|= | |\| /-\ |_

4.2K 369 48
                                    

Gangnam'da, Yoongi'nin adresini verdiği kafenin birinde oturuyordu Hoseok. Neden burada olduğunu bilmiyordu, Yoongi'nin dediğini yapıp evine gitmesinden ve onunla başbaşa kalmaktan endişelenmiş olmalıydı.

Kapının açıldığı her seferde gözleri o yeşil saçları arıyor ve bulamayınca üşüdüğü için sipariş ettiği ama şuan soğuk olan kahveye iniyordu geri.

İçeriye giren tanıdık silüete eşlik eden ve onun başında gördüğü pembe tutamlarla büyüdü gözleri.

Yoongi şaşırtmaktan memnun olduğu çocuğun karşısına oturdu ve an itibariyle gurur duymaya başladığı saçlarında dolaştırdı parmaklarını.

İkisi de karşı tarafın konuşmaya başlamasını bekliyordu ama buluşmalarının sebebi Yoongi olduğu için öncelik ondaydı.

"Seninle dalga geçmiyorum, hiçbir zaman da geçmem."

Karşısındaki çocuğun inanamaz bakışlarıyla başını sallayıp düzeltti yanlışını.

"Tamam, belki birkaç kere geçmiş olabilirim."

Hoseok'un bakışları değişmeyince tuttuğu nefesi üfledi ve başını önüne eğdi.

"Anladım, şimdiye kadar hep seninle dalga geçtim ama bu seferki öyle bir şey değil. Şarkı sözlerini kullanarak dalga geçmem bir kere kimseyle, çok çocukça. O dizeler insanların duygularını paylaştıkları sırdaşlarıdır ve öyle bir şey yapmak alçak bir hareket."

Hoseok'un bakışları yumuşadığında kendine olan güveni geri geldi. İnanmıştı, ki zaten yalan değildi, inanmalıydı.

Karşısındaki çocuğun suskunluğu beyninde bir köpek ordusu havluyormuş gibi hissetmesine sebep olurken sakinleşmek üzere bekledi bir süre.

"Buradan çıkarman gereken şey o sayıları laf olsun diye göndermediğim. 'Bak, birkaç sayı. Hoseok'un kesin hoşuna gider.' Böyle bir şey değildi, gerçekti."

Hoseok'un tepkisizliği sürmeye devam ederken masanın üzerinden uzanıp çocuğun omuzlarına yerleştirdi ellerini Yoongi.

"O eve dönmemi gerektiren bir şey yok. Şirketi asla istemedim, sana gıcıklık olsun diye yapmıştım. Şuan da istemiyorum."

Hoseok, Yoongi'yi kontrol altına almak istermiş gibi ellerini onun omzundaki ellerinin üstüne yerleştirmişti.

Yoongi'nin elleri Hoseok'un yüzüne çıktı. Hoseok, o geceyi hatırlamaktan kendini alıkoyamadı.

Aslında Joohyun'la olan işi bitmişti, çektiği acının, Yoongi'yi dövmesinin sebebi o değildi. Bunun sebebi ertesi gün çektiği duygusal acıydı.

Bu o kadar kolay bir şey değildi, gece yaşanmış her şeyi unutmak kolay değildi. Hem bedeni, hem ruhu çökmüştü. Bir gecede ölmüştü aslında Hoseok.

İlk başta konu Joohyun'du ama sonradan işler değişmişti. Belki o an onun da gönlü vardı ama daha sonra kendini kullanılmış gibi hissetmişti.

Büyüğünün sıcak ellerinden kurtuldu ve soğuk havayı yanaklarına doldurdu. Bir süre düşündükten sonra konuşmaya başladı.

"Anneme şimdi gitsem beni yine affetmez. Seninle olan olaylar yüzünden değil, ne yaptığımı bilmeyecek kadar sarhoş olduğum için, anlıyor musun?"

Yoongi masanın üstündeki kollarını çekti ve gülümsedi. Aslında bunu yapmaktan korkmuştu, Hoseok en son dayak atmıştı.

"Bizim yaptığımız şeyi affedebilecekse sarhoş olma olayını her türlü affeder."

Kendinden emin görünüyordu ama yine de soru sorar gibi çıkmıştı büyüğün ağzından cümleler.

"Babam aşırı sarhoş olduğu bir gün yattığı kadın tarafından cüzdanı çalınacakken karşı koyduğu için bıçaklandı. Aslında benzer olaylar, ne dersin."

Yine de pes etmedi Yoongi, annesi öyle ya da böyle affetmeyecekti oğlunu. Ellerini uzatıp diğerinin ellerini aldı avuçlarının içine, üşümüştü sanki.

"Yine de biz olmamamız için hiçbir sebep yok, biz olmamız için hiçbir engel yok."

Belki bu ilişki yalnızca sevgili olmakla kalacaktı, belki de ilerleyecekti. İkisi de sadakatlarının derecesini göstermişti ne de olsa.

Küçük olan ikisinin birleşik olan ellerinden ayırdı gözlerini ve büyüğünün yoğun, her bir zerresinde farklı bir şeyden bahseden gözlerini baktı.

"Sanırım yalnız ölmek istemiyorum ve yalnız ölmek istememekten kastım; kediler değil, bir insan."

The Number/YoonSeokWhere stories live. Discover now