9 - yapabilir miyim?

38 7 8
                                    

jinyoung
hyunsuk müsait misin?

hyunsuk
evet hyung
müsaitim

jinyoung
saatin geç olduğunun farkındayım ama seninle konuşmam gereken bir konu var

hyunsuk
seni evime davet etmeyi düşünüyordum
ama istersen dışarıda da buluşup konuşabiliriz

jinyoung
ev arkadaşım aynı zamanda erkek arkadaşım
bunu sana öncesinde söylemediğim için üzgünüm
hala beni evine davet etmek istiyor musun?

hyunsuk
hyung
istiyorum ama
sen ciddi misin

jinyoung
gerçekten kötü hissediyorum

hyunsuk
sana adresi gönderiyorum

***

hyunsuk önceki hayatında büyük bir günah işlediğini ve lanetlendiğini düşünüyordu. her vurulduğu kişiyle aynı kaderi mi paylaşacaktı gerçekten? bundan hiç kurtuluşu olacak mıydı?

beynini bu tür sorular kemiriyorken jinyoung'un mesajından önce iştahla yediği yemeğe kaydı bakışları. artık midesi bulanıyordu. mutfaktan çıkıp salondaki kanepeye attı kendini, tavanı izlemeye koyulduğu sıra burnu sızlamaya başladı. yine jinyoung'un yanında ağlamak istemiyordu, güzel şeyler düşünmeye zorladı kendini ancak aklına hiç de iyi şeyler gelmedi. hayatının her noktası idare eder ya da kötü anılarla doluydu. biraz acınası hissetti. belki de birileri tarafından sevilme hakkı verilmemişti ona. yaşamı boyunca sevdiği insanlardan asla karşılık alamayacağını düşünüyordu.

gözyaşlarını siliyorken banyoya koşturdu ve defalarca yüzünü yıkadı. soğuk su derisini yakıyormuş gibi hissettiriyor, canı acıdıkça gözyaşları kesilmek yerine artıyordu.

sonunda biraz sakinleşebildiğinde su içinde kalan üstünü çıkardı ve saçlarını parmaklarıyla arkaya taradı. tüm su damlaları patır patır sırtına aktıklarında titredi.

"hiçbir şey yolunda gitmiyor..." kendi kendine ağlamaklı bir tonda mırıldandı. yıkılmış haliyle havlu aradığı sırada ise kapı çaldı.

hyunsuk'u boynunda bir havluyla karşısında gören jinyoung afallamıştı. en son beklediği görüntü buydu. sonra biraz daha dikkatli bakınca kızarmış burnunu ve gözlerini, şişmiş göz altlarını fark etti.

"üşüteceksin." diye geveledi içeri geçerken.

"üstüme bir şey giyip geliyorum, sen otur hyung." dedi hyunsuk ve ortadan kayboldu.

o gittikten sonra etrafı incelemeye başladı jinyoung. köşede duran iki koli dışında dışında ev tamamen yerleştirilmiş gibiydi. çok gezinmeden kanepenin köşesine oturdu.

odaya kaçmış olan hyunsuk pencereyi sonuna kadar açmış derin nefesler almakla meşguldü. jinyoung'un ağladığını fark etmemiş olmasını diledi. bütün olumsuz hislerini bastırmaya çalışıyorken ise kendini seunghun'a lanetler okurken buldu. öfkelenmek ağlamaktan daha iyiydi sonuçta.

"bir şey içer misin?" diye sordu jinyoung'un yanına döndüğünde. kabaran saçları öne düştüğünden gözlerini gölgeliyorlardı, buna güvenerek gülümsedi.

jinyoung kafasını olumsuz anlamda salladığında hyunsuk yine de mutfağa gitti ve bir bardak suyla döndü.

zorlama bir gülümsemeyle "erkek arkadaşınla sık tartışıyor olmalısınız." dedi ve yanına oturdu.

başından beri gergin görünen jinyoung ona gerçek bir gülümseme verdi. "nasıl anladın?"

"tanıştığımız gün seni evden kovmuştu ve tekrar benimlesin. muhtemelen yine tartıştınız, vicdan azabı duyduğun için de buraya geldin. en azından benimle dürüstçe konuşmak istiyorsun. değil mi?"

jinyoung hayretle bakakaldı suratına. şaşkınlık, içindeki berbat hissi bastırmıştı.

"nokta atışı yaptım değil mi?" bu sefer acıyla güldü hyunsuk. "daha önce de benzer bir durumdaydım."

o sıra bir tür aydınlanma yaşayan jinyoung "tanıştığımız gün saatlerce ağlamana sebep olan kişi mi?" diye sordu. sonra bakışlarını kaçırdı. "umarım benim yüzümden ağlamazsın hiç."

