2

11 1 0
                                    

Aşılmaz sanarsın mesafeleri.
Oysa bu devirde imkansızlıklar
geçmiş zamandan kalma.

Biri sizi gerçekten kırdıysa ve kalbiniz bile sizden taraf değilse aklınız bu kırgınlığı unutmanız için çalışırdı. Bunu kendimize biz yapardık üstelik, affetmeyi seçerdik. Bu bazen unutmayı seçmek olurdu.

O kırgınlık zamanla geçmezdi, unutulurdu.

Bazen de böyle olmazdı. Siz unutmak isterdiniz, affetmek isterdiniz, yolunuza eskisi gibi devam etmek isterdiniz. Küllerinden tekrar yaşatmak isterdiniz anıları. Fakat unutmak imkansız olurdu. Ve bazı hikayeler tam bu noktada başlardı.

23 yaşındaydım ve bu yaşıma kadar birden fazla kırgınlık yaşamıştım. Üzerinden yıllar geçse de unutamadıklarım vardı. Artık istesem bile unutamayacağım da bir gerçekti ve bu yaşananlardan daha ağır geliyordu bana.

Yalnızca bazen pişmanlık duymadan edemiyordum. Örneğin, annemin bizi terk edip gittiği o gece uykumu yok sayarak onun peşinden gidebilir, en azından bir gece daha onun güzel kokusunu soluyarak huzurlu bir şekilde uykuya dalabilirdim. Ya da babam, annemin bizi terk edişinden birkaç gün sonra taşınacağımızı söylediğinde buna karşı çıkabilirdim. Tek arkadaşım olan Asil ile aramızdaki bağı çürütmeyebilirdim.  O dönem her şeyden, herkesten uzaklaşma isteğiyle doluydu içim. Her şey geçecek gibi hissettiriyordu bu bana. Küçüktüm.

Uzaklaşmak ve unutmak.

Güzel ihtimallerdi.

Fakat ben her şeyi daha fazla kötüleştirmekten öteye gidememiştim.

Her şeyden sonra evimize veda etmek bana eski hayatımdan her şeyi arkamda bırakmam gerektiğini hissettirmişti belki de, bilmiyordum. Çünkü o zaman çok küçüktüm ve düşüncelerimin ne yönde olduğunu tahmin edemiyordum. Sadece o zamanlar kimseyle konuşmak istemediğimi hatırlıyordum. Yalnız kalmak istiyordum. Aklımın içinde bile yalnız kalmak.

Ve her cümlenin sonunda zihnim beni geçmişe götürebiliyordu. Bu da geçmişi yanımızda taşıdığımızın kanıtı olmalıydı.

Öylece kitabıma bakarak düşüncelere dalmışken dışarıdan bakan biri kitap okuduğumu sanabilirdi ancak kafamda dönen düşünceler bundan çok uzaktaydı.

İç çekerek etrafa göz gezdirdikten sonra dışarı çıkıp temiz hava almak istediğim için ayaklandım. Çantamı omuzuma asıp masada duran kitabımı da aldıktan sonra üniversitemin içinde bulunan kafeden çıktım. Bugünki derslerim bitmişti fakat Yağış'ı bekliyordum çünkü bir yere gitme planı yapmıştık. O, üniversiteye başladığımdan beri yakın arkadaşımdı ve onu seviyordum. Onu yakınımda tutan şeylerden biri de kötü olduğumu sezdiğinde sorgulamadan beni neşelendirmeye çalışmasıydı belki de. Çünkü sorulardan hoşlanmıyordum.

Biraz ilerleyip banklardan birine oturdum. Yağış'ın gelmesine beş dakika vardı. Bu süreyi kitap okumaya devam ederek geçirdiğimde bu kez dikkatimi dağıtan Yağış'ın neşeli sesi olmuştu.

"Selam güzellik."

Kafamı kaldırdım. "Selam."

"Beklerken sıkılmış gibi görünüyorsun."

Yağış yanıma gelip otururken ben kitabımın kapağını yine kapatarak güldüm. "Sıkılmadım desem yalan olurdu sanırım."

Yağış da güldü. "Kalkalım o hâlde."

You've reached the end of published parts.

⏰ Last updated: Mar 30 ⏰

Add this story to your Library to get notified about new parts!

ZAMAN PARADOKSU Where stories live. Discover now