1

5.4K 313 142
                                    

"Yine mi oldu?" dedi Namjoon, üzüntüyle bir nefes vererek. Jungkook cevap vermedi büyük ihtimal kafasını sallayarak cevaplamıştı.

"Doktorun dediklerini yapıyorum ama etkili olduğunu hiç sanmıyorum. Sonsuza kadar bununla yaşayacağım." Namjoon sandalyesini kaydırıp daha çok yaklaştı Jungkook'a. "Öyle söyleme..."

Namjoon'un sesi Jimin'in yanıma gelip dikkatimi çekmesiyle boğuk gürültü oldu. "Sıramda ne yapıyorsun?" Evet bu çok ayıp bir davranış olabilirdi ama Jungkook ve Namjoon'un ne konuştuğunu duymak için hep Jimin'in sırasına oturuyordum. Sırtım onlara dönük oluyordu, gizlice dinlediğimi hiç düşünmüyorlardı sanırım.

"Arkadaşımın sırasına oturamaz mıyım?" O da biliyordu neden oturduğumu ama gıcıklığına yapıyordu. "Okuldan sonra geliyorsun değil mi?" Başımı salladım, okuldan sonra evine gidip gelmediği gün işlediğimiz konuları anlatmamı istemişti.

"Annem sen geliyorsun diye mandu yapmış." Güldüm, annesine her onlara gidişimde mandu yaptırıyordu. Yerinden kalkıp oturmasına izin verirken sınıf başkanı yanımıza geldi. "İsterseniz eve gidebilirsiniz öğretmen sabah gelirken kaza yaptığı için ders boşmuş." Jimin oturduğu gibi kalkıp ellerini cebine soktu. "Gidelim." Ne kadar çalışkan olsada tembellik yapmayı sevdiği için böyle şeylere seviniyordu.

Çantasını sırtına atıp önden giderken bıraktığı boşlukta Jungkook'la gözlerimiz kesişti. Utandığım için çantamı sıramdan koparırcasına alıp Jimin'in peşinden koştum.

Yetişip ellerimle yanaklarımı elledim, biraz sıcak basmıştı. "Peki, ne zaman Jungkook'u gizlice dinlemeyi bırakıp onunla konuşmaya çalışacaksın?" Kısa süre durup yolun kenarından küçük bir taşı tekmeleyerek önüne aldı. "Neden konuşayım?" İlerletip bana ittiği taşı biraz ileride ona geri ittim. "Taehyung, onlar anlamamış olabilir ama bana çok belli ediyorsun."

Gözlerimizin birleştiği anı hatırladım tekrar. Uzun zamandır aynı sınıftaydık ama ne konuşmuştuk ne de tanışmıştık. Ne zaman ikili grup ödevlerimiz olsa ikimizin eşleşmesini umut ediyordum ama hiç denk gelmiyorduk.

"Benden hoşlanacak biri gibi durmuyor, vereceği tepkiden çekiniyorum." Suratı her zaman çok ciddi oluyordu güldüğünü çok az görüyordum, gülse bile kısa sürüyordu. Namjoon hariç kimseyle konuşmuyordu. "Bunu konuşmadan bilemezsin."

Belki ortak yön bulurum düşüncesiyle gizlice dinlediğim onca konuşmalarından bir sonuç alamıyordum. "Ona söyleyecek bir şeyim yok." Taştan sıkılıp sertçe yolun kenarına tekmeledi.

"Geçen koskoca bir yıl konuşmalarını dinledin ve söyleyecek bir şeyin yok mu yani?" Omzuma hafifçe yumruğuyla vurup gülmeye başladı. "Duygularıma yenilip dinledim tamam ama hep aynı şeyleri konuşuyorlar." Hiç eğlence, hobi, film gibi şeylerden bahsetmiyorlardı.

"Neymiş onlar?" Yakın olduğu için çabuk geldiğimiz evinin bahçe kapısını açtı. "Bazen ders konuşuyorlar bazen Namjoon onun evine geleceğini söylüyor ve gülüp atışıyorlar." Öğrendiğime göre Jungkook toplu ve dağınık olmak arasında biriymiş. Evi dağınık ve toplamaya pek tenezzül etmiyormuş bu yüzden Namjoon gelip yapabildiği kadar toplayıp gidiyormuş.

"Ama en çok konuştukları konu biraz değişik, ilgimi çok çekiyor." Jimin, annesi kapıyı açtığında söyleyeceği şeyden vazgeçti. Kısaca konuşup odasına gittiğimizde kapıyı kapatıp yatağına oturdu. "Neymiş o çok konuştukları konu?" Çantamı yere atıp yatağına zıplayarak oturdum.

"Jungkook'un bir rahatsızlığı var. Psikolojik bir şey ve bunu yenmekte çok zorlanıyor." Küçük yastıklarından birini kucağıma koyup yerimde kıpırdandım. "Neredeyse her uyuduğunda kâbus görüyor, bu yüzden uyumaktan korkuyor." Çoğu zaman kendini uyumamak için çok zorladığını ama en sonunda mecbur uyuduğunu söyleyip mızmızlanıyordu. Bu yüzden gözlerinin altı kırmızıydı, yüzü hep yorgun ve donuk bakıyordu. Herkes bunu havalı olmak için yaptığını sanıp kapılıyordu ama öyle değildi.

Hipnofobi | taekookWhere stories live. Discover now