14.Bölüm:Geçmiş

6.6K 458 30
                                    

Çıkan çatışma kısa sürmüş yeniden yürümeye başlamıştı Oğuz timi.Her geçen dakikada Deli yüzbaşının varlığına alışmaya başlamıştı tim, öyle ki girdikleri küçük çatışma da kadınla birlikte çalan şarkıya eşlik etmişlerdi... Dağda geçirdikleri zamanların aksine ilk defa böyle eğlendiklerini düşünüyordu Oğuz timi...

Anka da bu işin geri dönüşü olmadığını bildiği için kendini bırakmış her zaman nasılsa öyle eğleniyordu, tek fark artık yalnız değildi evim dediği dağlarda...

Gece yarısı buldukları küçük bir mağaraya girip uyumak için sıralanmıştı Oğuz timi, Mustafa nöbet tutuyordu.Mağara ağzı soğuk olur diyerek en arkaya Anka'yı onun önüne ise Yiğit, Baki Fırat ve mağaranın girişine yakın ise Arman uzanmıştı. Hal ve hareketleri ile şimdiden kendilerine küçük kız kardeşleri bellemiştiler Anka'yı Oğuz timi...

Anka bir saatlik uykusundan yine aynı kanlı kabusun farklı versiyonunu görerek uyanmıştı. Kabuslarının konusu hep aynıydı, Suskun timine gitmemeleri için yalvarması ama sonunda hep ya işkence edilerek,ya gözleri önünde yakılarak ya da bomba ile havaya uçup şehit oluyorlardı...Geri de ise kanlar içerisinde tek başına kendisi kalıyordu...

Time hissettirmemeye çalışarak küçük mağaradan çıkmış sigara yakmıştı. Derin bir nefes alıp bıraktıktan sonra nöbet değişimi diyerek Mustafa'nın yerine geçip oturmuş sigara içerek etrafı izlemeye başlamıştı...Mustafa komutanına haber vermiş birkaç adım uzağa geçip nöbetine devam etmişti.

Yorgundu, hissettiği yorgunluk bedensel bir yorgunluk değildi..Ruhu yorulmuştu artık... Uyumak ve bir daha uyanmamak istiyordu, kardeşlerinin yanına gitmek istiyordu, sonsuza dek mutlu olmak...

"Uyku tutmadı mı?"diyip yanına oturmuş sigarasını çıkarıp yakmıştı Arman.

"Tutmadı"demişti sessizce, ses tonu yorgunum diye bağırıyordu resmen acı içindeydi.

"Anlat Iynem Anka, hafifletir anlatmak ruhundaki yorgunluğu"diye konuşan adamın üzerine dönmüştü buz grisi gözleri...

Bu güne kadar hiç kimsenin görüp hissetmediği ruhunun yorgunluğunu iki günlük komutanının anlamasına şaşırmıştı..

"Kabus gördüm"diye mırıldanmıştı birkaç dakika sessizliğin ardından Anka, haklıydı komutanı anlatmak iyi gelirdi insana...

"Suskun timi,timim ailem gözlerimin önünde şehit oldu. Her gece farklı şekillerde şehit olduklarını görüyorum.. Bu yüzden birkaç saat uyuyabiliyorum..Dört yıldır böyle, alıştım artık ama yinede zor geliyor.. Söylesene Arman ne zaman geçer bu acı?"demişti sonunda çaresiz çıkan ses tonu ile...

"Geçmez Iynem Anka ama zamanla hafifleyip unutmaya başlarsın.. Ailemi kaybettiğimde on bir yaşındaydım, acıları hala benimle ama unutmaya başladım zamanla..Artık yeni bir ailem var çünkü kendini bizden, benden gizleme biz sana aile oluruz"

"Farkındayım"

"Güzel şimdi kalk uyuyalım"diyip elini uzatmıştı Arman.

Anka kendisine uzatılan büyük ele birkaç saniye bakıp tutmuştu.Buz gözleri elini tutup küçük mağaraya girmesini sağlayan adamın sırtındaydı.
Arman yattığı yere uzanmasını sağlayıp hemen yanına da kendisi uzanmıştı...

Anka yanından gelen kahve kokusu ile gözlerini kapatmış bir süre sonra uykuya dalmıştı,kabus görmediği yıllar sonraki ilk uykusuna.

Arman ise uyuyan minik kadını izlemeye başlamıştı istemsizce..O mağarada ilk karşılaşmalarından beri merak ediyordu kadını...

ANKA (Bir Deli Yüzbaşı)(Ara Verildi) Where stories live. Discover now