11 - hyung, artık beni düşünmeyi engelleyemiyor musun?

34 6 19
                                    

seunghun elinde kahvesiyle fakültenin önündeki banklardan birinde tembelce oturuyordu. jinyoung'u dinleyip okula gelmiş olsa da asla derse giresi olmadığından kendini bomboş takılırken bulmuştu.

birkaç kere hyunsuk'a mesaj atmayı düşündü ama vazgeçti. yine jinyoung'la arası garipti ve aklına gelen tek kişi oydu. geçmişe dönüp baktığında her zaman böyle olmuştu. hyunsuk'u kaçtığı bir yer olarak bırakmıştı.

"bana canını sıktığımı söylemeliydi..." kendi kendine mırıldandı. şimdi hem jinyoung'la hem de hyunsuk'la olan ilişkisi tuhaf bir hal almıştı. işte, bu yüzden kimseyle olan ilişkisini derinleştirmiyor, jinyoung dışındaki insanları umursamıyordu. en azından şu birkaç güne kadar öyle yaptığını sanıyordu.

iyice huzursuz hissedip üşümeye başladığında eve gitme kararı alarak banktan kalktı. kahveyi atmak için çöpe yürüdüğü sıra ise gözü fakülte binasından çıkan kişiye ilişti. önce hayal gördüğünü sandı ancak bu ikinciydi ve seunghun çok da öyle şeylere inanan biri değildi.

"hyunsuk-ah!" diye seslendi. çevredeki birkaç kişi ona doğru dönse de umursamadı.

o an merdivenlerden aşağı inen hyunsuk duraksadı, kafasını kaldırıp ona seslenen seunghun'a baktı.

şimdi huzursuz hisseden tek kişi seunghun değildi.

hyunsuk aceleci ve uzun adımlarla seunghun'un yanına vardığında gülümsedi. "selam hyung, uzun zaman oldu." bu rahat tavrı seunghun'un önceki hallerinden kopyalamıştı.

"burada ne işin var?" diye sordu seunghun. hala şaşkındı.

fakülte binasını gösterip "burada okuyorum." dedi hyunsuk. "animasyondayım."

"yani geçen gün gördüğüm kişi gerçekten sendin!"

hyunsuk onun bu şaşkın ve sevimli haline karşı kafasını eğip tekrar güldü ama bu sefer daha samimiydi.

"gamzelerin kaybolmamışlar." seunghun aptal gibi mırıldandı, bu aptallığı hyunsuk'un gülüşünü derinleştirdi. öncesinde söylediği gibi, seunghun cidden onu güldürüyordu.

"büyüdükçe kaybolan şeyler değiller hyung."

seunghun gülümsedi. "neden geldiğini söylemedin?"

"o sıra sevgilinle aran bozuktu. bana dikkat edecek bir havada değildin." somurtkan bir ifadeyle söylendi.

"ya! uzun zamandır buradasın yani!"

hyunsuk onu kafasıyla onayladığında seunghun kaşlarını çatmıştı.

"yemek yedin mi? gidip yemek yiyelim. dışarısı soğuk." hızlıca geveleyip hyunsuk'un kolunu tuttu ve beraberinde sürükledi onu.

hyunsuk bu kadar hoş karşılanacağını hiç tahmin etmemişti. geldiğini daha önce söylemediği için kendine kızdı. o an saatlerce ağlamış olduğunu bile unuttu. zaten biraz bile duygularına söz geçirebiliyor olsa seunghun'un suratına dahi bakmazdı ancak kendisi de çok normal sayılmazdı. geçmişte gördüğü muameleyi ve daha birçok şeyi beyni silmiş gibi tatlı bir gülüşle takip etti seunghun'u.

yemek için geldikleri yer seoul'deki ilk gününde jinyoung'un onu getirdiği lokantaydı. hyunsuk mekanı gördüğünde suratında şaşkın bir ifade belirmişti.

"buraya daha önce gelmiştim." diye söyleyiverdi sandalyeye otururken. seunghun'un seçtiği masa bile o gün oturdukları yerdi.

seunghun onun haline çok da dikkat etmedi. menüyü inceliyorken "öğrencilerin uğrak mekanı." diye kısaca açıkladı. ancak hemen sonra kafasını kaldırıp çatık kaşlarıyla hyunsuk'a dikti bakışlarını. "biriyle tanıştım demiştin. o mu getirdi?"

iyi ve güzel erkekler hep ağlarWhere stories live. Discover now