Bulunduğu odaya baktı Hyunjin. Bir çok acı içindeki insanın bulunduğu bir odaydı. Boğucu olmasına rağmen bir hastane odasını andırıyordu. Odada nereden baksa 10 genç ve bir kaç çocuk vardı. Yan yana sıralanmış yataklarda yatıyorlardı. Çarşaflar kirden beyazlığını kaybetmiş, bazı kan lekeleriyle boyanmıştı. Küçük bir çocuğun yattığı yatağın köşesi ise sarı kurumuş idrar lekesiyle kirlenmişti. Korku içindeydi hepsi. Bulundukları imha kampında en acımasız deneyler kendilerine yapılıyordu.
Yatakların bazılarında uyuyamayan bedenler acılarıyla sayıklıyor ve ağlıyorlardı. Yatağında küçülmüş yaralı beden de bu sayıklayanlardan birisiydi. Gözlerinin açık veya kapalı oluşunun bir anlamı yokken duvara bakıyor ve usulca ağlıyordu. Bacağındaki yanma ve omurgasındaki keskin sızı uyumasına engel oluyordu.
Hyunjiin onu duvarın kenarında durmuş izliyorken ona ellerini uzatamadığı için canı acıyordu. Birisi göğsünün ortasına elini uzatıyor ve kalbini sıkıyordu sanki. Onun çaresizliğinin kendisinde yarattığı hissi kaldıramıyordu. En yakınından tanıyordu onu. Senelerdir tanıyordu. Senelerdir onu kurtaramıyor ve senelerdir onun gözlerindeki ışığın sönüşüne şahit oluyordu.
Yongbok'un hemen arkasındaki küçük çocuk ağlamaya başladığında Yongbok ona dönmüş ve onu sakinleştirmeye çalışmıştı. Tüm bu acılara rağmen başkalarının acısına merhem olmaya çalışıyordu hala güçsüz beden. Hyunjin onun bu özelliğinin kendi canını daha da acıttığını hissediyordu. Belki de Yongbok bu kadar narin ve iyilik içinde olmasaydı Hyunjin ona bu kadar zaaf oluşturmazdı. Duygularını ona bu kadar bağlı kılmazdı.
Yongbok'un hemen arkasındaki çocuk sayıklayarak elinin acıdığını söylemişti. Hyunjin onun ceza aldığını biliyordu. 6 yaşındaki bir çocuk sıradaki denek olacağını bilmenin yarattığı korkuyla gece yatağına işediği için ceza almış, serçe parmağı keskin bir bıçak tarafından tereddüt edilmeden kesilmişti. Kopan parmağı bahçedeki hayvana atılırken kanayan yarasına kanamadan ölmemesi için tütün basılmış ve kirli bezlerle sarılmıştı. Eğer ki doktorlar onu denekliği için sıraya eklememiş olsaydı bu yapılmaz, kanamadan ölecek olması kimsenin umurunda olmazdı.
O odada sesini çıkaramayan herkes korkuyordu. Eğer gece vaktinin sessizliğini bozacak bir şey yaparlarsa ceza alacaklarını biliyorlardı. Yongbok da bu yüzden kendisi sessizce ağlarken hıçkırıklarla ağlayan çocuğu sakinleştirmeye çalışmıştı. Hyunjin yarı karanlık odaya bakıyordu, tek tek tüm acı dolu yüzlere bakmıştı. Bunlara bir son vermek istiyordu, hayatlarını geri vermek istiyordu onların.
Dakikalar geçmişti. Hyunjin pek çok seferde olduğu gibi yine hareket edemiyordu. Bu bir uyku felci gibiydi. Korkuyu hissediyordu ama kılını kıpırdatamıyordu, başı hariç. Duvardaki eski saate baktı Hyunjin. 00:00'ı gösteriyordu saat. Koridordaki sesleri dinledi. Ayak seslerini duydu. Çocuğun ağlayışı daha da sesli bir hal almıştı.
"Gözlerini kapat, örtünün altına saklan."
Hyunjin yatakta yarı oturur halde duran Yongbok'a söylemişti. Yongbok onun olduğu tarafa bakmıştı dalgınca, sese başını çevirmişti sanki bir şeyleri hissetmiş gibi. Gözlerinin bir odağı yoktu.
"Geliyorlar."
Yongbok ona anlamsızca bakmaya devam ederken odanın kapısı açılmıştı. Ağlayan çocuk ani bir şekilde sesini kesmiş ve nefesini tutmuştu. İçeriye giren erkek görevli odadaki tek oturan kişi olan Yongbok'a bakmıştı.
