1. Bölüm

136 18 2
                                    

Onca bilinmeyen içinde kendini
bilmek miydi yoksa onca bilinenin
içinde kendini unutmak mıydı hayatın gerçeği?

Bazen hangi gerçeklikte olduğunu sorgular insan, gerçek olup olmadığını da. Bense şuan neyi sorgulamam gerektiğini bile bilmiyordum. Hangi gerçeklikte olduğumu mu yoksa gerçekliğin gerçekliğini mi?

Saatlerce model aradığım, hangisi olsun diye kafa yorduğum karakterlerimin karşımda duruyor olmaları hâlâ olağan bir şeymiş gibi gelmiyordu.

Odada ki gergin atmosfer yarım saattir devam ediyorken kimseden ses çıkmıyordu. Duyulan tek ses iç çekmelerden öteye gidemiyordu.

Üçlü koltuğun kapıya en yakın tarafına oturmuş etrafı inceliyordum. Yanımda üvey anne baba otururken karşıdaki koltukta öz anne, baba ve bir adet abi oturuyordu. En küçük abi, Alisa'ya en çok sorun çıkaran ve klasik bir sonla köpek gibi pişman olan Batur. Evet nerede az kullanılan bir isim varsa farklı olsun diye onları kullanıyordum.

Karıştırıldığım kız ise doktor masasının karşısındaki tekli koltuklardan birine oturmuş telefonuyla ilgileniyordu. Evet yine bir klişe yapıp o çok süslenen kızlardan biri olarak seçmiştim ama Allah var kız aşırı güzeldi. Tek tük sahneleri var diye model aramamış kendi kafamda kurgulanmıştım ama bu kadar güzel olmasını da beklemiyordum. Yaptığı makyaj yüzünü ön plana çıkarırken elbisesine olan uyumuyla çok hoş duruyordu. Giydiği lila elbise vücuduna tam olmuştu. Şuanki haliyle modellere taş çıkarırdı. Beğeniyle süzdükten sonra sapık gibi görünmemek için bakışlarımı başka yöne çevirdim.

Bacak bacak üstüne atmış kollarımı göğsümde toplayarak boş gözlerle Batur'a bakıyordum bu sefer. O da benim gibi oturmuş bana bakıyordu. Yüzündeki alaylı ifade on metre öteden görülebilecek derecedeydi. Baştan aşağı beni süzdükten sonra alayla sırıttı. Bu hareketiyle beni bozmayı mı düşünüyordu? Öyleyse feci yanılmıştı. Aynı şekilde ben de onu baştan aşağı süzdüm, onun yüzündeki alayı kendi yüzüme taşırken bu sefer onu küçümser şekilde sırıttım. Son olarak abartılı bir şekilde gözlerimi devirip kafamı başka yöne çevirdim. Bana yapmak istediğini ona yapmıştım. Aynada gördüğüm yansımasıyla ne kadar belli etmemeye çalışsa da tam anlamıyla kudurduğu aşikardı. Hadi ama dostum sen benim karakterimsin alaya alınmaktan nefret ettiğini en iyi ben biliyorum.

Bu iş git gide eğlenceli olmaya başlıyordu.

Artık sessizlikten sıkılmıştım, kafamı geriye atıp koltuğa yasladım. Biraz böyle bekledikten sonra bu da canımı sıkmıştı ve sessizliği bozmaya karar vermiştim ki tam o sırada kapının açılmasıyla konuşmak için açtığım ağzımı da kapatmak zorunda kaldım. Rahatlamış gibi bir mefes verdim.

İçeriye giren doktor  ile herkes oturuşunu dikleştirmişti. Doktor yani üçüncü abimiz masanın arkasına geçtikten sonra odadakilere göz gezdirdi. Hepsi ona merak ve heyecanla bakıyordu. Ben ise boş boş.

Derin nefes alıp konuşmaya başladı. "başhekimle, doktorlarla, hemşirelerle kısaca hastanedeki herkesle konuştum. Bu işi kimin yaptığına ya da yaptırdığına dair araştırmalar hâlâ sürüyor. Şimdi DNA testi için kızlardan kan alınacak sonuç iki üç saate çıkar."

Tabi hastane onların olunca özel muamele de cabası. Düşüncelerimi dile getirmekten çekinmeden konuşmaya başladım. "Tabi hastane sizin olunca özel muamele falan iyiymiş. Bu evrende de zenginler kazanıyor iyi mi?" dememle yanımda oturan üvey annecim kolumu cimciklemişti. Kolumu ovarken ona 'ne var?' anlamında kafa salladım. 'Susmazsan ölürsün' bakışlarını aldırmayıp diğerlerine baktım.

ALİSAWhere stories live. Discover now