2

1.8K 239 115
                                    

"Şunu bırakta gel şuraya." Yaşadığım en korkunç gecelerden birini yaşadıktan sonraki gün okuldan sonra hemen Jimin'e gelmiştim. Her şeyi en ince ayrıntısına kadar anlatmıştım. Ona fazla korkunç gelmemişti ama bizzat orada olan biri olarak hâlâ hatırlayınca ürperiyordum.

Şimdiyse bilgisayar ekranına en yakın şekilde durmuş korku videoları izliyorum. Dünkü kâbustan sonra kendimi hazırladığıma inanıyordum. En azından önüme birisi atlayınca sakin kalmayı öğrenmeyi umuyordum.

"Madem bu kadar korktun, bir daha girmemek yerine Neden hazırlık yapıyorsun?" Kafamı ekrandan çekip Jimin'e döndüm. "Onu orada yalnız bırakamam. Korkudan titreyen yerlerini, ağlayışını gördükten sonra yapamam."

Gece sıçrayarak uyandığımda okula daha yarım saat vardı, geri uyuyamamıştım. Dürüst olmak gerekirse de oturup Jungkook'un o hâline ağlamış, okula geç kalmıştım. "Yani bu gece ve diğer geceler de devam edeceksin buna." Kendi dizini pat patlayıp kafasını salladı derin bir nefes vererek.

Kısa süre sonra konuyu bir kenara itmiş gibi yüzünü değiştirdi. "Sana bir haberim var." Gülmesine bakılırsa iyi haber alacağa benziyordum. Tekerlekli masa sandalyesiyle kendimi geriye itip yanına yaklaştım. "Jungkook senin olduğun yurda taşınıyormuş." Jungkook şimdiye kadar ailesinin onun için kiraladığı evde kalıyordu, ailesi ona kira ve giderleri için para gönderiyordu.

"Neden o güzel evini bırakıp tek odalı bir yere taşınsın ki? Yine mi şaka yapıyorsun?" Bana Jungkook'la ilgili çok şaka yapıyordu ama yüzüne bakılırsa bunun şaka olduğunu hiç sanmıyordum.

"Namjoon bugün sen yokken yanıma gelip Jungkook'un yurda taşınma planları olduğunu söyledi. Seni kastederek "Arkadaşın yurtta kalıyordu, boş yer var mı diye sorabilir misin?" dedi. Ben de her geldiğimde senin odanın karşısında gördüğüm boş odayı düşünüp "Var, isterseniz sizi götürebilirim." dedim." Bunun beni heyecanlandırması gerekirdi ama daha aynı sınıfta olmamıza rağmen hiç konuşamamışken karşı odaya taşınsa da konuşamazdım, gerçeklik çarpmıştı.

"Yakınlaşabileceğimizi sanmıyorum ama neyse, bu da bir şeydir." Sandalyede geriye yaslanıp Jimin'in renkli tavanına diktim gözlerimi. Jungkook'u bugün birkaç kere bana bakarken yakalamıştım. Büyük ihtimal neden rüyasına girdiğimi çözmeye çalışıyordu, o yüzden pek hayal kuramadım bu durum hakkında.

Tüm gün düşündüğüm tek şey rüyasıydı, aklımdan çıkmıyordu. Gerçekten o şatoda koşmuş kadar yorgundum. Gerçekten birilerini öldürdüğümü sanıp üzülüyordum. Gerçekliğe tam dönememiştim. "Ben gidiyorum, ders çalışıp erken uyuyacağım, dünkü uykudan hiçbir şey anlamadım."

...

Biraz ilerimdeki cama çarpan yağmur damlalarının patırtı sesleriyle yavaşça açtım gözlerimi. Yüzümü bastırdığım yastığımdan kafamı kaldırıp kabarık saçlarımın kısık gözlerime doğru uzanmasına izin verdim. Bir duvarı boydan boya cam olan bir odadaydım ve lüks görünüyordu. Kendi odamdan çok daha farklı ve güzeldi.

Üstümdeki yorganı kalkarken fırlatırcasına ittim. Çok uykulu hissediyordum adım atasım gelmiyor, şuraya geri yatmak istiyordum.

Cama yaklaşıp damlalarının sertçe çarptığı hızla yağan yağmuru izledim bir süre. Yüksekte bir apartman dairesi olduğu için pek çok sokak gözüküyordu ama sokaklarda kimse gözükmüyordu, kuş bile yoktu.

Daha fazla boş noş durmayıp camdan ayrıldım, vakit kaybetmeden sokağa çıksam iyi olurdu. Yanımda duran kıyafet dolabını açtıp elime gelen ilk kıyafeti aldım. Dış kapı olduğunu anladığım demir kapıyı açıp kafamı uzattım. Diğer apartman dairelerini geçtim ve hızlıca zemin kata indim, etraf çok sessizdi.

Hipnofobi | taekookWhere stories live. Discover now