"Neden koridordayken senin ağlayışını duyuyorum?"
Yongbok korkuyla sesin geldiği yöne dönerken yutkunmuştu. O bir açıklama yapamadan görevli içeriye girmiş ve kuralı çiğnediğini söylemişti. Hyunjin bu durumun aptallığını fark edeli çok olmuştu. Kurallar vardı, kurallara göre tüm Yahudi ve kamptaki tutsakların yaşaması yasaktı. Ses çıkarmaları, deney anında değillerse, yeri pisletmeleri, ortalık yerde ölmeleri ve kirlilik oluşturmaları yasaktı. Bunlar sadece Hyunjin'in aklında kalan kurallardı.
Görevli yatağa yaklaşmış ve güçsüz bedene tokat atmıştı. Yongbok başı yana düşerken ağlamaya başlamıştı yeniden. Daha sonrasında görevli cebindeki bıçağı çıkartmıştı. Buradaki tüm tutsaklar bu bıçak kınısından çıktığında ne olacak bilirdi. Yongbok eğer bıçağı o karanlıkta görebilseydi yalvarır özür dilerdi. Ama çok az gören gözleri özellikle de bu karanlıktayken hiç bir şeyi seçemiyordu.
Görevli onun zayıf ve kemikli elini tuttu. Son derece keskin bıçağın ucunu daha o ne olduğunu anlayamadan sol orta ve işaret parmağıyla buluşturdu. Bıçak istediği gibi kesmeyince saplandığı etten ayırdı ve yeni baştan bıçağı hızlıca vurdu kan akan ete. Yongbok gözlerini sıkıca yummuş feryatlar içinde ağlıyordu. Elini çekmeye çalışıyor çırpınarak debeleniyordu. Bıçağın etinin her bir kısmını yarışını santim santim hissediyordu. Ses çıkardığı için aldığı ceza şimdi tüm koridorun çığlıklarını duymasına sebep oluyordu.
Hyunjin o görevliyi o bıçakla öldürmek istedi. Boğazını aynı şekilde kesmek istedi. Yongbok'un acısını durdurmak istedi. Hiç bir şey yapamamıştı ama. Sadece bir yeni acıya şahit olmuştu. Ağlamış ve acıdan nefes alamamıştı. Onunla kurduğu empati o kadar kuvvetliydi ki bedeninde hiçbir şey hissetmese bile etinin birbirinden ayrıldığı her kısımda yarattığı acıyı göğsünün ortasında hissediyordu.
Görevli kopardığı iki parmağı pencereden dışarıya atarken cebindeki bir tutam tütünü yeni oluşmuş yarası üzerine sertçe bastırmış ve çarşafı sarmaya başlamıştı. Aslında uğraşmazdı ama doktorun sevdiği deneğinin başına bir şey gelirse vereceği hesabı düşünmek istemiyordu. Doktorlar öldürmemeleri dışında deneklere her türlü zarar verebileceklerini söylemişti askerlere. Sovyet esirleri için ise gardiyanların öldürmeye izinleri vardı.
Görevli çıkmıştı odadan. Arkasında bıraktığı acı içindeki beden elini göğsüne bastırmış içli içli ağlıyor ve nefes almaya çalışıyordu. Odadaki herkes çoktan uyanmış lakin nefeslenmeye bile korktukları için gözlerini açamamışlardı. Yongbok ruhu bedeninden çekilircesine ağlarken Hyunjin göğsündeki ağırlıkla gözlerini kapamıştı. Bunu seyrettikçe aklını kaybediyor, hiçbir şey yapamamanın yarattığı çaresizlikle ölmek istiyordu.
"Seni kurtaramıyorum."
Hyunjin kapattığı gözlerini öyle tutmaya devam ederken konuşmuştu.
"Neden? Neden seni kurtaramıyorum? Neden söylediğim cümleleri dinlemiyorsun? Neden beni dinlemiyorsun? Neden? Neden? NEDEN!"
Hyunjin ardı ardına konuşurken en sonunda bağırmıştı. Deliriyordu.
YOU ARE READING
Auschwitz // Hyunlix
Historical FictionYongbok 1930'lu yıllarda Polonya'da yaşayan Yahudi bir gençti. [Çizgili pijamalı çocuk ve Piyanist filminden esinlenmiştir] !! Angst değildir [Hwang Hyunjin+ Lee Yongbok] Başlangıç: 18.02.2022 Final:05.06.2022