10. BUZDAN DUVARLARIN ÖTESİ

715 56 37
                                    

Başlamadan önce oy verirseniz çok sevinirim. Bol bol yorum yapmayı unutmayın.

Keyifli okumalaar.

🦊

Biliyordu, biliyordu, biliyordu.
Görevimin ne ve kim olduğunu biliyordu.
Kimden öğrenmişti bilmiyordum ama öğrenirdim, sıkıntı yoktu. Tek sıkıntı görevimi çalmak istemesiydi. Zaferin arzusunu gözlerinde görmüştüm ve bu içime buzdan bir ateş gibi düşmüştü.
Benim görevimi çalmak istiyordu.
Bu yakıcı gerçek beni zihnimin zindanlarına çarpacak kadar sert ve diriydi.

Arden Çakır

Güvenin zehri sızdı şeytanın buzdan duvarlarına

Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.

Güvenin zehri sızdı şeytanın buzdan duvarlarına.
Şimdi güvenin zehirni akıtan o değildi.
Tehlike burnunun ucundaydı, görüyordu.
Ama bazen en büyük zehrin panzehri başka bir zehir olurdu.

🦊

Dedublüman - Bir İhtimal Halim
Cihan Mürtezaoğlu - Sanma Yokum

Kalbim korkuyla göğüs kafesimi döverken uzun zamandır böyle bir korkunun göğüs kafesimi dövmediğini fark etmiştim. En son bunu hissetmemin üzerinden belki de yıllar geçmişti. Yıllardır bunu hissetmemek için babamın bütün kurallarına uyuyorken şimdi babam yüzünden değil başka bir şey yüzünden bu korkuyu hissediyordum ama biliyordum ki şimdi ne olursa olsun elimi tutan bir el vardı.

Arden.

Onu dahi endişelendiren şey neydi bilmiyordum. O şeyle aramızda sadece çelik bir kapı vardı ve Arden dakikalardık sanki zaman durmuş gibi o kapıyı açmıyordu. Halbuki zaman akıyordu, geçen her saniyede kalbim göğüs kafesime daha sert vuruyordu. Üstelik vuruşları sertleşen sadece kalbim de değildi. Kapının ardında her kim varsa onun da darbeleri sertleşiyordu.

Yeni bir darbe daha indiğinde kaybettiği dakikaları kazanmak ister gibi hızla kapıyı açtı. Elinde kendini savunacak hiçbir şey yoktu ama buna rağmen kapıyı açtı. Kapı duvara çarparken soluğumun boğazıma takılı kaldığını sandım. Çektiğim bütün nefesler beni boğuyor gibiydi.

Karşımızda Asaf vardı. Baloda tanıştığım, Arden'in üzerine saldırdığı Asaf Tunalı. Dehşet içinde ona bakarken Arden'in ifadesi nasıldı bilmiyordum ama muhtemelen gözlerine yerleşen o ifade ile bakıyor olmalıydı. Asaf'ın dudaklarına, Arden'in gözlerine baktıktan sonra bir gülümseme yerleşti.

"Ardenciğim lütfen ağzını açıp küfür eder misin böyle korkutucu oluyor."

Beni fark etmediğini sanmıştım ama aniden Arden'de olan gözlerini bana dikti. Eğilecek gibi olsa da Arden'in elini sertçe kapı pervazına yaslamasıyla geriye çekilmek zorunda kaldı. "Merhaba Tılsım kız. Burada olacağını tahmin etmezdim ama buradasın." Bakışlarını benden çekip Arden'e diktiğinde elimi tutan elin sıkılaştığını hissetmiştim. "Meğer işler duyduğumdan daha farklıymış ha? Olsun. Bilirsin engel tanımam."

Bunları da beğenebilirsiniz

          

"Kafanda dolanan her düşünceyi, her planı kendi dar ağacımda senin yanına asarım. Koca ağzını kapat ve arazimden derhal çık."

Tüylerimin diken diken olurken bütün bedenim ürperdi. Sesi ölüm gibiydi. Bir insanın sesi nasıl olur da sözlerini gerçekleştirmiş gibi çıkardı. Üstelik bu sesin sahibi beni sakinleştiren kalbin sahibiydi.

