i k i - h e n r y . ö z e l

414 49 16
                                    

Yazım hatalarını düzeltecektim üşendim... 

Böyle bir şeyi neden kabul ettim ki? Tamam hadi ama kaçımızın başına böyle bir şey gelir. Kaçımız ünlü biriyle aynı evde kalma şansı yakalarız ki? Ve üstelik bunun karşılığında güzel bir ücret de alacağım. Bu kardeşimin geleceği için iyi olacak. Hem bir ünlüyle aynı evde kalacağım hem de bunun için para. Her neyse elimde o malum pankartla gelecek olan kişiyi bekliyorum. Ünlü Kang Sunhwa. Onun uçağı indi fakat daha gelen yoktu. Etrafı göz gezdirirken yanıma birinin yaklaştığını fark ettim. Biçimsiz bir varlık. Bu çok korkutucu. Yanıma gelince çok kısık bir sesle  'Beni bekliyor olmalısın' dedi. O an o kadar şaşkın ve korkmuştum ki dilim düğümlendi. Ağzımdan yanlış bir isim kaçırıverdim. Hadi ama bu ne şimdi? Tepkisine eşlik ettim. İçimden. Kim Sonhwa huh? Aptal. Tabi sizde böyle korkunç halde olan biriyle karşı karşıya gelseniz yanlış söylerdiniz. Şunun haline bakın. Allah'tan Korece'min kötü olduğunu düşündü. Bozuntuya vermeden onayladım. Ne deseydim. Şu an o kadar korkunç görünüyorsun ki altıma etmek üzereyim mi? 

Çantalarını aldıktan sonra dışarıya yürürken düşündüm. Her şeyde iyi olan Kang Sunhwa, Çince'yi konuşamıyor öyle mi? Üstelik anlayabiliyorken. Hatta dudak bile okuduğunu duymuştum. Gerçekten garip biri. Dışarıya çıktığımızda donakaldığını gördüm. Bunun güzel manzara yüzünden olduğunu düşünüyordum fakat titreyen bedeni aksini iddia ediyordu. Cevapları genelde kısa ve kabaydı. Bununla aynı evde kalmak gerçekten zor olacak huh? Yol boyunca camdan dışarıyı seyretti. Buraya konuşmak için gelmedin mi sen? Cama düşen yansımasını seyrettim. O çoktan uyumuştu. O kadar yol çekti yorulmuş olmalı değil mi? Güzel manzaramın önünde duran korkunç varlık. Bu haldeyken bile beni etkiledin sanırım. 

Eve geldiğimiz zaman ona seslendim fakat tepki bile vermedi. Her zaman böyle derin mi uyuyor bu? Biraz tereddütle de olsa omzunu tutup sarstım. Bayağı zaman geçse de sonunda uyandı, öküz. Bir kız nasıl böyle öküz gibi uyur ki?

Söylediklerine alaycı bir bakış attıktan sonra taksiden indim. Çanta(larını)sını almak için bagaja yöneldim. Camdan onu seyrettim. Kendi kendine mi konuşuyor? Bir de deli mi? Pekala dudak okuyan sadece o değil huh? Ona bakarken gerçekten eğleniyorum. Onunla vakit geçirmek çok da kötü olmayacak gibi. O gene donakalmıştı ve bu sefer ki üşüdüğünden değildi eminim. Bu evin ne kadar büyüleyici olduğunu biliyorum. Onun gibi sürekli şehrin gürültüsünü çeken biri için burası cennetten farksız.

Eve doğru yol aldım o hala arkadaydı. Ve o hala adımı sormadı. Pekala adımı söylemem için sormasına gerek yoktu fakat onu o halde görünce gerçekten beynime format yemiş gibi hissettim. Bu arada adım neydi benim? Çok güzel. Duyduğum sesle arkamı döndüm. Dönmemle göğsümde bir acı hissetmem bir oldu. Şimdi de bana kafa mı atıyorsun?

Onun için biraz endişelendim pekala fazlaca endişelendim. Burnunu tutuyordu. O bir ünlü değil mi yani yüzü önemli olmalı. Ve benim yüzümden... Hemen nasıl olduğunu sordum. Aldığım cevap ile bu espriyi yapmazsam olmazdı. Ama bundan pek memnun olduğu söylenemez. Neyse adımı sormuştu. Evet adım neydi ya benim? Hah hatırladım. Henry... Henry Lau.  Adımı da öğrendikten sonra geldiğindenberi aceleci olan bu kız hemen içeriye girmek istediğini söyledi. Hep bi' acele hep bi' acele.

İçeriye girdiğimizde gene büyülenmiş gibi bakıyordu. Annemin dediğiyle büyü kaçmıştı fakat ne yapabilirdim. Çince anlıyor olması benim suçum mu? İlk defa nazik davrandı ve bunu sorun etmedi. İlk defa nazik.

Ve tekrar aceleci Kang. Odası... onun odasını sordu. Bu evde tek başına kalmayacaksın ya. Bizim bücür ile biraz da sen uğraş.

Odayı gösterdikten sonra çıktım. Fakat bir şeyi unuttuğum aklıma yeni geldi. Yer yatağı ne bilmiyor yani yatağı ben yapmalıyım değil mi? Agh içeriye girdim. Kapıyı çalmadan. Yerdeydi. Yorganla beraber. Karman çorman. Yatağı tek başına yapmaya çalışmış. Çok sevimli görünüyordu. O kadar sevimli görünüyordu ki küçücük  yavru bir köpek gibi. Evine al besle. Yatağı yaparken gözünün sürekli üzerimde olması beni ne kadar tedirgin etsede sonunda bitirmiştim. Kafamı ona çevirdiğim zaman kafasını iki yana sallayıp kendi kendine konuştu. Bu iki oluyor. Gerçekten deli filan değildir di' mi? Pekala pekala deli filan olduğunu düşünmüyorum bu sadece şaka. İyi geceler dedikten sonra kapıya yöneldim. Tam kapıyı kapatacaktım ki bir şey dediğini duydum. 'Teşekkür ederim.' Evet o kadar da kötü biri değil. Yani biraz kaba konuşuyor olabilir fakat bu onun kötü olduğunu göstermez. Duyduğum sözle gülümseyip çıktım. Derin bir iç çektim. Neyim var benim. Kalbim neden bu kadar hızlı atıyor? Neler oluyor? Uyumam gerek.

kiraz çiçekleri || henry lau ✓Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin