8.BÖLÜM

28.9K 1.3K 330
                                    

KİTABIMI BEĞENMENİZ
DİLEĞİYLE,
İYİ OKUMALAR DİLERİM❤️

yillmazey hesabımı takip etmeyi unutmayın

☀️

Eski bir ev insana bu kadar acı verir miydi? Evin salonu bu kadar acı verir miydi?
Bu evde, bu salon da benim annem ölmüştü. Benim güzel annem'i bu evde, bu salonda öldürmüşlerdi.
Bu ev bir azapken, küllerinden ateş doğmuş cehenneme dönmüştü.
Cehennem ateşi o kadar hardı ki, acılı Akan gözyaşlarım bile söndüre miyordu.
Biliyorum, hak ettim bu acıyı ama geçsin istedim, bitsin istedim. Canım çok acıyordu, ben yanıyordum.
Dayanamıyordum.

Allah'ım bitsin bu acı dayanamıyorum!
İsyan değil bu Allah'ım, ciğri küle dönmüş bir kulunun yalvarışı.

YAZARIN ANLATIMI

Yürekleri bir olmuş sevdalılar, kalbinin yarısını alan sevdalılar, acı ömrü olmuş insanlar, acı nedir bilmeyen erkek çocukları, acı nedir bilen kız çocukları Mardin'in doğan güneşini uyanarak selamlerken, Mardin'in köylerinin birinde acılar içinde yatan genç kız uykusunda Allah'a yalvarıyordu. Hayır, isyan değil, bir yalvarış. Çektiği acı onu küle döndürmüştü. Gözlerinde ki orman yanarak dumana dönmüştü. Daha yirmisine yeni giren kız kaderin'in ellerine düşmüş acı içinde kıvranarak Allah'a yalvarıyordu. Acıyı hergün, babasından şiddet görmek sanırken dört gün önce gerçek acıyla tanışmıştı. Biricik annesini yerde kanlar içinde görünce asıl acıyla orada tanışmıştı ama genç kız bunun farkında değildi. Yanıyordu, öyle bir yanıyordu ki kardeşi Behram bir saniyelik bile aklına gelmişti.

Şimdi ise yatakta gözyaşları, terler içinde kıvranıyordu. Genç kız cehennem olan evine geldiğinde daha fazla acılara dayanamayarak bayılmıştı. Genç kızı ilk gördükleri andan beri yardım eden dede ve kız korkuyla genç kızın yanına gitmişlerdi. Korku içinde genç kızı uyandırmaya çalışmışlardı en sonunda genç kızın uyanmayacaklarını anladıklarında evin kapısının açmasının bir yolunu bulup genç kızı içeri sokmuşlardı. Acılı genç kızı bilmeden, çoğu zaman annesinin tek yattığı yatağa uzandırmışlardı.
İkiside gözlerinde beliren acılı bakışlarla, genç kızın acıdan kasılan yüzünü izliyordu.
Dede, gözlerini kısa bir an kapatıp genç kızı bu hale getiren kişilere beddua etti.
Kızın neler yaşadığını bilmiyordu ama az çok tahmin ediyordu.
Baran denilen adam yoksunu evlerini bastığında anlamıştı kızın zorla kaçırıldığını.
Baran kıyamet koparmadan önce sakin bir dille genç kızı istediğini söylemişti. Dede yaşamış, görmüş biri olarak durumu anlamıştı. Karşısında'kinin kendisinden genç olduğunu umursamayarak genç kızı, insan iblisine vermemişti. İstese genç kızı verip sakin hayatına devam edebilirdi ama bu şerefsizliği yapmamıştı. Kız çocuklarına çok değer verirdi, diğer namussuzlar gibi kız çocuklarını hor görmezdi. Kız çocuklarına yapılan zülme ise asla sessiz kalmazdı!
Aksine, kız çocuklarına zulüm yapanlara beddua ederdi.

"Hz. Muhammed (s.a.v) kızını omuzlarına alarak Medine sokaklarında gezdirmişti. Siz kim oluyorsunuz da kız çocuklarını lanet olarak görüyorsunuz!"

Diyerek beddua ederdi.
Acımasız topraklarda yaşayan, kız çocuklarına zulüm yapanlara hergün beddua ederdi. Zulüme  sessiz kalmazdı. Zulüme sessiz kalan dilsiz şeytandır! 

Aşk-ı MardinOpowieści tętniące życiem. Odkryj je teraz