~Cehennem kapıları yavaş yavaş aralanıyor~

7.4K 776 485
                                    

"Buraya gel velet!"

Jimin tir tir titreyen bedeni ile daha önce hiç karşılaşmadığı o yüze baktı. Gözleri kanlanmış, uzun boylu, orta yaşlı ve takım elbise giymiş bir adamdı.

"Sana buraya gel dedim. Dediğimi ikiletirsen canını yakarım çocuk!"

Jimin oturduğu yerden kalktı ve canavara benzettiği bu adamın yanına gitti.

"Yine ne istiyorsun?"

Adam elinde duran içi boş içki bardağını cam sehbaya koydu ve oturduğu yerden kalkıp Jimin'e doğru yürüdü.

"Onunla yattın mı?"

Jimin anlamsız gözlerle karşısındaki adama bakıyordu. Her gün Taehyung ile yatıyordu zaten... Jimin başını yere eğdi.

"Evet. Onsuz yatamıyorum."

"Aptal mısın sen?! Onunla hiç seviştin mi diyorum?"

Jimin karşısındaki adam her bağırdığında ürküyor ve sıçrıyordu.

"Se-sevişmek ne demek."

Sinirden kıpkırmızı olan takım elbiseli, Jimin'i saatlerdir koltukta sessiz bir şekilde oturan adamın önüne iteledi.

"Bozuk bu çocuk amına koyım!"

Koltukta oturan adam sinir bozucu bir kahkaha attı.

"Taehyung nerden bulduysa bu salak çocuğu."

Jimin adam onu sertçe itelediği için yere düşmüştü ve canı acıyordu. Dolu gözlerini sildi ve içini çekti.

"Hyung'um beni bulacak ve siz yaptığınız şeye pişman olacaksınız."

"Bak sen şuna. Taehyung sana kendisinin nasıl bir orospu çocuğu olduğunu anlatmamış sanırım. Abinin yediği haltları öğrenmek ister misin ha?"

"O iyi birisi. Öyle kötü şeyler yapmaz. Annem onu bana koruyucu melek olarak gönderdi. Dediğiniz hiçbir şeye inanmıyorum. Siz çok çirkin insanlarsınız."

Jimin düştüğü yerden kalktı. Takım elbiseli adamın sehbaya koyduğu içki bardağını alıp yere fırlattı ve gülümsedi.

"İşte siz de bu bardak gibi paramparça olacaksınız. Hyung'um gelecek ve hepinizi bu hale getirecek!"

Takım elbiseli adam sinirle Jimin'e doğru yaklaştı ve sert bir tokat atarak cam kırıklarının üzerine düşmesine sebep oldu.

"Kes sesini yoksa hiç acımam gebertirim seni. Duydun mu?!"

Jimin düştüğü yerden kalkarken acıyla inledi. Cam kırıkları onun elini kesmişti ve Jimin elindeki kanı gördüğü için korkuyordu. Sessizce ağladı ve Taehyung'un onu bir an önce bulması için yalvardı.

"Hyung. Lütfen.. Lütfen kurtar beni. Sensiz korkuyorum, sanki ölüyormuşum gibi hissettiriyor.. Yokluğun, elimin acısından daha çok yakıyor canımı.. Senin yanında nefes alamadığım her an kalbime bıçak saplıyorlar sanki. Çok korkuyorum hyung. Seni çok özledim, gel artık.."

***

"Taehyung bak bu böyle olmayacak. Polise haber vermemiz gerek."

"Jungkook ne haltlar yediğimi bilmiyor musun sanki? Polis başımı daha da belaya sokar. Kendi başıma halletmeliyim."

"Bak, bu bizim yapabileceğimiz bir iş değil. En azından birilerinden yardım almamız gerek, ne bileyim üst seviyede birileri.."

"Yoongi, mafyaları mı işe karıştırayım? Üst seviyede birinden kastın ne? Tanrım kafayı yiyeceğim. Saatlerdir telefon çalmadı. Ne bir ip ucu var ne de bir çıkar yol.. Hiç bir şey yok ve ben Jimin iyi mi bilmiyorum lanet olsun!"

Taehyung tekrar saçlarını çekiştirmeye başladığında Hoseok onu durdurdu.

"Kel kalıp çirkin olacaksın hiçbir kız sana bakmayacak bir sakin ol geri zekalı saçlarından ne istiyorsun."

Taehyung yere oturdu ve dizlerini karnına çekti. Hoseok Jungkook ve Yoongi de Taehyung'un yanına oturdu.

"Hoseok, hiçbir kız umrumda değil. Şu an, hiç kimse umrumda değil. Anlayabiliyor musun? Jimin yok. Lan kalbim sıkışıyor etimden et koparıyorlar sanki. Hissediyorum ona bir şeyler yaptılar. Zarar verdiler ona hissediyorum çünkü canım yanıyor anlıyor musunuz."

Yoongi Taehyung'un sırtına dostça vurdu ve buruk bir şekilde gülümsedi.

"Anlıyorum. Anlamam mı be. Kılına zarar gelse senin canın yanıyor, sanki bu kalbini söküyor birisi yerinden, paramparça ediyor.. Çok sevdiğin için, değer verdiğin için böyle.."

Taehyung dolu gözleri ile burukca gülümsedi.

"Sizinki aşk Yoongi, ben hissettiklerimin adını koyamıyorum. Ya başka, bambaşka bu. Ama ne, neden böyle hissettiriyor?"

Hoseok tam konuşacaktı ki Taehyung'un telefonu Hoseok'un konuşmasına engel olmuştu. Taehyung Jimin'i merak ettiği için hızlıca aramayı cevapladı.

"Jimin iyi mi?"

"Merhaba demek yok mu Taehyung? Hemen Jimin'i soruyorsun."

"Jimin iyi mi dedim!"

"Merak etme. Güzel güzel bakıyoruz kediciğine."

"Size inanmıyorum. Onunla konuşacağım."

"Onu bulduğun zaman, istediğin kadar konuşursun. Ama önce bulman gerek."

"İp ucu verecektin."

Karşıdaki taraftaki adam derin bir nefes aldı ve konuşmasına devam etti.

"Yaşın on yediydi. Hatırla. En çok gittiğin yer neresiydi? O mekana tekrar gideceksin. Seni tekrar arayıp yapman gerekeni söyleyeceğim."

"Tanrım.. Beni o iğrenç yerlere tekrar sokamazsın."

Karşıdaki adam sinir bozucu bir kahkaha attı.

"Sevdiğini kurtarmak için, gitmek zorundasın."

"O BENİM SEVDİĞİM DEĞİL!"

"Tik, tak, tik, tak. Zaman daralıyor Taehyung. Üç gün içerisinde oyunu kaybedersen, kediciğinin cansız bedeni için göz yaşı dökersin. Kazanmak mı, kaybetmek mi? Seçimini yap. Sevdiğini kurtaracak mısın, yoksa ölüme mi terk edeceksin?"

"O. Benim. Sevdiğim. Deği-"

"Jimin'in kaderi senin elinde."

Telefon Taehyung'un yüzüne kapandığında kafayı yememek için kendini zor tutuyordu. Oturduğu yerden hızla kalktı ve hızlı adımlarla nefret ettiği mekana doğru ilerledi.

"Taehyung dur, nereye gidiyorsun."

Taehyung burukca gülümsedi ve Jungkook'un sorusunu yanıtladı.

"Cehennemin dibine."

CatBoy//VMinHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin