-51-

35.6K 2.1K 504
                                    

Arkadaşlar bugün ilk bolume gelen yorumların hepsine bakayım dedim. Bahsettiğiniz animelerden veya filmlerden gerçekten esinlenmedim. İsimlerini falan ilk kez duyuyorum. Sadece Carrie filmini izlemiştim ama o bir korku/gerilim filmiydi. Sadece medya için bol fotoğraf bulmam gerekiyordu ve o filmin konusu benim kurguma gayet uygundu.

Ancak şöyle bir durum var. O filmle bu hikaye arasındaki tek benzerlik Chloe Moretz'in bulunması -ki zaten eski filmden uyarlama, yani ilk Günah Tohumu filmindeki başrol haliyle farklıydı, -ha bir de Carrie'nin telekinezi yapabiliyor olması var.

Carrie eziktir, dindar bir annesi vardır. İki yıl önce izlemiştim ve sadece bunları hatırlıyorum. Filmin sonundaki partide herkesi öldürüyor, sonra da kendisi ölüyordu. Öyle bir şeydi. Yani kurguda bir benzerlik yok.

Oylar ve yorumlar için çok teşekkürler ^·^

İyi Okumalar^^

''Kahretsin, bir şey oldu sandım,'' diye lanet okudu Eray. ''Serenay çantasını çaldırmış. Teyzesiyle Lale Teyze felaket tellalı gibi konuşunca başına bir şey geldi sandım. Bir de zor söylettirdim. Allah korudu Maya.'' 

Bir saniyeliğine şok olmuşluğun ve sevincin yüzüme yansımasına izin verdim. Yanına gidip ona sarıldım. Yaklaşık on dakikadır dışarıda taksi bekliyorduk. Ben ilerideki banka oturmuştum, başım ağrıyordu ve içimden kimseyle konuşmak gelmemişti. Birden beynimde yeni oluşan bir soru işareti olduğunu fark ettim. 

''Eray...Siz ikiniz kardeşsiniz. Bu...tesadüf olabilir mi? Yani görüyorsun. Çok şey yaşadık ve lanet olsun ki hala yaşıyoruz. Sizin kardeş olmanız...Bilemiyorum.''

''Bu işin içinde bir şeyler olduğu kesin,'' diye karşılık verdi. ''Ama önce gidip Serenay'ı bulmalıyız.''

İçimden bir ses bu işin içinde bir şeylerin değil, çoğu şeyin olduğunu söylüyordu.

________________

GEÇMİŞ- FLASHBACK

''Yapma,'' diye fısıldadı küçük çocuk, kardeşine. ''Yapma, bundan nefret ediyorum! Daha iyi olmandan nefret ediyorum! Kes şunu!'' Artık fısıldamıyordu.

Kardeşi onu duymuyormuş gibiydi. Küçük çocuk gözyaşlarının arasından konuştu. ''Göreceksin. Ölmekten beter edeceğim seni!''

Sonra ise gücünün yettiği kadarıyla, küçücük bir çocuktan çıkamayacak kadar yüksek bir ses tonuyla kükredi. ''KES ŞUNU!''

________

GÜNÜMÜZ

Dolunay ve Pars onu bir kafeye götürmüştü. Tam kadro kafeye doğru ilerlerken Lale Teyze, kız kardeşine Serenay'ın çantasını bulup bulamayacaklarını soruyordu. Canları bu konuya çok sıkılmış gibiydi. Eray onlara tuhaf bir bakış atarak bana döndü. ''Annesinin sevgisine haksızlık edemem ama bazen Serenay'a sadece ikimizin değer verdiğini düşünüyorum.''

''Teyzesi de değer veriyordur,'' diye mırıldandım. ''Ama tüm ailesi hakkında aynı şeyi söyleyemem.''

Kafeye girdik. Kahve kokusuyla karışmış buğulu hava yüzüme çarptı, küçük bir duraklamadan sonra titrek adımlarla ilerlemeye başladım.

Oradaydı.

Dolunay ve Pars'ın karşısında, bize dönük olarak oturuyordu. İlk beni görmüştü çünkü en öndeydim ve büyük bir açlıkla ona doğru yürüyordum. ''Serenay!''

Ayağa fırlayıp bana doğru yaklaştı ve kollarını sıkıca boynuma doladı. Mutluydu. İlk önce bana sarılmıştı; Lale Teyze'nin buna alınma gibi bir hakkının olmadığını düşündüm. Hoş, sabahtan beri kaybolan kızının bulunduğunu görmezden gelmesi yetmiyormuş gibi çalınan çantanın izini sürüyordu. Ama tabi Serenay bunu bilemezdi ve bilmeyecekti de. Onu mutsuz etmeye hakkım yoktu.

TelekineziWhere stories live. Discover now