptüm. "İçeride biri var, görmek ister misin?" Başını salladı heyecanla. Onu salona yolladıktan sonra doğrularak Müberra teyze ile de sarıldım. 

Bir Teravih Meselesi |TextingDonde viven las historias. Descúbrelo ahora