sensiz geçen 2636. gün

1.1K 92 40
                                    

"Kış ülkesinde geride bırakılmış bir trende yalnız başımaElini tutup, dünyanın öbür ucuna gitmek istiyorum"

Ups! Tento obrázek porušuje naše pokyny k obsahu. Před publikováním ho, prosím, buď odstraň, nebo nahraď jiným.

"Kış ülkesinde geride bırakılmış bir trende yalnız başıma
Elini tutup, dünyanın öbür ucuna gitmek istiyorum"


☾ ☼ ☽


16 Nisan 2021





Soğuktu.

Üzerine iki kat kazak ve kaban giymiş olmasına rağmen buz gibiydi hava. Adım attıkça açıkta kalan ayak bileklerini sarıp tüm vücudunu ürpertecek, gözlerini kırptığında canı acıyacak, yüz kaslarını oynatamayacak kadar hem de. Belki de onu bu kadar üşüten hava değil de bugün yapacağı şeyin ağırlığıydı. Hazır mıyım diye defalarca sormuştu kendisine. Onu başkalarına cümlelerimle ifade edebilecek güçte miyim, anlatırken tekrardan yaşayabilecek miyim o günü? Tüm bu çekincelerine karşın atölyeden çıkar çıkmaz istemsizce kendini istasyonda bulmuştu. Anlatacağım, çünkü onun unutulmasını istemiyorum. Anlatacağım çünkü herkes onun nasıl muhteşem biri olduğunu bilsin, onu benden alan herkese hesabını sorsun istiyorum. Ve anlatacağım, çünkü arkadaşlarım artık seslerini duyuramıyor.

Etrafındaki insanlar metro durup kapıları açıldığında içeri girmek için hücum ederken, o ağır adımlarla girdi içeri. En son da o girdiğinden tüm oturma yerleri dolmuştu. Sıkıntı etmedi, kapıya yakın bir yerde tutacağa tutunarak gitmek onun için daha iyiydi. Dışarıya göre oldukça sıcak olan metroda bunaldı, boynundaki atkıyı gevşetti ama hala daha nefes almak güçtü onun için. Solukları hızlandı, gözleri karardı birden ve yalpaladı. Önünde oturan lise formalı genç çocuk anında ayağa kalkıp ona yer vermek istedi ama elini sallayarak reddetti onu. Genç çocuk yeniden yerine oturduğunda gözlerini ondan alamadı. Işıl ışıl parıldayan irisleri, genç yaşının getirdiği narin teni ve gür, siyah saçları vardı. Kucağında tuttuğu çantasından taşan test kitapları ve bir Shakespeare oyunu görünce afalladı. Nasıl da her şey bugün ona onu hatırlatıyordu. Sanki fısıldıyordu kulağına, ben buradayım, hala seninleyim.

Rüyalarına artık gelmesem bile ben seninleyim.

Başını yere eğdi ve gencin çamur lekesi olmuş spor ayakkabıları ilişti gözlerine. Boğazında devasa bir yumruyla yutkunmaya çalışırken artık boğulma hissi gerçek olmuştu. Ne tuhaf, diye düşündü. Yıllar geçse dahi hala dün gibi her şey. Saat çoktan on otuzu geçmişti ama hala o saatteydi ruhu. Derin bir nefes alıp metroda ineceği durağın anonsunu duyunca bir nebze olsun rahatladı ve kapılar açılır açılmaz dışarı attı kendini. Hızlı ve dengesiz adımlarla yürüyor, kalp atışlarını dizginleyemiyordu. Sanki yanından geçip giden insanlar onu izliyormuş, birazdan ona sorular sorup yüzüne kamera flaşları patlatacakmış gibi hissetti. İstasyonun merdivenlerinden yukarı çıkar çıkmaz telefonu çaldı. Annesi arıyordu yine. Bugün kaçıncı kez aradığını sayamamıştı. Yılın bugünü geldiğinde, annesi onu defalarca kez arardı çünkü. İyi olup olmadığını sorar, eğer bunu yapamazsa alakasız konulardan bahsedip sesini duymaya çalışırdı.

16.04 🎗 | btsKde žijí příběhy. Začni objevovat