"Gideceğim zaten. Sadece söylemeye geldim; Bende varım ve pes etmem, biliyorsun."

Asaf başka hiçbir şey demedi. Bir süre daha birbirlerine baktıktan sonra Arden kolunu çekip kapıyı bütün evi sallayacak derecede sert bir şekilde kapattı. Korkuyla elim elinden kayarken bana döndü. Gözlerindeki o durağan ifade yoktu, bambaşka ifadeler geziyordu. Ben daha o ifadeleri çözmeden önümden hızla geçip gitti. Peşinden koşar adımlarla giderken çoktan merdivenlerde olduğunu görmemle hızlandım. Bir anda ne olmuştu anlamış değildim. Asaf'ın söyledikleri ne anlama geliyordu? Nasıl bir planın parçasıydım?

"Arden, neler oluyor? Asaf'ın söyledikleri ne anlama geliyor?"

Orta katta duracağımızı sanmıştım ama durmadık, ikimiz de hızla çatı katına çıktık. Daha doğrusu o çıktı, bende peşinden gittim. Ona defalarca seslenmeye, dokunmaya çalıştım ama adeta koşuyordu.

Bu koşusu çatı katına çıktığımızda da devam etti. Seri hareketlerle giyinme odasına gidip birkaç saniye içinde üzerinde beyaz bir tişört, elinde çantamla döndü. Tekrar hızlı adımlarla gidecek gibi olduğunda ondan önce davranıp önüne dikildiğimde durmak zorunda kaldı. Sabit bir şekilde yere bakan gözlerini bana çıkarmadan yanımdan geçmeye çalışsa da müsaade etmedim.

"Arden, bana ne olduğunu açıklamak zorundasın."

Kuru soğuk gözlerini gözlerime çıkardı.

"Konuşmak istemiyorum."

"Şu an sen konuşmak istediğin için susacağımız bir anda değiliz. Asaf'ın söyledileri ne anlama geliyor, neden kaçıyoruz açıklamak zorundasın. Kör değilim Asaf'ın söylediklerinin benimle alakalı olduğunun farkındayım."

Hiddetle, çatık kaşlarla sarf ettiğim cümleler onun da ifadesini değiştirdi. Hissettiğim hiddeti onda da gördüm. Hiçbir şey demedi. İstediği gibi sustu ve ben çekilene kadar gözlerimin içine baktı. Geriye çekildim. Geriye çekildim çünkü gözlerindeki uçurumlarda esen fırtınaların ayağımı kaydıracağını hissetmiştim. Geriye çekildim çünkü aramızda bir sürü soru işareti varken o uçurumlardan düşmek istemedim.

Geriye adım attığımda elimden tutup birkaç dakika önceye nazaran daha sakin adımlarla merdivenleri inmeye başladı. Onun verdiği susma kararına bende uymaya karar vermiştim. Zaten konuşsam da cevap alamıyordum. İstediği zaman uzun uzun, kalbimin ritmini bile bozabilecek kadar konuşan adam en konuşması gereken anda susmayı tercih ediyordu. Tamamdı. İstediği kadar susabilirdi. Bu yaşıma kendi kendime konuşup, kendi cümlelerimle kendimi zehirleyerek gelmiştim şimdi de pek ala aynısını yapmaya devam edebilirdim. Her zaman olduğu gibi kendimi bir lanet olarak görmeye devam ederdim. Onların hayatına bir lanet olarak yollanan Tılsım'dım ben.

Kendi kazdığım çukura kendi ayağımı bile isteye takarken Arden zihnimde dönen her şeyden bir haber bir şekilde benimle beraber evden çıkıp arabanın yanına gelmişti. Yerime huzursuzca yerleşirken çoktan oturduğu koltuğunda telefonunda bir numarayı tuşlarken bana dönüp kemerimi taktı ve telefonu kulağına yaslayıp arabayı çalıştırdı. Vahşi bir hayvan gibi kükreyerek çalışan motor bizim sustuklarımızı içinde biriktirip dışına atmış gibiydi. Öyle bir çığlık, öyle bir feryattı.

RUH CAMBAZIHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin