second ep.

824 98 36
                                    

"ah, jisoo canım acıdı" diyerek kafamı ovuşturdum. kantinde, lalisa'yı kesiyorduk beraber ve sözde on beş dakikadır kalkıp bizimle röportaj yapmak ister mi diye soracaktım. jisoo sonunda sinirlenip kafama geçirmişti haklı olarak.

aslında reddedeceğini düşünmüyordum çünkü bizim gazetemizde yer alan herkes daha kolay çevre yapardı ve o yalnız bir kızdı ama yine de gidip sormak istemiyordum. bir kere kız ürkütücüydü ve olası bir profesyonel hırsızdı(?). bu olasılığı ben uydurmuştum ama bir burslunun benden çok parası olması aşırı saçma geliyordu.

okulumuz, meong güney kore'deki en prestijli okullardan birisiydi. pek çok zengin iş adamı ve kadınının çocukları burada okurdu. okul sadece parayla girilebilen bir yer değildi tabii. en az bir alanda çok başarılı olman ve ders notlarının ortalama üzerinde olması gerekiyordu. ben resim ve fotoğrafçılıkta olan derecelerim, jisoo ödül almış yazıları sayesinde girmişti. ikimizin de notları ortalamanın üstündeydi.

okuldan burs almak aşırı zordu, çünkü burs verdikleri öğrenciler her alanda yetenekli, dersleri harika olan ve ailesinin pek durumu olmayan tiplerdi. burslu öğrenci alma durumu nadirdi bu yüzden. şu anda okulumuzda okuyan altı tane burslu vardı. lalisa manoban, minatozaki sana, kim namjoon, min yoongi, kang seulgi, byun baekhyun. genelde beraber takılıyorlardı ama lalisa onlarla da yakın değildi.

kısaca, kız aşırı soğuk ve gizemli birisiydi. ayrıca gucci özel tasarım ayakkabısı, bugün onu keserken fark ettiğim mac'e ait bir ruju vardı. diğer burslularda böyle bir durum yoktu, bu yüzden kızı sıkı bir göz hapsine almıştık.

cesaretimi toplayıp, bir masada kendi başına oturan lalisa manoban'ın yanına gitmek için ayağa kalkmışken onun oturduğu yerden kalkıp elindeki bitik kahveyi çöpe atmasıyla yerime geri oturmuştum. jisoo'ya dönüp konuştum.
"bir dahaki sefe-"
"ne bir dahaki sefere?" diyen lalisa manoban tarafından cümlem bölünmüştü. arkamı dönüp ona cevap vermek adına bir şeyler uyduracakken o çatık kaşlarıyla cümleme başlamamı engellemişti. "siz ikiniz," demişti jisoo'yla beni işaret edip "dünden beri beni dikizleyip duruyorsunuz. gerçekten sinir bozucu ve rahatsız edici olmaya başladı. ne istiyorsunuz? ders notu?"

anlık gelen cesaretle gözlerinin içine bakarak konuştum. "ah, hayır manoban. okul gazetemizin röportaj burslulardan sana mı yoksa min yoongi'ye mi ayırsak diye düşündük ve seni ağırlamak istediğimize karar verdik. ne dersin?" ukala bir tavırla sorsam da reddetmeyecekti, biliyordum.

lalisa, beni şaşırtarak cevap vermedi. onun yerine kahkahalara boğuldu. kantin bir anda sessizleşti. soğuk nevalemiz, lalisa manoban ondan beklenmeyecek kadar şen şakrak bir şekilde kahkaha atıyordu.

nedense bu kitabı yazarken çok eğleniyorum

gossip&gucciWhere stories live. Discover now