Gelmeyecek birini beklemek.

104 45 7
                                    

Bu neye benzer biliyormusunuz? Bunu 2 farklı şekilde açıklayacağım.
1) Issız, soğuk bir tren istasyonu hayel edin. Hava çok soğuk, 0-ın altında.
Kar içinde, soğuk zeminde oturmuş trenin gelip seni sıcak evine bırakmasını bekliyorsun. Ama biliyorsunki yok. Olmayacak. İmkansızın ötesinde bu iş. Ama elinden beklemekten başka bir şey gelmiyor. Ama yinede bir umut. Buna engel olamıyorsun.
Çok uzaktasın. Hiç bir şey bilmiyorsun. Çünki hem soğuktasın ve ölmek üzeresin. Ne kurtaranın var, nede muhtemelen düşünenin. Bu belirsizlik soğuktan daha çok üşütüyor kalbini. Eninde, sonunda ölecek, ebedi sonsuzluğuna zaten kavuşacaksın. En acısıda, vida mektubu bile yazamadan.
2) Bu sefer ise az öncekinden zıt olarak ateşte yandığınızı hayel edin. Hayeli bile korkunç değilmi? Gökyüzü karanlık ancak ateşin nedeniyle kırmızıyla siyahın karışımı gibi. Etraf az öncekinden zıt olarak çok sesli gece olmasına rağmen. Ateşin sesi, senin yardım çığlıkların sardı dört bir yanı. Etrafda insan olup, olmadığı hiç bir şeyi değiştirmez. Çünki zaten kimse seni o ateşlerin içinden kurtarma gibi bir riske girmeyecek. Tüm bunların farkında olmak ateşten daha fazla yakıyor canını. Bu durumda az öncekinden zıt olan 3-cü özellik; daha çabuk öleceksin. Sebebinin herkese malum olduğunu düşünüyorum, çünki ateş daha çabuk mahveder, daha çabuk öldürür.
Gözlerin yardım isteyecek birini bulamadığında, tüm mücadelelerinin bitdiği, seslerin kesildiği, her şeyin sona erdiği noktaya geliyoruz. Dizlerin acının nedeniyle yere düşmüş, suskun, acı gözyaşları içinde bir son. 
Böyle biteceğini bilseydin, kalkışırmıydın bu aşka?
Birinci anlattığım durumdaki tasvirler özlemi, uzak mesafeyi, aradaki soğukluyu gösteriyor. İkincide ise artık sabrın bitdiği, öfkenin tüm duyguları ele geçirdiği bir durumu tasvir etmeyi istedim. Umarım beğenmişsinizdir, kendi düşüncelerinizi belirtseniz çok sevinirim. Hoşcakalınnn.

HisslerWhere stories live. Discover now