"endişelenme hyung, ağlamayacağım." sırıttı. "ben de harika biri sayılmam. her şeye rağmen duygularım olduğu gibi duruyorlar."

bir süre söylediklerini düşündükten sonra "anlamadım." dedi jinyoung.

"normalde çoktan bir sevgilin olduğu ve buna rağmen seni öpmeme izin verdiğin için sinirlenmem gerekirdi. hislerimin bu şekilde kaybolması harika olurdu ama dedim ya, iyi biri değilim, üzülsem de her şey aynı."

tüm bunlar ağzından rahatça dökülmüşlerdi, hiç
çekinmeden jinyoung'un suratına dikmişti bakışlarını. sonra "ya sen?" diye sordu.

"sana umut verdiğim için berbat hissediyorum." dedi jinyoung. bir yanı bu açık itiraflar karşısında uyuşmuştu. "bugün erkek arkadaşımın da başka birine aynı şeyi yaptığını öğrendim. ona gerçekten kızıyorum ama dönüp kendime baktığımda... ben de harika veya iyi biri sayılmazmışım."

hyunsuk iç çekti. o kadar da şansız olmadığını düşündü, demek ki bu tür şeyler sadece kendisinin başına gelmiyordu.

"ondan ayrılacak mısın?"

bu soru aralarında uzun bir sessizliğe sebep oldu. jinyoung dakikalar sonra konuşabildiğinde sesi boğuk çıkmıştı. "bilmiyorum... ona karşı olan hislerim o kadar da basit değiller."

"ben de hislerimin basit olduğunu düşünmüyorum. beni çöp kutusu olarak kullanan biri saatlerce ağlamama sebep olabiliyor." duraksadı. bakışlarını tekrar jinyoung'un yüzüne diktiğinde "ama hyung," diye mırıldandı. "sen de beni ağlattın."

jinyoung çökmüş bir ifadeyle baktı yüzüne. hyunsuk'un suratı düz olsa da kaküllerinin altındaki gözleri tekrar dolmuşlardı. o dolu gözler kendi bakışlarıyla birleştiğinde derisinin kaşınmaya başladığını hissetti. bu garip ve tanıdık his tarafından alt edilmeden önce uzanıp yanağını kavradı hyunsuk'un. buraya gelirken aklında ne olduğunu bilmiyordu. günah mı çıkaracaktı? zaten kalbi kırık olan birini bir de o kırmıştı. seunghun'a kızmaya hakkı yoktu.

hyunsuk yavaşça yanağındaki eli kavradı, jinyoung o kadar kötü görünüyordu ki bu kaybolmuş ifadeyle ne yapabileceğini bilemedi. kimi suçlamalıydı? jinyoung'u mu yoksa erkek arkadaşını mı? yoksa seunghun'u mu? ya kendisi?

jinyoung'un elini bırakmadan kanepede ona doğru yaklaştı. boştaki eliyle bu sefer o jinyoung'un yanağını kavradı, suratının yarısı avuç içinde kaybolmuştu.

"hyung," diye seslendi yavaşça. "neyin doğru neyin yanlış olduğunu uzun zaman önce unuttum. artık hiçbir şey bilmiyorum."

jinyoung onun bu durumda dahi konuşabilmesine inanamadı. kendisi dilini yutmuş gibi hissediyordu. neden böyle olduğuna bir türlü anlam veremedi. belki o da mantığını kaybediyordu.

tekrar "hyung," dedi hyunsuk. "o gece söylediklerimi hatırlıyor musun? seni yine de öpmek istediğimi söylemiştim ama yapmamıştım."

sonunda ağzını açabilen jinyoung "hatırlıyorum." diye mırldandı. hyunsuk'un avuç içi yanağını yakmaya başlamıştı.

"şimdi yapabilir miyim?"

jinyoung onun bakışlarıyla gözyaşlarına boğulacakmış gibi hissetti ancak gözlerini kaçıramıyordu. "tekrar ağlamak mı istiyorsun?" diye sordu önceki tonuyla. "üzülmeni istemiyorum."

"ağlamayacağım." dedi hyunsuk. sesi kararlı çıksa da gözleri ve bakışları tam aksini söylüyorlardı.

tekrar "yapabilir miyim?" diye sordu.

jinyoung onu herhangi bir kelimeyle yanıtlamak istemedi. bundan dolayı ve o bakışlardan kaçınmak için gözlerini kapattı, çenesini hafifçe kaldırıp dudaklarını araladı ve aralarındaki mesafeyi kapattı. saniyeler içinde altında kalmıştı, hem fiziksel hem de ruhsal olarak ezilmiş hissediyordu.

iyi ve güzel erkekler hep ağlarDove le storie prendono vita. Scoprilo ora